Amerikan İlerleme Merkezi’nden Michael Werz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimleri mümkün olduğu kadar erkene çekmek istediğini belirterek, bunun nedenlerini şöyle anlattı.
“Türk toplumundaki mevcut ekonomik, siyasi ve ayrıca askeri krizin sadece muhalefet değil AKP iktidar koalisyonu içinde de çok tedirginlik yarattığı açıkça ortada. Buna ilave bir başka unsur da, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’yi genelde destekleyen kişiler, ülkede ne kadar mülteci olması ve burada kalıp kalmamaları gerektiği konusunda görüş ayrılığı içinde. Türkiye’de şu anda 4 milyon Suriyeli var. Parti içinde büyük bir anlaşmazlık yaşanıyor. Bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan için giderek artan bir zorluk oluşturuyor. Bence Erdoğan, hala sahip olduğu düşük eşikte demokratik meşruiyeti muhafaza etmek için seçimleri ne kadar erkene çekersem o kadar iyi diye düşünüyor.”
"Son seçimler özgür ve adil değildi"
Werz, seçimlerin hangi koşullar altında yapılacağı konusunda da şu endişeleri dile getirdi.
“Demokratik bir ülkede OHAL altında asla seçim yapılmaz. Türkiye’deki son seçimlere baktığımızda, seçimlerin özgür ama adil olmadığını söylemiştik çünkü medyaya erişim, serbest medya ciddi biçimde sınırlanmıştı, muhalefet partileri muazzam bir baskı altındaydı, bazı liderler, cezai kovuşturmalara hedef olup hapse atılmışlardı. Son bir yıl içinde durum hiç düzelmediği gibi daha da kötüleşti. Dolayısıyla bu seçimleri de çok yakından takip etmemiz gerekiyor. Türk hükümeti seçim yasasını değiştirerek, sandıkların denetlenmesini ve böylece dürüst, demokrasiye uyumlu bir süreç bulunduğundan emin olmayı daha da zorlaştırdı. Tüm bu gelişmeler, Haziran’da yaşanabilecekler konusunda bizi çok çok kaygılandırıyor.”
Michael Werz, seçimlerle birlikte, Türkiye’de siyasi arena da dahil her alanda kararların birçoğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği şeklindeki statükonun meşrulaştırılmasının görüleceğini söyledi.
"AKP içinde artan bir hoşnutsuzluk var"
“Aynı zamanda Türkiye, tarihinde ilk kez aynı gün hem cumhurbaşkanı hem de milletvekillerini seçiyor. Bu belirli bir risk içeriyor çünkü daha önce hiç yapılmadı. Cumhurbaşkanının ilk turda seçilmek için oyların yarısından fazlasına ihtiyacı var. Dolayısıyla burada da bir risk var ve bence bu durum da AKP içindeki tedirginliği arttırıyor. Ayrıca partinin seçmen grubu içinde, ekonomideki durgunluk, mülteci meselesi, eğitim fırsatlarının eksikliği gibi konulardan kaynaklanan ve giderek artan bir hoşnutsuzluk var. Bu nedenle ülke şu anda çok baskı altında ve çok sayıda kişi kendilerini dizlerinin üstünde savunmaya geçmiş gibi görüyor. Bu durum, 15 yıldan fazla bir süredir iktidarda olan bir parti için de, bir 5 yıl daha iktidarda kalmaları gerektiğini savunmayı çok zor hale getiriyor.”
"Batı karşıtı söylemler tabanı birarada tutabilmek için önemli vazife içeriyor"
Michael Werz, ne seçimlerden önce ne de sonrasında Türkiye’deki Batı karşıtı söylemlerde bir yumuşama olmasını bekliyor.
“Son 5 yıl içindeki referandum, belediye seçimleri ve genel seçimlere baktığımızda, her seçimden sonra durumun daha iyiye gideceği yönünde bir umut vardı ama bu olmadı. Bunun yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde zorlu bir iş var. Çılgın seviyede milliyetçi ve İslamcı kampları bu muhalefet koalisyonunda birarada tutabilmesi gerekiyor. Bunlar birbirinden çok farklı gruplar. Bu çok zor bir iş ve arada uyumu sağlayan birkaç argümandan biri, Türkiye’nin milli iradesinin Batı’nın tehdidi altında olduğu, Batı ülkeleri, ABD ve Avrupa’nın meydan okuması altında olduğu mesajı. Dolayısıyla Avrupa Birliği’ne karşı, Birliğe üye ülkelere karşı ya da ABD’ye karşı söylemlerde bugünle 24 Haziran arasında bir yumuşama olmasını bekleyemeyiz. Seçimlerden sonra da AKP’nin siyasi söylemlerinin değişmesi ihtimali çok düşük çünkü bu söylemler tabanlarını birarada tutabilmek için çok önemli bir vazife içeriyor.”
Türkiye - ABD ilişkilerindeki zorlu başlıklar
Amerikan İlerleme Merkezi uzmanı Michael Werz, Türk-Amerikan ilişkilerindeki mevcut sorunları da değerlendirdi.
“Türk-Amerikan ilişkilerinin Kıbrıs’taki ihtilaftan bu yana en kötü dönemini yaşadığı kesin. Birden fazla konu var. Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alımı kesinlikle kabul edilemez. Türkiye’nin, güçlü ve köklü bir NATO üyesi olarak, NATO’nun böyle bir sistemi bir üye ülkenin hava savunmasına entegre etmesine izin verebileceğini nasıl düşündüğünü, bunun hiçbir etkisi olmayacağı yanılgısına kimlerin düştüğünü bilmiyorum. Dolayısıyla bu Rus silahlarının tedariki ve Türkiye’nin Rusya’ya hava savunmasında güvendiği sinyali, NATO, Avrupa Birliği ve Amerika’yla ilişkilere zarar verici.
İç konularda da önemli zorluklar var. Halk Bank’la alakalı kara para aklama davasında karar hala bekleniyor ve Türkiye’de uzun süredir hapiste olan, kimilerince rehin tutulan bir Amerikalı rahip var. Dolayısıyla ilişkiler tamamen al-ver ilişkisine dönüşmüş görünüyor. ABD ve Avrupalı komşularından zorla tavizler koparmaya yönelik bazı gayretler var. Bu durum gelecek için bir temel olamaz. Bu tavır devam ederse gerek Türkiye’nin ulusal güvenliği, gerek Türk ekonomisi ve gerekse Türkiye’nin bölgedeki ve dünyadaki konumu açısından zarar verici olacak.”