Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yetkilerinin genişletilmesini öngören anayasa değişikliği referandumuna günler kala anket şirketleri yarışın başa baş gittiğini bildiriyor. Ana akım medyada çok az yer bulabilen “hayır” kampanyası daha çok sosyal medyada yapılıyor. Ancak insan hakları örgütleri, savcıları sosyal medya kullanıcılarını hedef almakla suçluyor.
Hukuk fakültesi öğrencisi Ali Gül, tek bir kişiye çok fazla yetki vermenin tehlikelerini esprili bir şekilde anlattığı “hayır” videosuyla sosyal medyada büyük ilgi gördü. Gül, videoda “bu video tutarsa tutuklanır mıyım” diye soruyordu.
Gül, çok büyük ilgi gören videosundan günler sonra bir video daha yayınladı. Video “bu video tutarsa tutuklanırım demiştim” sözleriyle başlıyordu. Gül, adliyeye gelirken çektiği videoda da tutuklanacağını bildiğini belirterek "Mustafa Kemal'e borcumuz var, ben o borcu ödemeye gidiyorum. Bu milletin çocukları, bu milletin gençleri korkuyu, tutsaklığı, ölümü değil, özgürlüğü ve mutluluğu hak ediyor. O günler de gelecek" dedi.
Gül, endişesinde yanılmıyordu. Tutuklanarak hapsedildi. Ancak “hayır videosu” nedeniyle değil, iki yıl önce kendisine ait olduğu iddia edilen Twitter hesabında yaptığı paylaşımlarda cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle üç yıl hapis cezası istemiyle tutuklandı. Gül, sosyal medya hesaplarının kendine ait olmadığını savunsa da gencin avukatları Gül’ün mahkemeye bile çıkmadan aylarca hapis yatabileceğini söylüyor.
Gül’ün yaşadıkları ilk değil. Referandum kampanyasının ilk günlerinde Sera Kadıgil adlı genç bir avukat, televizyonda yayınlanan bir açık oturumda, ‘tek adam’lık olarak görülen başkanlık sistemiyle ilgili sözleriyle Adalet ve Kalkınma Partili konuşmacı karşısında galip geldiğini gösteren video yine sosyal medyada geniş yankı buldu. Sera Kadıgil, 24 saat içinde yedi yıl önce attığı twetler nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa alenen kışkırtma” suçlamasıyla gözaltına alındı.
Merkezi Amerika’daki İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair Webb, sosyal medyada “hayır” kampanyası yürütenlere karşı sistematik bir korkutma kampanyası yürütüldüğünü savunuyor. Webb’e göre, ‘hayır’ kampanyasında sesini yükselten etkin kişiler cezalandırılarak, caydırıcı bir etki yaratılmaya çalışılıyor. Uzman, “böylece halka, referandumda ele alınan konuları tartışmanız ve sesinizi açıkça yükseltmeniz hoş karşılanmıyor mesajı veriliyor” diye konuştu.
Öte yandan bağımsız ana akım medya kuruluşları da sindirilmiş durumda. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yürürlüğe giren OHAL kararları sonrasında hükümeti eleştiren 150’den fazla gazeteci hapse girdi, 170 medya kuruluşu kapatıldı. Hükümet, soruşturmalarla kapatma kararlarının terör eylemleri ve darbe girişimiyle ilgisi olduğunu savunuyor.
Birçok televizyon kanalı günde en az 3-4 kez “evet” kampanyası mitinglerini yayımlarken, “hayır” kampanyası sadece yüzde 10 oranında TV’lerde yer alıyor.
Siyaset bilimci Cengiz Aktar’a göre, sadece sosyal medya camiasında hükümetin izlediği politikaları desteklemeyenler var. Aktar, hükümetin söylemlerini yayınlamayan televizyon bulunmadığına ve sadece üç gazetenin farklı görüşler yayınladığına dikkat çekiyor.
Avukat Sera Kadıgil’in gözaltına alınmasının ardından “hayır” kampanyası büyük destek elde etmişti. Kadıgil’in tutuksuz yargılanmasına karar verilse de avukatın hala hapis cezasıyla karşı karşıya kalma ihtimali var. Aynı zamanda CHP Parti Meclisi üyesi de olan Kadıgil, serbest bırakıldığı mahkeme önünde, meydan okuyan bir mesajla kendisini destekleyenlere seslendi:
“Neyin neden yapıldığı çok ortadaydı. Ama korktuk mu korkmadık. Ne diyoruz; hayır diyoruz, hayır demeye devam ediyoruz. Demokratik haklarımızı kullanıyoruz, herkesten de bir parça saygı rica ediyoruz. İnadına adalet, inadına özgürlük, inadına hayır!”
Hükümet geçmişte sosyal medyadaki muhaliflere yönelik kampanyaya hız vermişti. Twitter, geçen yıl son 6 ayda dünya çapında silinen her 8 tweetten 7’sinin Türk yetkililerin talebi üzerine kaldırıldığını açıkladı.
“Hayır” kampanyasına yönelik bu adımlara rağmen, referandum sürecinde sosyal medya hayati bir rol üstlenmiş durumda. Ancak son 6 ay içinde “cumhurbaşkanına hakaretten” 2 bin 500 kişiye karşı soruşturma başlatıldığı gerçeğine bakıldığında da sosyal medyada paylaşım yapmak oldukça riskli görünüyor.