WASHINGTON —
Kırım, Ukrayna’ya bağlı bir yarımada. Rusya’nın Karadeniz donanma filosuna ev sahipliği yapan Kırım, aynı zamanda Moskova’ya, askeri varlığını Akdeniz’e taşıma olanağı sağlıyor.
Kırım’ın nüfusunun çoğunluğu Rus, dörtte biri Ukraynalı ve yaklaşık yüzde 12’si Kırım Tatarı.
Kırım 18’inci yüzyılın sonlarından bu yana Rusya’nın elinde. 1954 yılında Sovyet lideri Nikita Kruşçev yarımadayı Rusya Federatif Cumhuriyeti’nden alarak Ukrayna cumhuriyetine hibe etti.
Sovyet liderinin oğlu Sergey Kruşçev, Kırım’ı Ukrayna’ya bağlama kararını dönemin ekonomi ve tarım politikalarına bağlıyor. Dinyeper (Özi) nehri üzerindeki bir barajın Kırım yarımadasını da kapsayacak şekilde Ukrayna’nın güneyindeki tarım arazilerine su sağlaması öngörülmüştü. Oğul Kruşçev’e göre Kırım’ın Ukrayna’ya verilmesinin nedeni ne siyasi, ne de ideolojik, yalnızca ekonomik: “Dinyeper nehri ve hidroelektrik santralı Ukrayna topraklarında. O halde Kırım’ın tamamını da Ukrayna’ya bırakalım, hepsinden Ukrayna sorumlu olsun.”
Kruşçev, o dönemde bu denli büyük bir projenin sorumluluğunu tek bir yerde toplamanın daha akla yattığını söylüyor: “Evet, babamın Kırım’ı Ukraynalı olan anneme hediye ettiği gibi söylentiler var. Ama bunun gerçekle ilgisi yok. Sorun tamamen ekonomikti. Siyasi de değil.
Kırım şimdi tamamen Rus silahlı kuvvetlerinin kontrolunda. Moskova, kararın Kırım’daki etnik Ruslar’ı koruma amaçlı olduğunu iddia ediyor. Batılı yetkililerse, Kırım’daki Rusların korunmaya ihtiyacı olmadığı görüşünde. Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry de Kırım’ın işgalini, “inanılmaz bir saldırganlık” olarak yorumladı.
Geçen ay Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in AB yanlısı muhalefet eylemcileri tarafından devrilmesinin ardından Kiev-Moskova ilişkileri gerildi. 80’i aşkın göstericinin hayatını kaybettiği olaylardan sonra Yanukoviç Rusya’ya kaçtı.
Sergey Kruşçev, bugün Kırım’da yaşananlarla, 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a saldırması arasında da bir paralellik kurmuyor. Rusya o dönem Gürcistan’dan ayrılan Güney Osetya ve Abhazya’yı savunma gerekçesiyle askerlerini sokmuştu: “2008 savaşında Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikail Saakaşvili, bu iki ayrılıkçı bölgede güç kullanarak hakimiyet kurmak istedi. Gürcistan saldırınca, karşılığı Rusya verdi. O tam bir savaştı.”
Oğul Kruşçev, oysa Kırım’da tek bir kurşun atılmadığını söylüyor: “Umarım tek bir kurşun da atılmaz. Çünkü kimse savaşmaya meraklı değil. Kırım’daki Ukrayna birlikleri ve Kırımlar çatışma başlatmak istemiyor. Savaşı başlatırlarsa bundan hem halkları, hem de ülkeleri zarar görür. Ayrıca Ruslar’ın da savaşmak istediğini sanmıyorum. Savaşıp ne yapsınlar?”
Sergey Kruşçev Kırım’ın Rusya’ya geri verilmesinin bir seçenek olamayacağını ve olmamasını umduğunu söylüyor. Ayrıca Putin’in böyle bir talebi de olmadığını düşünüyor.
Ancak Kırım’daki yerel parlamento üyeleri Rusya’ya bağlanma konusunu karara bağlamış durumda. Konuyla ilgili referandumun 16 Mart günü yapılacağı açıklandı.
Kırım’ın nüfusunun çoğunluğu Rus, dörtte biri Ukraynalı ve yaklaşık yüzde 12’si Kırım Tatarı.
Kırım 18’inci yüzyılın sonlarından bu yana Rusya’nın elinde. 1954 yılında Sovyet lideri Nikita Kruşçev yarımadayı Rusya Federatif Cumhuriyeti’nden alarak Ukrayna cumhuriyetine hibe etti.
Sovyet liderinin oğlu Sergey Kruşçev, Kırım’ı Ukrayna’ya bağlama kararını dönemin ekonomi ve tarım politikalarına bağlıyor. Dinyeper (Özi) nehri üzerindeki bir barajın Kırım yarımadasını da kapsayacak şekilde Ukrayna’nın güneyindeki tarım arazilerine su sağlaması öngörülmüştü. Oğul Kruşçev’e göre Kırım’ın Ukrayna’ya verilmesinin nedeni ne siyasi, ne de ideolojik, yalnızca ekonomik: “Dinyeper nehri ve hidroelektrik santralı Ukrayna topraklarında. O halde Kırım’ın tamamını da Ukrayna’ya bırakalım, hepsinden Ukrayna sorumlu olsun.”
Kruşçev, o dönemde bu denli büyük bir projenin sorumluluğunu tek bir yerde toplamanın daha akla yattığını söylüyor: “Evet, babamın Kırım’ı Ukraynalı olan anneme hediye ettiği gibi söylentiler var. Ama bunun gerçekle ilgisi yok. Sorun tamamen ekonomikti. Siyasi de değil.
Kırım şimdi tamamen Rus silahlı kuvvetlerinin kontrolunda. Moskova, kararın Kırım’daki etnik Ruslar’ı koruma amaçlı olduğunu iddia ediyor. Batılı yetkililerse, Kırım’daki Rusların korunmaya ihtiyacı olmadığı görüşünde. Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry de Kırım’ın işgalini, “inanılmaz bir saldırganlık” olarak yorumladı.
Geçen ay Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in AB yanlısı muhalefet eylemcileri tarafından devrilmesinin ardından Kiev-Moskova ilişkileri gerildi. 80’i aşkın göstericinin hayatını kaybettiği olaylardan sonra Yanukoviç Rusya’ya kaçtı.
Sergey Kruşçev, bugün Kırım’da yaşananlarla, 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a saldırması arasında da bir paralellik kurmuyor. Rusya o dönem Gürcistan’dan ayrılan Güney Osetya ve Abhazya’yı savunma gerekçesiyle askerlerini sokmuştu: “2008 savaşında Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikail Saakaşvili, bu iki ayrılıkçı bölgede güç kullanarak hakimiyet kurmak istedi. Gürcistan saldırınca, karşılığı Rusya verdi. O tam bir savaştı.”
Oğul Kruşçev, oysa Kırım’da tek bir kurşun atılmadığını söylüyor: “Umarım tek bir kurşun da atılmaz. Çünkü kimse savaşmaya meraklı değil. Kırım’daki Ukrayna birlikleri ve Kırımlar çatışma başlatmak istemiyor. Savaşı başlatırlarsa bundan hem halkları, hem de ülkeleri zarar görür. Ayrıca Ruslar’ın da savaşmak istediğini sanmıyorum. Savaşıp ne yapsınlar?”
Sergey Kruşçev Kırım’ın Rusya’ya geri verilmesinin bir seçenek olamayacağını ve olmamasını umduğunu söylüyor. Ayrıca Putin’in böyle bir talebi de olmadığını düşünüyor.
Ancak Kırım’daki yerel parlamento üyeleri Rusya’ya bağlanma konusunu karara bağlamış durumda. Konuyla ilgili referandumun 16 Mart günü yapılacağı açıklandı.