SAN FRANCISCO —
Geçtiğimiz günlerde Washington’daki Smithsonian Enstitüsü’nde tehdit altındaki dillerle ilgili bir sunum gerçekleşti. Sunum Hawaii dili ve diğer yok olma tehdidi altındaki dillerle ilgiliydi. Bunlardan biri de Güney Sibirya’dan Tuvaca’ydı.
Filologlar bu dilleri kayıt altına almanın zamanla yarışmak olduğunu ve binlercesinin yok olmanın eşiğine geldiğini söylüyor.
Fransızca konuşan Amerikalı dilbilim öğrencileri Rosetta Projesi’nde staj yapıyor ve profesyonel dilbilimcilerle tehlike altındaki dilleri dijital kayda alıyor.
Proje, 1801 yılında Mısır’da Napolyon askerlerinin bulduğu Rosetta Taşı’ndan ilham almış.
Taş bugün Londra’daki British Museum’da sergileniyor, üzerindeki yazılar Yunanca ve iki eski Mısır yazı sistemi kullanılarak yazılmış. Bu da araştırmacılara Mısır hiyerogliflerini anlama imkanı vermiş.
Proje, kar amacı gütmeyen Long Now Vakfı tarafından başlatılmış. Kurum internet üzerinde bir arşiv yaratmış ve çevirileri de optik bir diske kaydetmiş. Bu da gelecekte dilbilimciler için çok önemli bir kaynak olacak.
Vakıf çalışanlarından Alexander Rose’a göre, mikroskobik boyuttaki yazılar, 1500 dilden toplam 13 bin sayfa oluşturuyor: “Tek bir çeviri, betimleme ya da geldiği yerle ilgili bir harita… bu tip şeyler size bildiğiniz ya da araştırmacıların çözdüğü dilleri karşılaştırma imkanı sunuyor. Bundan sonra paralellikleri çözüp dili temellerinden inşa edebilirsiniz.”
Rosetta Projesi’nin yöneticisi Laura Welcher birçok dilin çok küçük gruplar tarafından konuşulduğunu söylüyor: “Bazıları birkaç bin ya da daha az sayıda kişi tarafından dünyanın ücra köşelerinde konuşuluyor. Bunlar iyi belgelenmemiş diller.”
Welcher, Rosetta Projesi’nin önemli bir çalışma olduğunu söylüyor: “Amaç, paralellikler üzerinden giderek tüm dünya dillerini kapsayan büyük bir koleksiyon oluşturmak. Bu da böylece gelecek nesiller için bugünün dillerini deşifre eden bir araç işlevini görebilir.”
Bu proje gelecek nesiller için Rosetta Taşı 2.0 olabilir.
Filologlar bu dilleri kayıt altına almanın zamanla yarışmak olduğunu ve binlercesinin yok olmanın eşiğine geldiğini söylüyor.
Fransızca konuşan Amerikalı dilbilim öğrencileri Rosetta Projesi’nde staj yapıyor ve profesyonel dilbilimcilerle tehlike altındaki dilleri dijital kayda alıyor.
Proje, 1801 yılında Mısır’da Napolyon askerlerinin bulduğu Rosetta Taşı’ndan ilham almış.
Taş bugün Londra’daki British Museum’da sergileniyor, üzerindeki yazılar Yunanca ve iki eski Mısır yazı sistemi kullanılarak yazılmış. Bu da araştırmacılara Mısır hiyerogliflerini anlama imkanı vermiş.
Proje, kar amacı gütmeyen Long Now Vakfı tarafından başlatılmış. Kurum internet üzerinde bir arşiv yaratmış ve çevirileri de optik bir diske kaydetmiş. Bu da gelecekte dilbilimciler için çok önemli bir kaynak olacak.
Vakıf çalışanlarından Alexander Rose’a göre, mikroskobik boyuttaki yazılar, 1500 dilden toplam 13 bin sayfa oluşturuyor: “Tek bir çeviri, betimleme ya da geldiği yerle ilgili bir harita… bu tip şeyler size bildiğiniz ya da araştırmacıların çözdüğü dilleri karşılaştırma imkanı sunuyor. Bundan sonra paralellikleri çözüp dili temellerinden inşa edebilirsiniz.”
Rosetta Projesi’nin yöneticisi Laura Welcher birçok dilin çok küçük gruplar tarafından konuşulduğunu söylüyor: “Bazıları birkaç bin ya da daha az sayıda kişi tarafından dünyanın ücra köşelerinde konuşuluyor. Bunlar iyi belgelenmemiş diller.”
Welcher, Rosetta Projesi’nin önemli bir çalışma olduğunu söylüyor: “Amaç, paralellikler üzerinden giderek tüm dünya dillerini kapsayan büyük bir koleksiyon oluşturmak. Bu da böylece gelecek nesiller için bugünün dillerini deşifre eden bir araç işlevini görebilir.”
Bu proje gelecek nesiller için Rosetta Taşı 2.0 olabilir.