Türkiye’de dün yapılan referandum sonrasında alınan sonuçlar ABD basınında geniş yankı uyandırdı.
Wall Street Journal gazetesi, referandum sonuçlarını yorumsuz olarak yayınladı ancak Washington'dan henüz bir resmi açıklama yapılmadığını belirtti.
New York Times gazetesi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği tüm yetkileri halk oylamasıyla elde ettiğini öne sürdü. Muhalefetin Erdoğan’ın Türkiye’yi otokrat bir yönetime götürdüğü iddiasına dikkat çekti.
Amerikan medyası ve düşünce kuruluşu uzmanlarının analiz yazılarında genelde Türkiye’deki derin bölünmüşlüğe işaret ediliyor. Cumhurbaşkanlığı makamına çok fazla güç tanındığı, denge-kontrol mekanizmasının tehlike altında olduğu, otokratik bir yapının önünün açıldığı yorumları yapılıyor.
En ağır yazılardan biri Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşu uzmanı Steven Cook’tan geldi. Foreign Policy’de yayınlanan yazısında Cook, Türkiye için, ölüm ilanlarında kullanılan ‘Huzur İçinde Uyu’ ifadesini kullandı ve ‘Huzur İçinde Uyu Türkiye, 1921-2017’ diye yazdı. Cook yazısında, Recep Tayyip Erdoğan’ın sadece anayasa referandumunu kazanmakla kalmadığı, ülkesinin modern tarihindeki bir dönemi daimi olarak kapattığı yorumunda bulundu. Türk halkının Erdoğan ve AK Parti’ye, devleti yeniden düzenleme ve üzerine inşa edildiği değerleri ortadan kaldırmak için yetki verdiği görüşünü dile getiren Cook, neticenin ‘hayır’ cephesinde moral bozukluğuna rağmen ciddi çapta bir direnişi uyandıracağını öne sürdü. Aslında bu sonucun tahmin edilebilir olduğunu ifade eden Cook, geçen yılki darbe girişiminden sonra başlatılan temizlik operasyonlarının devam edeceğini, yeni tutuklamalar olacağını ve muhalefete baskıların daha da artacağını savundu.
‘Türk demokrasisi öldü’
CNN televizyon kanalının web sitesinde de, ‘Türk demokrasisi öldü’ başlıklı bir makale yayımlandı. Makale Miami Herald ve World Politics Review’ın köşe yazarı ve eski CNN muhabiri Frida Ghitis tarafından kaleme alındı. Ghitis yazısında, referandum neticesinin Türkiye’yi daha az demokratik, daha bölünmüş ve hiç olmadığı kadar dindar hale getireceğini iddia etti.
Ghitis, 'Hayır' oylarının 'Evet’e yaklaşması ile birlikte YSK’nın “mühürsüz zarf’ kararını almasının sürpriz olmadığı yorumunu yaptı.
Washington Post gazetesinde de Ishaan Tharoor imzalı bir yazıda, referandumda oyların sayımında usulsüzlük iddialarına dikkat çekildi. Yazıda Türkiye’de birçok eksikliğe rağmen son seçimlerin genelde adil geçtiğini, ancak dün geceye dair izlenimin bunun aksi olduğu yorumunda bulunuldu. Erdoğan’ın referandumu kazandığı ancak ezici zafer iddiasında bulunamayacağı görüşü dile getirildi.
Gazete bir başka haberinde de, neticenin Türkiye’deki derin siyasi bölünmeleri gözler önüne serdiğine dikkati çekti, Türkiye’nin AB üyeliğinden NATO ile temaslarına ve IŞİD’e karşı sürdürülen savaşa kadar birçok konuda yansımalarının olabileceği yorumunda bulundu.
Ortadoğu Demokrasisi Projesi’nden Howard Eissanstat da, ‘Hayır’ cephesinin tüm baskılara rağmen bu orana ulaşmasının büyük bir başarı olduğu görüşünü dile getirdi. Eissanstat, Erdoğan’ın bundan bir mesaj alması gerektiğini ama bunun olmasını beklemediğini ve açılım gibi adımlar atacağını da sanmadığını ifade etti.
‘En büyük üç kentin ‘Hayır’ demesi önemli’
Brookings Enstitüsü’nden Ömer Taşpınar, Türkiye’nin en büyük üç kentinde ‘Evet’ cephesinin kaybettiğine dikkati çekti. Taşpınar özellikle Erdoğan’ın 1994’den beri ilk kez İstanbul’u kaybetmesinin bazı kentli AK Parti destekçilerinin bile 'Evet' oyu vermediğini ortaya koyduğunu belirtti. Taşpınar'a göre sonuçlar, Erdoğan’a karşı birleşik bir cephenin bir alternatif sunma şansına sahip olduğunu gösterdiğini de savundu ve muhalefetin şimdi birlik oluşturma çabası içerisine girmesi gerektiği görüşünü dile getirdi.
Middle East Institute’dan Gönül Tol da sonuçların Erdoğan’ın kendi tabanından destek kaybettiğini ve milliyetçileri de istediği ölçüde harekete geçiremediğini gösterdiğini söyledi.
‘Sonuç aslında iyi’
Washington Enstitüsü’nden Soner Çağaptay da, Erdoğan’ın az farkla elde ettiği galibiyetin, Türkiye açısından umut verici olmasa da uzun bir siyasi kaosun önlenmesi bakımından aslında iyi bir şey olduğunu belirtti. “Bence olabilecek en iyi sonuç. Eğer Erdoğan kaybetseydi, bu bir istikrarsızlık dönemini beraberinde getirirdi, zira Erdoğan referandumun yeniden düzenlenmesi yoluna gidebilirdi, büyük bir farkla kazansaydı da, normların ötesine çıkarak tamamen otoriter hale gelirdi. Şimdi kanatları biraz kırpıldı ve alçaldı. Öte yandan referandum yetkiler anlamında Tayyip Erdoğan’ı modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ten sonra en güçlü isim haline getirdi” değerlendirmesinde bulundu.