WASHINGTON —
İran ve P5+1 ülkeleri kalıcı bir nükleer anlaşma için yeniden görüşmelere başladı. Ancak her iki taraf da yeni tur görüşmelerden fazla umutlu görünmedi.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, bir yandan diplomatik çözüm yollarına itiraz etmediğini söylerken diğer yandan da görüşmelerin ”hiçbir noktaya varmayacağını” kaydetti.
Bundan birkaç saat sonra bir Amerikalı yetkili de görüşmelerin “karmaşık, zorlu ve uzun olacağını” söyleyerek fazla iyimser olunmadığı izlenimini verdi ve “görüşmelerden sonuç alınamayabileceğini” belirtti.
Taraflar, 24 Kasım tarihinde altı aylık geçici bir anlaşma imzalamışlardı. Anlaşma, İran’ın bazı nükleer faaliyetlerinde geri adım atmasını, AB ve Amerika’nın da bazı yaptırımları yumuşatmasını öngörüyor.
Nihai bir anlaşma sağlanırsa, İran’la Batılı ülkeler arasında yıllarca süren düşmanlık sona ererken, Ortadoğu’da yeni bir savaş ihtimali de ortadan kalkmış olacak.
Bugünkü görüşmelerin en az iki-üç gün sürmesi bekleniyor. Viyana’daki BM binasında başlayan görüşmeler daha sonra heyetlerin kaldığı lüks bir otelde devam edecek.
Taraflar, bu turdan nihai bir anlaşma beklemezken en azından müzakere zemini üzerinde uzlaşmayı umuyor.
P5+1 ülkeleri, nihai anlaşma ile İran’ın nükleer silah geliştirmeyeceği yönünde güvence vermesini istiyor. İran da bunun karşılığında tüm yaptırımların kaldırılmasını istiyor.
Üç ay önce İran ve P5+1 ülkeleri, ara anlaşma görüşmelerini tamamladığında taraflarda iyimserlik hakimdi.
Ancak İran İslam Devrimi’nin 35’inci yıldönümü törenlerine katılan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, nükleer programa “sonsuza kadar devam edeceklerini” söyledi.
Ruhani, dünya güçlerinin askeri müdahale olasılığını ciddiye almadığını belirtti. Ancak bir süre önce Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ı Washington’da ağırlayan Başkan Barack Obama, Amerika’nın bu konudaki tutumunun değişmediğini tekrarladı: “İran’ın nükleer silah sahibi olmasını önleme konusunda birlik içinde davranmaya devam edeceğiz. Bize teknik olarak bu konuda güvence verirlerse, bir anlaşma mümkün olur. Ama güvence vermezlerse anlaşma ihtimali de kalmayacak.”
Atlantik Konseyi'nden Richard Lebaron, “En büyük engel, anlaşma sağlayabilmek için tüm tarafları tatmin edecek beklentilerin karşılanması,” diyor.
Emekli Amerikalı büyükelçi Richard LeBaron, İran’ı ikna etmenin kolay olmayacağı uyarısında bulunuyor: “Bizim de İranlılar’ın vermeyi planladığı güvencelerden daha fazlasına ihtiyacımız var. Özellikle de bu ülkede yapılacak incelemelerde daha müdahaleci olmak zorundayız.”
Bir süre önce Kongre’de konuşan Amerikalı eski nükleer baş denetçi David Albright’a göre, bu aşamaya gelmek taraflar arasında belli bir güven düzeyi oluşturulmasına bağlı. Ara anlaşmaya rağmen henüz bu aşamaya gelinmiş değil:“Geçmişte elde edilen başarılar, gelecekte başarılı olmayı garanti etmez. İran başarısız deneyimlerinden ders alıp, elindekini daha iyi gizlemeyi öğrenecektir.”
Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Robert Menendez de aynı konu yüzünden rahatsız: “İran nükleer silah imal edebilecek güçten mahrum bırakılmadığı sürece, hiçbir zaman tatmin olmayacağız.”
Menendez ve kendisine destek veren Kongre üyeleri, İran’la görüşmeler devam etse bile Tahran’a yaptırımların sertleştirilmesinden yana.
İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif de görüşmelerin seyrinden memnun değil: “Birkaç aydır Amerikalılar’da gördüğümüz tavır, karşılıklı güven tesis etmeye yardımcı olmuyor.”
Aralarında Cumhuriyetçi Partili Senatör Marco Rubio’nun da bulunduğu bazı Kongre üyeleri, İran’ın nükleer başlık taşıyabilecek balistik füze programını sürdürdüğüne dikkati çekiyor. Ama İran bu konuda anlaşmaya yanaşmıyor: “Bir gün İranlılar’ın yeni bir silah denediği haberiyle uyanacağız, ya da belli bir askeri kapasiteye ulaştığını öğreneceğiz. O gün geldiğinde Tanrı yardımcımız olsun.”
Ancak ekonomik yaptırımlar İran ekonomisine ağır darbe vurmuş durumda. Bu da nükleer anlaşmayı kaçınılmaz hale getirebilir. Demokrasileri Savunma Vakfı’ndan Mark Dubowitz de bu görüşte: “Eğer Cumhurbaşkanı Ruhani, ülkesinin ekonomisini düzeltmek istiyorsa, görüşme masasına oturmak ve uluslararası toplumun taleplerini karşılamak zorunda.”
Buna karşılık diğer uzmanlar, geçmişte uluslararası baskılara sürekli karşı koyan İran’la ilgili beklentilerin yüksek tutulmaması gerektiği konusunda uyarıyor.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, bir yandan diplomatik çözüm yollarına itiraz etmediğini söylerken diğer yandan da görüşmelerin ”hiçbir noktaya varmayacağını” kaydetti.
Bundan birkaç saat sonra bir Amerikalı yetkili de görüşmelerin “karmaşık, zorlu ve uzun olacağını” söyleyerek fazla iyimser olunmadığı izlenimini verdi ve “görüşmelerden sonuç alınamayabileceğini” belirtti.
Taraflar, 24 Kasım tarihinde altı aylık geçici bir anlaşma imzalamışlardı. Anlaşma, İran’ın bazı nükleer faaliyetlerinde geri adım atmasını, AB ve Amerika’nın da bazı yaptırımları yumuşatmasını öngörüyor.
Nihai bir anlaşma sağlanırsa, İran’la Batılı ülkeler arasında yıllarca süren düşmanlık sona ererken, Ortadoğu’da yeni bir savaş ihtimali de ortadan kalkmış olacak.
Bugünkü görüşmelerin en az iki-üç gün sürmesi bekleniyor. Viyana’daki BM binasında başlayan görüşmeler daha sonra heyetlerin kaldığı lüks bir otelde devam edecek.
Taraflar, bu turdan nihai bir anlaşma beklemezken en azından müzakere zemini üzerinde uzlaşmayı umuyor.
P5+1 ülkeleri, nihai anlaşma ile İran’ın nükleer silah geliştirmeyeceği yönünde güvence vermesini istiyor. İran da bunun karşılığında tüm yaptırımların kaldırılmasını istiyor.
Üç ay önce İran ve P5+1 ülkeleri, ara anlaşma görüşmelerini tamamladığında taraflarda iyimserlik hakimdi.
Ancak İran İslam Devrimi’nin 35’inci yıldönümü törenlerine katılan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, nükleer programa “sonsuza kadar devam edeceklerini” söyledi.
Ruhani, dünya güçlerinin askeri müdahale olasılığını ciddiye almadığını belirtti. Ancak bir süre önce Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ı Washington’da ağırlayan Başkan Barack Obama, Amerika’nın bu konudaki tutumunun değişmediğini tekrarladı: “İran’ın nükleer silah sahibi olmasını önleme konusunda birlik içinde davranmaya devam edeceğiz. Bize teknik olarak bu konuda güvence verirlerse, bir anlaşma mümkün olur. Ama güvence vermezlerse anlaşma ihtimali de kalmayacak.”
Atlantik Konseyi'nden Richard Lebaron, “En büyük engel, anlaşma sağlayabilmek için tüm tarafları tatmin edecek beklentilerin karşılanması,” diyor.
Emekli Amerikalı büyükelçi Richard LeBaron, İran’ı ikna etmenin kolay olmayacağı uyarısında bulunuyor: “Bizim de İranlılar’ın vermeyi planladığı güvencelerden daha fazlasına ihtiyacımız var. Özellikle de bu ülkede yapılacak incelemelerde daha müdahaleci olmak zorundayız.”
Bir süre önce Kongre’de konuşan Amerikalı eski nükleer baş denetçi David Albright’a göre, bu aşamaya gelmek taraflar arasında belli bir güven düzeyi oluşturulmasına bağlı. Ara anlaşmaya rağmen henüz bu aşamaya gelinmiş değil:“Geçmişte elde edilen başarılar, gelecekte başarılı olmayı garanti etmez. İran başarısız deneyimlerinden ders alıp, elindekini daha iyi gizlemeyi öğrenecektir.”
Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Robert Menendez de aynı konu yüzünden rahatsız: “İran nükleer silah imal edebilecek güçten mahrum bırakılmadığı sürece, hiçbir zaman tatmin olmayacağız.”
Menendez ve kendisine destek veren Kongre üyeleri, İran’la görüşmeler devam etse bile Tahran’a yaptırımların sertleştirilmesinden yana.
İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif de görüşmelerin seyrinden memnun değil: “Birkaç aydır Amerikalılar’da gördüğümüz tavır, karşılıklı güven tesis etmeye yardımcı olmuyor.”
Aralarında Cumhuriyetçi Partili Senatör Marco Rubio’nun da bulunduğu bazı Kongre üyeleri, İran’ın nükleer başlık taşıyabilecek balistik füze programını sürdürdüğüne dikkati çekiyor. Ama İran bu konuda anlaşmaya yanaşmıyor: “Bir gün İranlılar’ın yeni bir silah denediği haberiyle uyanacağız, ya da belli bir askeri kapasiteye ulaştığını öğreneceğiz. O gün geldiğinde Tanrı yardımcımız olsun.”
Ancak ekonomik yaptırımlar İran ekonomisine ağır darbe vurmuş durumda. Bu da nükleer anlaşmayı kaçınılmaz hale getirebilir. Demokrasileri Savunma Vakfı’ndan Mark Dubowitz de bu görüşte: “Eğer Cumhurbaşkanı Ruhani, ülkesinin ekonomisini düzeltmek istiyorsa, görüşme masasına oturmak ve uluslararası toplumun taleplerini karşılamak zorunda.”
Buna karşılık diğer uzmanlar, geçmişte uluslararası baskılara sürekli karşı koyan İran’la ilgili beklentilerin yüksek tutulmaması gerektiği konusunda uyarıyor.