Erişilebilirlik

Maraş Kıbrıs açmazında çözüm olabilir mi?


Maraş'ta, çökme tehlikesi taşıyan ve kullanılamaz durumdaki yapılar savaş günlerinin izlerini taşıyor.
Maraş'ta, çökme tehlikesi taşıyan ve kullanılamaz durumdaki yapılar savaş günlerinin izlerini taşıyor.

Kıbrıs adasında Birleşmiş Milletler’in (BM) yeniden başlatma girişiminin ardından Avrupa Birliği (AB) Liderleri Zirvesi’nde “sürecin ilerlemesi önemli” mesajı verilmesine karşın kuzeydeki “Maraş’ın statüsü” sorununun hangi noktaya taşınacağı tartışılıyor.

AB Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirisinde Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortam açısından Türkiye’yle karşılıklı yarar ilişkisi geliştirilmesi “stratejik” olarak değerlendirildi. Bunun için de AB’nin Kıbrıs adasında müzakerelerde ilerleme sağlanmasını önemli bulduğu vurgulandı. Türkiye ise, AB’nin kendisine “Kıbrıs sorunu” hatırlatması yapmasına tepki gösterdi.

Gözlerin Kıbrıs adasındaki müzakere sürecine çevrilmesiyle BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ve Kıbrıs Özel Temsilcisi Maria Angela Holguin’in kamuoyuna durum raporunu ne zaman açıklayacağı merak konusu. Holguin’in, raporuyla, Kıbrıs’ta Türk ve Rum tarafları arasında “müzakere zemini var mı, yok mu, varsa hangi şartlar altında nasıl yürütülmeli” sorularına yanıt vermesi bekleniyor.

Kıbrıs’ta Türk tarafı ile Rum tarafı arasında Maraş’ın “kapalı” statüsünde nasıl değişiklik yapılacağı meselesi ise önemli başlıklardan biri.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Türkiye’yle işbirliği halinde Maraş bölgesini 8 Ekim 2020’de turistik ziyarete ve plaj kullanımına açtı. Oysa BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları uyarınca Maraş’ın BM’ye devredilmesi yönünde görüş sözkonusu.

KKTC ve Türkiye ise, Rum tarafının 2004 yılında BM Kofi Annan Planı’nı reddetmesi ve buna rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB’ye üye yapılması nedeniyle artık Maraş’ın kuzey açısından ekonomik değer olarak kullanıma açılması gerektiği görüşünde. Bu çerçevede, iki yıldır turistik ziyarete ve yaz döneminde plajları günlük kullanıma açmayı planlayan Türk tarafı, Rumlar’a ait mülkiyet haklarını koruyacağını ve saygı duyacağını belirterek Maraş’ı nihai olarak hayata kazandırma amacında.

Rum tarafı ise, Maraş’ın kendi toprağı olduğu savunuyor. Dolayısıyla Maraş’ın statüsü, BM’nin yürüteceği olası müzakerelerdeki önemli başlıklardan biri.

VOA Türkçe, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin evsahipliğinde Maraş bölgesindeki son durumu görüntüledi.

Kıbrıs sorunu açısından bu kilit bölgede, ziyarete açık Demokrasi Bulvarı’ndaki manzara hem savaş günlerinden izleri hem de Maraş’ın turizm potansiyelini ortaya koyuyor.

Maraş Kıbrıs açmazında çözüm olabilir mi?
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:42 0:00

George Frangos: “Maraş çözüm açısından artık sorun haline geldi”

Rum tarafındaki Kıbrıs Gazeteciler Sendikası (ESK) Başkanı George Frangos, “Maraş, çözüme doğru ilerlemek için bir motivasyon kaynağı olabilirdi. Ama artık çözüm açısından sorun haline geldi” dedi.

Frangos, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Emin Akkor’un evsahipliğindeki Rum ve Türk gazeteciler buluşmasında VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

Gazeteci Frangos, Güney’deki beklentinin “Maraş’ın Rum tarafına verilmesi” olduğunu söyledi. 2004’te Kuzey’in “evet” dediği, “Güney’in ise “hayır” dediği Annan Planı’nda “Maraş’ın Rumlar’a verilmesi” koşulu yer alıyordu. Frangos, KKTC ve Türkiye’nin Annan planını kabul etmemiş Rum tarafına hangi gerekçeyle Maraş’ı verebileceği konusunda ise görüş paylaşmadı.

Maraş’ın, mevcut statüsü ve Türk tarafındaki yaklaşım itibariyle “çözümsüzlük unsuru” olduğunu dile getiren Frangos, “Sırf müzakereyi başlatmak, çözüme doğru bir adım atmak için; Maraş’ın, buradaki mülklerimizin geri verilmeye başlanması gerekiyor. Şimdi de Maraş'ı kaybettiğimizi hissediyoruz çünkü gelecek yıl şehri geliştirmeye başlayacaklar. Oraya gelecek yıl (2025) turist almayı planlıyorlar. Bu durum çözüme yaklaşılmasındaki mesafeyi büyütüyor” dedi.

Türk tarafınca Maraş’ın açılmasında dikkatli adımlar atıldığını ve çok dikkatli davranıldığını gördüğünü de söyleyen Frangos, “Ama gerçekte bu bir ilerleme değil. Geri dönüyoruz. Teorik olarak Türk yetkililer bu kasabayı 40 yıl boyunca boş bırakıyor. Şimdi turizme açılmasıyla inşaata başlayacakları anlamına geliyor. Birçok Kıbrıslı Rum, buradaki mülklerini mal sahibi olarak satmaya başlıyor. Bu alanda sorumlu olan Türk hükümeti olacağı için kimse, Maraşlılar burada hayatına yeniden başlamak istemez” görüşlerini aktardı.

Frangos, Türk tarafı ile Rum tarafı arasında güven ilişkisi kurulabilmesinde, Maraş’ın aslında önemli bir eşik olabileceğini de söyledi. Frangos, Lefkoşa Limanı ve Havalimanı’nın tanınmasına karşılık Türk tarafının Maraş’ı Kıbrıs Cumhuriyeti’ne iade etmesi yönünde bir görüş olduğunu anımsattı.

62 yaşındaki gazeteci George Frangos, Lefkoşa’daki mevcut durumda sınır geçişi yapılabilmesiyle ilgili ise “İki belediye başkanı ve arasındaki çabalar ile arada duvar, sınır olsa da Berlin gibi değiliz. Alışveriş yapıyoruz, tabii bizim için Kuzey’e geçiş yapmak daha kolay oluyor” dedi.

Geçmişte Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasında, geçmiş nesiller arasında arkadaşlık ilişkileri olduğunu belirten Frangos, şu anda ise genç nesiller arasında böylesi arkadaşlık ilişkileri olmadığına işaret etti. Frangos, mutlaka bu tür arkadaşlık ilişkilerinin gelişmesine her iki tarafın da ortak yatırım yapması gerektiğini sözlerine ekledi.

Yusuf Kanlı: “Kıbrıs sorununda garantör ülkelerle uluslararası müzakere olmalı”

Kuzey Kıbrıslı gazeteci – yazar Yusuf Kanlı’ya göre, Kıbrıs konusunda garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin mutlaka masada olacağı ve uluslararası müzakereye zemin hazırlayacak bir konferans gerekiyor.

Türkiye’de Kıbrıs sorunundaki uzmanlığıyla tanınan Kanlı, “AB Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirgesi itibariyle BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Holguin’in görev süresi uzatılacak ve federasyon 60 yıldır olmadığı için artık iki taraf da nihai çözüm öncesinde adım adım sorun başlıklarına çözümler üretmeye zorlanmalı” görüşünde.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kanlı, Türkiye’nin AB’yle ilişkilerini yenileme ihtiyacı duyduğunu ve son günlerde AK Parti iktidarına yakın isimlerin, Osman Kavala’nın tutuklu kalmaması, Gezi Davası’nın sürdürülmemesi gerektiği yönünde görüşler seslendirmeye başladığını kaydetti.

“Türkiye’nin diplomaside yeni açılım hedefi varsa Kıbrıs’ta müzakere yapılabilmesi için ‘iki devletli çözüm’ şartını öncelikli olarak işaret etmek yerine yeni yaklaşımlar ve hatta somut sorunlara somut çözüm önerileri paketi sunması gerektiğini” söyleyen Kanlı, Rumlar’ın da masaya ilk başta temel sorunların çözümü için oturtulması gerektiğini vurguladı.

BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Holguin’in görev süresi güncellendiğinde Kıbrıs’la ilgili Mayıs ayı sonrasında yeni hamleler görülebileceğini kaydeden Kanlı, “Kıbrıs sorunu Kıbrıslılar’a bırakılmayacak kadar büyük bir sorun kabul edilmeli. Kıbrıslılar’ın hayatını direkt ilgilendirmekle birlikte aynı zamanda İngiltere’yi, Türkiye’yi, Yunanistan’ı, Rusya’yı, Amerika’yı ve aynı zamanda 2004’ten beri Avrupa Birliği’ni ilişkilendiriyor. En azından adadaki doğrudan taraflar, 5’li masa yani Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve adadaki iki toplum, muhakkak müzakere masasında olmalı, diğerleri direkt katılımcı olmasa da, hazır bulunacakları bir uluslararası konferans modeliyle müzakere yürütülmesi mümkün. AB de artık Kıbrıs boyutuyla Türkiye’nin haklarını da konuşmak zorunda çünkü Kıbrıs sorunu güvenlik boyutuna sahiptir” diye konuştu.

“Maraş’ta ters Pile örneği olmalı, Türkiye’de bu adımı atacak iktidar var”

Kanlı, Kıbrıs’ta Maraş’ın simgesel durumu itibariyle aslında atılabilecek farklı adımlar varken iken yanlış adımlarda ısrar edildiği görüşünde.

Kanlı, “Maraş’ın açılmaması hata. Maraş’la ilgili yapılan beyanatlar hata. Ancak Maraş’ın mevcut açıldığı şekliyle açılması da hata. Hatalar zincirinde devam ediyoruz, ısrar ediyoruz. Maraş, diğer bölgeler gibi ya en başta açılacaktı, eğer açılmadıysa şimdiye kadar bir şekilde Rumlar’a verilseydi, bu şekilde heba edilmeseydi. Maraş’ı gezdiğiniz zaman içiniz parçalanıyor. Orada sanki 74’ü bir daha yaşadım, orayı gezerken savaşı bütün kötü yüzüyle görüyorsunuz” dedi.

Kıbrıs adasında BM kontrolünde iki toplumun birlikte yaşadığı, yeşil hat içindeki Pile köyünü anımsatan Kanlı, “Maraş bölgesi bir an önce hayata entegre edilmeliydi. Bu nasıl olur? Şu anda yapılabilecek en doğru şey, nasıl Pile Köyü, fiili olarak Rum kontrolünde toprağı ama güvenliği Birleşmiş Milletler kontrolünde sağlanan bir bölge olabiliyorsa Maraş da fiili olarak Türk toprağı kontrolünde ama güvenliği BM tarafından sağlanan özel statü olmalı. Yani ‘Ters Pile yapılsın Maraş’ diye öneriyorum. Bu ters Pile ile birlikte eminim bir açılım ortaya çıkacaktır. Çünkü Maraş’ın halkı, böyle bir imkan verildiği zaman her iki taraftan da oraya dönmek isteyecektir. Ve bunun güvenliği de BM tarafından sağlanınca bu durum iki toplum arasında büyük bir katalizör olacaktır. Ama bunu yapmak cesaret ister. Öyle bir cesaretle adım atabilecek iktidar Türkiye’de var mı bugün? Bence var. Türkiye böyle bir adım atarsa ne olur? Türkiye böyle bir adım atarsa 2004’teki gibi tekrar inisiyatifi ele geçirir” diye konuştu.

Maraş, 1974 yılı Kıbrıs’ında 24 saat yaşamasıyla tanınıyordu

Maraş bölgesi, Türkiye’nin adadaki iç çatışma nedeniyle 1974’te askeri müdahalede bulunmasının ardından “hayalet kent” olarak anılıyordu.

Türk tarafındaki Mağusa kentine bitişik vaziyetteki Maraş bölgesi, geçmişinde Akdeniz’in en gözde turistik ve kumar kenti olarak tanınıyordu. O dönemde kentte 3 bini aşkın işyeri, çok sayıda eğlence merkezi, 25 müze, 24 sinema ve tiyatro salonu, 21 banka, 2 spor tesisi, 45 lüks otel, 60 apart otel, 4 bin 469 ev, 9 kilise ve 8 okul bulunuyordu.

Geçmişte dünyaca ünlü isimleri ağırlamasıyla tanınmış turizm kenti Maraş, çökme tehlikesine sahip, kullanılamaz durumdaki yapılarıyla halen Kıbrıs’ın yaşadığı savaş günlerinin izlerini taşıyor.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

Forum

XS
SM
MD
LG