Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılması, Birleşmiş Milletler'de devam eden ‘Kadının Statüsü Komisyonu’ toplantıları kapsamında sanal ortamda düzenlenen panelde tartışıldı
BM bünyesinde yer alan sivil toplum örgütü NGO CSW65 ile Kırmızı Biber Derneği öncülüğünde düzenlenen panelde, Türkiye’nin ilk imza veren ülke konumunda olduğu uluslararası anlaşmadan sürpriz bir şekilde ayrılması toplantıya katılan kadınlar tarafından masaya yatırıldı.
“İstanbul Sözleşmesi'ne Saldırılar: Kadın Hakları İçin Sürdürülen Mücadele” konulu sanal panele, Türkiye, Polonya, Bulgaristan ve ABD’den de konuşmacılar katıldı.
Toplantıya, Türkiye’den Eşitlik İçin Kadın Platformu’ndan (EŞİK) Hülya Gülbahar, Bulgaristan’dan, Gender Research Foundation (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Vakfı) adına Genoveva Tisheva, Polonya’dan Humanity in Action (İnsanlık Eylemde) adına Zuzanna Krztalava, ABD’den, Advocates for Human Rights (İnsan Hakları Savunucuları) adına Rosalyn Park katıldı.
Toplantının moderatörlüğünü Eşitlik İzleme Kadın Grubu’ndan (EŞİTİZ) Özlem Altıok yaptı.
“Karar sadece Türkiye’deki kadın hareketini değil bütün dünyayı etkiledi”
Kırmızı Biber Derneği Başkanı Fatma Aytaç, yaptığı açılış konuşmasında 5 yıldır Kadının Statüsü toplantılarına katıldıklarını ancak ilk defa bu kadar heyecanlı bir toplantıya katıldığını ifade etti. Toplantıdan üç gün önce Cumhurbaşkanı Kararı ile Sözleşme’den çıkılmasının, bu toplantıyı kritik hale getirdiğini ve büyük bir katılım talebi ile karşılaştıklarını söyledi. Kararın yalnız Türkiye kadın hareketini değil, bütün dünyadaki kadın gruplarını ve kadın hakları savunucularını etkilediğini, gölge pandemi olarak da anılan kadına yönelik şiddetle mücadeleye devam edeceklerini belirtti.
“Türkiye’nin ayrılığı erkekleri cesaretlendirir”
İstanbul Sözleşmesi Uzman Grubu GREVIO’nun önceki dönem başkanı, Prof. Dr. Feride Acar da toplantıya katılarak, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi kararının, şiddet uygulamaya eğilimli erkekleri cesaretlendirdiğini belirtti. Acar, devletin bu adımla kadınları korumasız bırakarak, kadınların can güvenliğini önemsemediği mesajını verdiğini ifade etti.
“Türkiye acilen kararını tekrar değerlendirmeli”
BM Kadın Örgütü Sivil Toplum Direktörü Lopa Banerjee de toplantıya bir destek videosu göndererek katıldı. Kadına karşı şiddetle mücadelede, Türkiye kadın hareketine tam destek verdiklerini belirten Banerjee, Türkiye’ye acilen kararını tekrar değerlendirmesi ve sözleşmeyi kapsamlı olarak uygulaması için çağrıda bulundu.
Panelin moderatörlüğünü yapan Özlem Altıok, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin alınan Cumhurbaşkanı Kararı’nın sadece kadın haklarına değil aynı zamanda temel insan hakları ve demokrasiye de darbe vurduğunu söyledi.
“Kadın dayanışması mücadeleye gönül verenlerin umudunu arttırıyor”
Altıok, BM Genel Kurul Başkanlığı’nı yürüten Volkan Bozkır’ın görevine başlarken Genel Kurul’da yaptığı konuşmaya atıfta bulundu. Altıok, devletin üst düzey bir diplomatı tarafından yapılan, çok taraflılık ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin BM için öncelik olması gerektiğinin vurgulandığı böyle bir konuşmadan birkaç ay sonra açıklanan Cumhurbaşkanı Kararı’nın ironisine dikkati çekti. "Bu karanlık günlerde ulus sınırlarını aşan kadın dayanışmasının, bu mücadeleye gönül verenlerin umutlarını arttırdığını" belirtti.
“Cumhurbaşkanı’nın kararı yok hükmündedir”
Hülya Gülbahar, Türkiye’de kadın cinayetlerinin bir kırım boyutuna ulaştığını vurgulayarak son 20 yıldaki kadın cinayetleri istatistiklerini paylaştı. Şiddete maruz kalan kadınların kurumsal başvuru mekanizmalarından yararlanma oranının çok düşük olduğunu vurguladı. Tek bir kişinin imzasıyla sözleşmeden çekilme girişiminin hukuka aykırı olduğunu, yasayla kabul edilen bir sözleşmeden yasayla çıkılabileceğini, bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın bu kararının hukuken yok hükmünde olduğunu belirtti. Gülbahar, Avrupa Konseyi’nin yok hükmündeki bu kararı hemen yürürlüğe koymasını eleştirerek, Türkiye ve dünya kadın hareketini bu hukuksuz sürece hep birlikte itiraz etmeye davet etti.
“Türkiye’nin kararı Bulgaristan’da propaganda malzemesi olarak kullanılıyor”
Genoveva Tisheva, Türkiye’deki durumun İstanbul Sözleşmesi’ne taraf ülkelerdeki durumu olumsuz etkileyeceğini, bunun etkisinin yalnız Türkiye ile sınırlı kalmayacağını söyledi. "Bulgaristan’da 4 Nisan’da yapılacak seçimler için, İstanbul Sözleşmesi’nin hükümet ve anayasa mahkemesi tarafından reddedilmiş olması bir propaganda malzemesi olarak kullanılıyor" dedi.
“Türk kadınları asla yalnız yürümeyecek”
Zuzanna Krztala, Polonya'da şu anda sözleşmeden çekilmeyi amaçlayan ve yeni bir bölgesel sözleşme çağrısı yapan bir hareketin ortaya çıktığını, bu endişe verici eğilime sahip olanların sloganının "Aileye Evet, Cinsiyete Hayır" olduğunu anlattı. Türkiye kadın hareketine seslenerek “Asla yalnız yürümeyeceksiniz” dedi ve bu mücadeleye her zaman destek olacaklarını ifade etti.
“Toplumda karşıt görüş oluşturuluyor”
Rosalyn Park, İstanbul Sözleşmesi’ne yapılan saldırılarda kullanılan tezleri tek tek ele aldığı bir sunum yaptı. Bunlarla mücadele etme yöntemlerini anlattı. Sözleşme’ye karşı çıkanların LGBT karşıtı argümanlarını belirtti ve sözleşmeyi Polonya’nın geleneksel değerlerine saldırmayı hedefleyen bir Truva atı gibi gösterdiklerini kaydetti. Bunlar üzerinden toplumda karşıt görüş oluşturdukların söyledi. Sözleşme karşıtlarının, aileyi sözleşmeyle karşı karşıya getiren söylemler kullandıklarını, "erkeklerin hakları sözleşme dışında bırakılıyor" dediklerini, bunların doğru olmadığını, şiddet ve ayrımcılığa uğrayan herkesi kapsadığını söyledi.
Toplantıya katılan kadınlar, bu mücadelede haklı ve kararlı olduklarını vurgularken, sınır ötesi kadın hareketinin dayanışma içinde olarak, birlikte mücadele edeceklerini belirttiler ve "İstanbul Sözleşmesi'ne birlikte sahip çıkma kararlılığını" dile getirdiler.