New York’ta her gün milyonlarca kişi ulaşım için metroyu kullanıyor. New York Metrosu, dünyanın sayılı büyük metro sistemlerinden biri olmanın dışında dünyanın en ilginç sanat koleksiyonlarından birini de bünyesinde barındırıyor.
New York’un “yeraltı sanat müzesi” olarak da tanımlanabilecek metro istasyonlarındaki 250’den fazla sanat eseri, metroyu kullananlara keyifli bir yolculuk sunuyor.
Yüzyıldır New York’un ana tren garının tavanını süsleyen gökyüzünü resmeden tablo, garın hemen yanındaki çarşının girişinde yer alan ve zeytin ağacının dallarını andıran ışıltılı avize, bu eserlerden bazıları.
Times Meydanı istasyonunda ünlü sanatçı Roy Lichtenstein’ın porselen duvar süslemesini, Columbus Meydanı’nda ise Sol Lewitt’in ünlü ‘Whirls and Twirls’ adlı çalışmasını görmek mümkün.
Sandra Bloodworth, New York Ulaşım İdaresi’nin 1985 yılında başlattığı sanat programının yöneticisi. Bloodworth, “Aslında sanat programımızın geçmişi çok daha eskiye dayanıyor. Metro sistemi 1904’de hizmete girdiğinde bütçenin bir kısmı, halkın metroya binmesini teşvik etmek amacıyla istasyonların süslenmesine ayrılmıştı” şeklinde konuşuyor.
Eserler, istasyonların bulunduğu mahallelerin ve kentsel yaşamın ruhunu yansıtıyor. Atlas Okyanusu’na yakın mahallelerdeki istasyonlarda sahiller, Brooklyn’de ise yöreye has bitki örtüsü ve çiçekler resmediliyor.
Fosilleri anımsatan ve yaban hayatını aktaran bronz plakalar, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nin yanındaki istasyonda ziyaretçileri karşılıyor. Heykeltraş Tom Otterness’ın eserleriyse bir başka istasyonu süslüyor.
Jane Dickson’un Times Meydanı istasyonundaki mozaikleri, yeni yılı kutlayan kalabalığı anlatıyor. New Yorklu Tonya Pierre, kırmızı paltosuyla adeta sanat eserlerinin bir parçası gibi: “Etrafımızda sanat eserleri olması çok güzel. Stresli olduğum anlarda metrodaki eserlere bakıp rahatlıyorum. Renklere bayılıyorum. Oturduğum mahallenin istasyonunda suyun üzerinde süzülen bir kadın ve adamı resimleyen çok güzel bir mozaik var.”
Kolumbiyalı turist Alejandro Acosta, siyah sanatçı Jacob Lawrence’ın camdan yaptığı duvar mozaiklerinin fotoğrafını çekiyor: “Metro istasyonları gibi aslında sıkıcı sayılabilecek yerlerde yürürken göz zevkinize hitap eden bu eserlere rastlamak çok güzel.”
Fulton Merkezi’ndeki istasyondaysa Ulaşım İdaresi’nin son projesi olan “Gökyüzü Yansıtıcı Ağı adlı enstalasyon sergileniyor.
Eserde, mimar James Carpenter ve tasarım şirketi Arup’un imzası var.
Sandra Bloodworth, “İstasyonu aydınlatan bu tasarım, James Carpenter ve Arup’un işbirliğinin eseri. Carpenter’ın dediği gibi eser gökyüzündeki ışığı adeta katlayıp, istasyondaki yolcuların üzerine yansıtıyor” diyor.
Eser, karanlık kış günlerinde bile yorgun ve bitkin yolcuların gününü aydınlatıyor. New York Metrosu’ndaki tüm sanat eserleri aslında kent sakinlerinin her güne aydınlık başlamasını sağlıyor.