Suriye asıllı Alman vatandaşı yönetmen Talal Derki'nin En İyi Belgesel dalında Oscar'a aday gösterilen yapımı, Suriye'deki El Kaide bağlantılı köktendincilerin yaşantısını konu alıyor. Derki, memleketi Suriye'de köktendinciliğin yükselmesine neden olan etkenleri daha iyi anlamak için filmin çekimi sırasında olağanüstü riskler alan bir sinemacı.
Derki'nin yönettiği ”Of Fathers and Sons,” ”Babalar ve Oğullar,” Pazar günü Los Angeles'ta sahiplerini bulacak 91'inci Oscar Ödülleri'nde aynı dalda aday dört filmle yarışıyor.
2014 yılında Suriye'nin kuzeybatısına giden Derki, belgeselini çekmek için iki buçuk yıl boyunca bir El Kaide sempatizanı rolüne bürünerek tehlikeli bir serüvene atılmış.
Derki, Amerika'nın Sesi'ne verdiği söyleşide, ”Çok tehlikeli bir işti. Her an öldürülme riskiyle karşı karşıyaydım,” diyor.
Ancak Derki, memleketi Suriye'de köktendinci ideolojinin büyüyüp yayılmasına hangi etkenlerin yol açtığını anlamak için bu riski yine de göze aldığını kaydediyor.
Suriye'de 2011 yılındaki ayaklanmalar sırasında kameramanlık yapan Derki, uluslararası medya kuruluşları için protestoların yaşandığı alanlardan haber geçmiş. Derki'nin belgeseli, Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de El Kaide bağlantılı terör örgütü El Nusra Cephesi üyesi altı çocuk babası Suriyeli cihatçı Ebu Usame'nin gündelik yaşamını aktarıyor.
2011 sonunda kurulan ve iç savaş sırasında Suriye hükümet güçlerine karşı savaşan cihatçı örgüt El Nusra Cephesi, yavaş yavaş toprak elde etmeye başladı ve Suriye'de bir İslam devleti kurma amacı edindi. Örgüt, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için El Kaide'yle bağlantısını kestiğini duyurarak Hayat Tahrir El Şam adını aldı. Ancak grup yine de uluslararası arenada bir terör örgütü olarak tanımlanıyor.
Kendisini liberal Müslüman olarak nitelendiren Derki, örgütle 2014 yılında temasa geçmiş ve militanların gündelik yaşamlarına erişim sağlayabilmek için örgütü, ”İslamcı” olduğuna inandırmış. Yönetmen, 2016 yılı sonuna kadar cihatçıların yanında kalmış.
Derki, Amerika'nın Sesi'ne, ”Ülkemde neler olup bittiğini görebilmek için inançlarına sempati duyduğum konusunda militanları ikna etmeyi başardım,” diyor.
Derki'nin tehlikeli yolculuğu, bir cihatçının çocuklarıyla olan karmaşık ilişkisini de gözler önüne seriyor: Ebu Usame, çocuklarına olan sevgisiyle, mensubu olduğu militan grubun köktendinci ideolojisinin acımasızlığını dengelemeye çalışıyor.
Filmde Usame'nin çocuklarına olan bağlılığının izlerini görmek mümkün. Bir baba olarak çocuklarına karşı sevgi dolu ve şefkatli yaklaşımlar sergileyen Usame, aynı zamanda çocuklarını cihatçı mücadeleye katılmaları için teşvik ediyor.
Derki, filmdeki kişilerle ilgili olarak, ”Filmimdeki karakterleri eleştirmek istemedim. Sosyal yaşantılarını uzun uzun gözlemleyerek onları anlamaya çalıştım. Ebu Usame'nin kişiliğinde nefret ve fanatizmin yarattığı derin ayrışmayı göstermek istedim. Sevecen bir baba 13 yaşındaki oğlunu nasıl bir cihatçı olarak savaşa gönderebilir?” diyor.
Usame'nin çocuklarıyla olan ilişkisini ve cihatçı grubun giriştiği şiddet eylemlerini yansıtan Derki, izleyicilere çatışma ortamında nefretin nasıl büyüdüğünü ve Suriye savaşında tanık olunan korkunç şiddete nasıl yol verdiğini göstermeye çalıştığını söylüyor.
Suriye'deki çok taraflı savaş, 2011 yılının Mart ayından bu yana devam ediyor. Savaşa ilişkin bazı rakamlarsa dehşet verici: yaklaşık yarım milyon insan hayatını kaybederken 12 milyon insan, yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. Bu insanların bazıları ülke dışına kaçtı, bazılarıysa ülke içinde yer değiştirdi. Arap Baharı'nın bir parçası olarak hükümet karşıtı protesto gösterileriyle patlak veren çatışmalar, daha sonra yabancı ülkelerin de katıldığı büyük bir savaşa dönüştü.