Geride bıraktığımız birkaç ay içerisinde Amerika’da hükümetin ve özel sektörün istihbarat yetkilileri, Rusya’nın siber saldırılarının yavaşlamış olmasını ve sosyal medyadaki operasyonunun etkisinin düşmesini dikkatle takip ediyor.
2016 ABD Başkanlık seçimleri öncesinin aksine yetkililer şu an çılgınca yoğun korsan saldırılarının, yaklaşan ara dönem seçimleri öncesinde elektronik dolandırıcılık girişimlerinin ya da oylara müdahale etmek için sahte ilanlar ve haberler olmadığını belirtiyor.
Kimilerine göre bu sefer saldırıların az olmasının nedenleri, iyi hazırlık yapılmış olması ve sosyal medya şirketlerinin Rusya’nın çabalarına karşı daha iyi güvenlik araçları kullanmasına olanak sağlanması. Ancak batılı istihbarat kurumları arasında, Rusya’nın bu defa siber saldırılar için bilgisayar programları kullanmadığı, bunun yerine doğrudan gerçek kişilerle bu saldırıları yapıyor olabileceğini düşünenler var.
Cuma günü Rusya’nın batıya yönelik girişimleri konusunda bir konuşma yapan Estonya Dış İstihbarat Servisi Genel Direktörü Mikk Marran, “Biz siyasetçiler, gazeteciler, diplomatlar ve işadamlarından oluşan ve aslında kendilerine söylenenleri yapan Rusya etkisindeki kişilerden oluşan bir yapı tespit ettik” dedi.
Marran, Aspen, Colorado’da Yıllık Aspen Güvenlik Forumu’nda yaptığı konuşmasında, “Bu kişilerin net olarak Rusya’nın istediklerini gündeme getirdiklerini görüyoruz” dedi.
Marran’ın bu açıklamaları tam da Başkan Donald Trump’ın Helsinki’de Rusya Lideri Vladimir Putin’le birlikte istihbaratlara dair açıklamalar yaptıkları zamana denk geldi. Trump, Helsinki’de Rusya’nın, Amerika’daki 2016 başkanlık seçimlerine müdahale ettiğine ilişkin Amerikan istihbarat kurumlarının değerlendirmeleriyle ilgili soru işaretleri olduğunu söyledi.
Avrupa’dan geri döndükten sonra Trump bu açıklamasından geri adım attı. Bakanlarıyla Salı günü yaptığı toplantıda ve CBS Televizyonu’na verdiği demecinde bu konuda önceden hazırlanmış bir açıklamayı okudu.
Halen önde gelen Amerikan istihbarat ve güvenlik yetkilileri Rusya’nın 2016 Amerikan Başkanlık seçimlerine müdahale ettiği yönünde değerlendirmelerde bulunuyor.
Rusya’nın 2016 seçimlerine müdahale edip etmediğini soruşturan ve özel yetkili olarak atanan savcı Robert Mueller, geçen hafta, 12 Rus istihbarat yetkilisi hakkında Demokrat Parti’ye ait bilgisayar sistemlerine saldırılması ve girilmesine karıştıkları gerekçesiyle suçlamada bulundu. Mueller daha önce de Trump’ın seçim kampanyasında görevli, aralarında kampanya yöneticisi Paul Manafort ve eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn hakkında da suçlamalarda bulunmuştu.
Amerika’da yürütülen soruşturmanın bu kadar bilinir hale gelmesine ve Batı’da Rusya’nın bu saldırıları hakkında kadar farkındalık oluşmasına rağmen, Estonya istihbarat yetkilileri yine de Rusya’nın saldırılarının engellenemediğini söylüyor. Aksine yetkililer Kremlin’in, yıllardır yetiştirdiği sözde “etki ajanları” olarak isimlendiren kişileri kullanmaya devam ettiğini belirtiyor.
Marran, “Birkaç yıl önce yerel olan bazı siyasetçiler şimdi ulusal parlamentolarda ve hükümetlerde yer alıyor. Bazı kötü yatırımları oldu evet ama buna karşın doğru kişilere de yatırım yaptılar” diyor.
Marran ayrıca, “Ruslar bu kişilere medya ve politika anlamında destek sağladı. Bu kişilere bazı ayrıcalıklı iş imkanları önerildi ya da sağlandı. Hatta bazılarına finansal olarak da destek sağlanmış olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
Marran, Rusya’ya ilişki halinde olduğunu söylediği herhangi bir siyasetçi, gazeteci ya da diplomatın ismini vermeyi reddetti. Ayrıca NATO üyesi ve Amerika’nın müttefiki bir ülke olan Estonya, Rusya’nın bu “etki ajanı” kişilerin Batı Avrupa’daki faaliyetleri konusunda ilk kez uyarıda bulunmuyor. Benzer şekilde faaliyetlerin Amerika’da da yapıldığına dair kaygılar var.
Eski Amerikan Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper Rusya’nın bu girişimlerinin Beyaz Saray’a kadar dahi uzanmış olabileceğini söylüyor.
Clapper, CNN Televizyonu’nda katıldığı programda, Başkan Trump’ın Amerikan istihbarat kurumlarıyla ilgili, Helsinki’de yaptığı yorumları sorulduğunda, “Ben her zaman Başkan’a olası şüpheleri ve teorileri aktarıyordum ve elimden gelenin en iyisini yaptım. Başkan’ın Rusya’ya yaklaşımı ve özellikle de Putin’e karşı tavrı konusundaki kaygılarımı sürekli iletiyordum” diye konuştu.
Clapper ayrıca, “Helsinki’deki durumunu gördükten sonra artık Ruslar acaba Trump’la ilgili bir şeye mi sahipler diye çok daha fazla düşünmeye başladım” dedi.
Ayrıca bazı Kongre üyelerinin de Rusya’dan yana tavır aldıkları şeklinde hiç bitmeyen bir dedikodu var. Bu konudaki iddia Perşembe günü, Bill Browder tarafından yeniden gündeme getirildi. Browder, insan hakları ihlallerinde bulunan ya da yolsuzluk yapan Rus yetkililere ait mali varlıkların dondurulması ya da vize verilmemesine olanak tanıyan Magnitsky Kanunu’nun önde gelen savunucularından biri.
Browder, Aspen Güvenlik Forumu’nda yaptığı konuşmada, “Amerikan Kongresi’nin Rusya tarafından kendisine ödeme yapıldığına inandığım bir üyesi var. California Temsilciler Meclisi üyesi Dana Rohrabacher. Bu kişi Magnitsky Kanunu’nu geri çevirmeye ya da etrafından dolaşmaya çalışıyor” dedi.
Browder bu iddiası karşısındaki ısrarlı sorular üzerine, “Bunu kanıtlayacak bankadan para transferlerini gösteremem ama bunun olduğuna inanıyorum” dedi.
Amerika’nın Sesi, söz konusu iddialarla ilgili olarak Rohrabacher’ın ofisine ulaştı iddiaları aktardı ancak herhangi bir yanıt alamadı.
Amerikan istihbarat ve güvenlik kurumları da Rusya’nın “etki ajanları”nın Amerikan hükümetine sızdığı şeklindeki iddialarla ilgili yorum yapmayı reddetti. The New York Times gazetesi Mayıs ayında, istihbaratın, Kongre’deki Rusya dostu olarak tanınan Rohrabacher’ı uyardıklarını, 2012 yılından bu yana da Kremlin’in bu kişiyi kendi safına çekmek için uğraştığını yazdı.
The Washington Post gazetesi de, Haziran 2016’da düzenlenen bir özel toplantıda Temsilciler Meclisi Çoğunluk Lideri Kevin Mccarthy’nin Cumhuriyetçi Partili üyelere, “İki kişiye Putin tarafından ödeme yapıldığını düşünüyorum. Rohrabacher ve Trump” dediğini yazdı.
Bu kayıt ortaya çıktıktan sonraysa, kendisi de Cumhuriyetçi Partili olan McCarthy, “O kötü bir şakaydı, o kadar. Buna kimse inanmıyor” dedi.