Amerika’nın destekliği gruplar, IŞİD’in başkent ilan ettiği Rakka’yı geri almak için son saldırılarını yaptıklarında bir sorunla karşı karşıya kaldılar.
Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ele geçirdiği kişiler sadece IŞİD savaşçıları değil. Yakaladıkları ya da teslim olanların arasında, çeşitli nedenlerle örgüt için çalışan ya da destek vermiş Suriyeliler de karşılaşıyorlar.
Günün sonunda içgüdüleri karşı çıksa da Amerika’nın destek verdiği silahlı güçler, bu kişilerin çoğunu serbest bırakıyor.
Bölgedeki koalisyon güçlerinin komutanlarından ve özel operasyonlar sorumlusu Tümgeneral James Jarrard, “Bu noktada Suriye Demokratik Güçleri bölgedeki sivil konseyler, kanaat önderleri ve aşiret liderlerinin etkisinde kalıyorlar” diyor.
Şu ana kadar Rakka ve civarında IŞİD’e bir şekilde yardım eden kişilerden kaçı serbest bırakıldı net bir rakam yok. Bu konuda özel kuvvetler de bir rakam veremiyor.
Kaygıların aksine koalisyon yetkilileri de yerel IŞİD savaşçıları ya da destekçilerinin bırakılmasının bir sorun yaratacağını düşünmüyor.
Geçen hafta basın brifinginde bu konuda açıklamalar yapan Jarrard, “Yakalanan ve yerel olan, Suriyeli bu kişilerin çoğu aşiret liderlerine teslim edildi. Suriye Demokratik Güçleri yöneticileri bu kişilerin aşiret kuralları gereği liderleri tarafından kontrol altına alınacakları konusunda eminler ve endişe duymuyorlar” dedi.
IŞİD savaşçıları ve işbirlikçilerin izini sürmek
Ama daha önemli olan gelişme, başka bir güvenlik önlemi daha alındı. Tümgeneral Jarrard, “SDG’yle birlikte bu kişilerin hepsinin biyometrik olarak kayıtlarını aldık ve onları gelecekte de takip ediyor olabileceğiz” dedi.
Rakka’da IŞİD için çalışmış ya da onlar adına savaşmış bu kişilerin biyometrik bilgilerini toplamak, terör örgütünün daha önce işgal ettiği bölgelerde kontrolu arttırmak adına alınan önlemlerden biri.
Amaç bir şekilde IŞİD’le ilişkide bulunmuş bu kişilerin Irak, Suriye ya da batıda bir ülkede fark edilmeden örgüte katılması ya da bir terör eylemine kalkışmasını önlemek.
Bu kişilerin çoğunlukla parmak izleri, fotoğrafları, DNA örnekleri ve retina tarama bilgileri kaydediliyor ve bu işlem sadece Suriye’dekiler için yapılmıyor. Irak ordusu ve Amerika’nın destek verdiği Irak’taki Kürt güçleri de benzer şekilde yakalanan kişilere ait bu bilgileri koalisyonla paylaşıyor.
Bu verilerden bazıları cephede savaşan ve ellerinde bir cep telefonundan biraz daha büyük boyutta okuyucular bulunan birliklerle de paylaşılıyor. Bu sayede şüpheli kişilerle ilgili daha önce IŞİD’le bir bağlantıları olup olmadığı anında kontrol edilebiliyor.
Amerika, Avrupa ve Ortadoğu’daki yetkililer ve gözlemciler bunun önemli bir girişim olduğunu kabul ediyor ancak yine de çok eksiklerin olduğuna işaret ediyorlar.
Bölgede uzun bir süre kalmış olan İnsan Hakları Gözlemevi’nin önde gelen araştırmacılarından Belkıs Wille, “Ülke içerisinde yer değiştirmek zorunda kalan ve Kürt kesimindeki kamplara yerleştirilen ya da Kürt yetkililer tarafından yakalanan şüphelilerin biometrik kayıtları alınıyor. Irak tarafındaysa bunun çok yaygın bir şekilde yapıldığına şahit olmadım. IŞİD tutuklularına da bu yöntemin uygulandığını duymadım ancak bu kayıtların alınmasının planlandığını işittim” diyor.
Iraklı yetkililer de Temmuz ayında Amerika’nın Sesi’ne yaptıkları açıklamada ellerindeki biyometrik kayıtlarının koalisyon güçleriyle paylaşılması konusunda çalıştıklarını söylemiş ancak bunun için bir takvim vermemişlerdi.
Sorunların üstesinden gelmek
Koalisyon güçleri de bazı sorunlar olduğunu kabul ediyor. Bölgedeki Kanada askeri gücünün ve koalisyon güçleri irtibat timlerinin komutanı general D.J. Anderson, “Iraklı yetkililerin biyometrik verileri daha iyi kullanabilmeleri üzerine çalışıyoruz. Daha önce burada olmayan bir kapasite yaratmaya uğraşıyoruz” diyor.
Bu noktada özellikle Avrupalı yetkililer sürecin hızlandırılması konusunda istekliler. Bu biyometrik verilere isteyen tüm birimlerin ulaşabileceği bir yapının bir an önce tesis edilmesi konusunda bir beklenti hakim.
Avrupa Birliği Terörle Mücadele Koordinatörü Gilles de Kerchove de Haziran ayında gerçekleştirdiği Amerika ziyareti sırasında “Bugün dünya üzerinde çok sayıda kişinin sahte belgeler ve evraklarla seyahat ettiğini görüyoruz. Biyometrik veri uygulamalarını arttırmalıyız” demişti.
Kerchove, “Musul ve Rakka’da toplanan parmak izi bilgilerinin Avrupa Birliği’nin sınırlarındaki gümrük koruma görevlileri ile anlık olarak paylaşıldığını görmek isterim” diye konuştu.
190 üyeli uluslararası polis organizasyonu Interpol de bu konuda yardımcı oluyor.
Interpol yetkilileri kendilerinin kullandıkları I-24/ küresel ağı üzerinden 18 bin yabancı savaşçının aralarında biyometrik verilerinde bulunduğu bilgileri paylaştıklarını söylüyorlar.
Dönen yabancı savaşçıları izlemek
Henüz korkulduğu şekilde yabancı savaşçıların dönmeye başladıklarını gösteren bir işaret olmasa da sözü edilen biyometrik veriler Avrupalı yetkililere çok kısa sürede ulaşamıyor. Avrupalılar özellikle Suriye ve Irak’tan gelen göç dalgası nedeniyle kaygılı.
Alman Federal İstihbarat Servisi Uluslararası Terör Birimi Direktörü Friedrich Grommes son Washington ziyareti sırasında “Dönmek konusunda istekli eş ve çocukların sayısında bir artış olduğunu görüyoruz. Bu sayı önümüzdeki aylarda muhtemelen daha da artacaktır” dedi.
Alman yetkililer halihazırda Almanya’ya girmeye çalışan yabancı savaşçıların aile üyelerini tanımlayabilmek için eldeki biyometrik bilgileri kullandıklarını söylüyorlar.
Ayrıca bazı yabancı savaşçıların, terör örgütü üyelerinin ve ailelerinin önemli yardımlar almasından endişe ediliyor.
Hollanda Ulusal Terörle Mücadele Koordinatörü Dick Schoof, “Organize suç ve terör örgütü üyeleriyle ideolojik değil ama eski dostluklara dayanan ilişkileri görüyoruz. Organize suç örgütleri silah, ulaşım ve sahte doküman konusunda yardımcı olabiliyor” yorumunu yapıyor.
Bu arada Avrupa’dan giden 5 binden fazla savaşçının büyük bir kısmının geri dönmesi beklenmiyor. Türkiye Suriye sınırında artan güvenlik önlemleri de geri dönüşleri zorlaştıran nedenlerden biri. Güvenlik uzmanları buna benzer başka nedenler de olduğunu düşünüyor.
Amerika Ulusal Terörle Mücadele Direktörü Nicholas Rasmussen de, “Sayı önemli değil. Ben batı Avrupa’daki bir güvenlik görevlisi ya da yetkilisi olsam, çatışma bölgesine gitmiş ve geri dönen en ufak yabancı savaşı grubu konusunda dahi ciddi endişe duyardım. Bu kişiler ülkelerine daha fazla deneyim kazanmış, yeni ilişkiler kurmuş ve özellikle daha yıkıcı saldırılar konusunda daha da uzmanlaşmış olarak geliyorlar” diyor.