Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” dolayısıyla basın toplantısı düzenledi. Basın açıklamasını okuyan Maden Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Aykut Akdemir, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla ilgili istatistiklerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından kamuoyuna açıklandığını hatırlatarak SGK’nın en son 2017 istatistiklerini kamuoyuyla paylaştığını vurguladı. SGK’yı bu bilgileri halka açıklamaya çağıran Akdemir, “Bu verilerin SGK tarafından açıklanamamasının sebebi nedir? Ülkemizde emekçilerin hayatlarının önleyici çalışmalardan daha ucuz olduğu kamuoyundan gizlenmek mi istenmektedir?” diye sordu.
Akdemir, SGK verilerine göre 2012 yılında 744, 2013 yılında 1.360, 2014 yılında 1.626, 2015 yılında 1.252, 2016 yılında 1.405, 2017 yılında ise 1.636 emekçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini belirtti ve SGK’nın açıklamadığı 2018 ve 2019 verilerinin korku yarattığını söyledi.
SGK’nın meslek hastalıkları tespitini ise hemen hiç yapmadığını kaydeden Akyürek “SGK istatistiklerine göre, yıllardır ülkemizde meslek hastalıkları nedeni ile ölüm hiç yok. Oysa bilimsel gerçeklikler göstermektedir ki; ülkemizde her yıl binlerce insan meslek hastalığından ölmekte, ama bu gerçeklik tespit edilmemekte, kamuoyuna açıklanmamaktadır” diye konuştu.
“İş cinayetleri artık haber değeri bile taşımıyor”
Akdemir, 28 yıl önce 3 Mart 1992 tarihinde, Zonguldak Kozlu Kömür Ocağında meydana gelen grizu patlamasında 263 emekçinin hayatını kaybettiğini ve TMMOB’un, Türkiye’deki iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için 3 Mart tarihini, ‘İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ olarak ilan ettiğini belirterek, “Kozlu’dan günümüze iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçileri saygıyla anıyoruz. Aradan yıllar geçti, 2020’ler Türkiye’sinde emekçiler, işyerlerinde can vermeye devam ediyor. Her yıl, Kozlu faciasında kaybettiğimiz yurttaşlarımızın en az 6 katı iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor” dedi.
Basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi: “İşyerlerinde insanlar ölüyor; işverenler ve devlet ölümleri seyrediyor. Önlem almayan işverenlere yaptırım uygulanmıyor, işyerleri yıllardır, işçi sağlığı, iş güvenliği yönünden denetlenmediği gibi, ölümlü iş kazalarının olduğu işyerlerinde, iş kazalarını incelemek üzere bile iş müfettişi görevlendirmiyor. Her gün en az 5 işçinin işyerlerinde iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesi artık haber niteliği bile taşımıyor. Hükümet yetkililerinin iş cinayetleri ile ilgisi baş sağlığı dilemenin ötesine geçmiyor.
Yapılan yasal düzenlemelere rağmen iş kazaları ve ölümlerde artış yaşandığına dikkat çeken Akyürek, işverenlerin sorumluluklarının pratikte iş güvenliği uzmanlarına yüklenmesini eleştirdi.
Bağımsız enstitü talebi
Akyürek, taşeron sisteminin ve esnek çalışmanın kuralsızlığa yol açtığını vurgulayarak “4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer alan telafi çalışması, denkleştirme, çağrı üzerine çalışma, kısmi süreli çalışma, asıl işveren-alt işveren ilişkisi başta olmak üzere kuralsız çalışma koşulları olduğu sürece işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki düzenlemeler bir anlam ifade etmeyecekti” dedi.
“İş kazaları, meslek hastalıkları ‘kader’ değildir. İş kazalarını, meslek hastalıklarını ‘işin doğal bir sonucu’ olarak görülmesi, yeni iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır” diyen Akyürek, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Aile, Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Aile, Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’dan oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır” ifadelerini kullandı.