24 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanan muhalif adaylar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkisi altındaki medyanın, yürüttükleri kampanyalara karartma uyguladığından şikayetçi. Ana akım televizyon kanalları, muhalif adayların kampanyalarıyla ilgili haberleri ekrana getirmiyor.
CHP’nin cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği Yalova Milletvekili Muharrem İnce, “Bugün Yalova’da miting yaptık. Ben Yalova’da son kırk yıldır böyle kalabalık görmedim. Ama TRT de mitingi görmemiş. Bu son uyarım. Bir daha tekrar etmeyeceğim,” şeklinde konuştu. Devlet televizyonu TRT’nin Yalova’daki büyük mitingi yayınlamaması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı uyaran İnce, “TRT babanızın çiftliği değil, TRT 80 milyonundur,” dedi.
Benzer bir durum İyi Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Merak Akşener’in seçim kampanyasının açılış mitinginde de yaşandı. Merak Akşener mitingde konuşma yaptığı sırada medya mensuplarına ayrılan bölümün büyük kısmının boş olduğunu gösteren görüntüler sosyal medyada yayıldı. Akşener ve İnce’nin kampanyalarına gerek devlet medyasında gerekse özel medyada yer verilmemesi, günlük konuşmaları tüm televizyonlardan canlı yayınlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kampanyasıyla tezat oluşturuyor.
Türk medyasının yüzde 90’ı, doğrudan ya da dolaylı olarak Erdoğan ya da iktidar partisi AKP tarafından kontrol ediliyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Satılık kalemler ve satılık patronlar var. Halk doğru bilgilendirilmiyor. Bu patronların tamamı devlet ihaleleriyle besleniyor,” şeklinde konuştu.
Daha az tarafsızlık
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erken seçim açıklamasını yapmadan kısa süre önce Doğan Holding, Erdoğan’la yakın bağları olan Demirören grubuna satılmıştı. Satıştan hemen sonra Hürriyet gazetesinin üst düzey kadrosundan çok sayıda gazetecinin yerine Erdoğan yanlısı oldukları öne sürülen gazetecilerin getirildiği bildiriliyor.
Danışmanlık firması Global Source Partners’dan uzman Atilla Yeşilada, “Hürriyet gazetesi dahil medyanın Erdoğan hakkında sadece olumlu yorumlarda bulunduğu bir ortamda seçime giriyoruz. Bu durum seçmenin tavrının değişmesine yol açabilir ancak bu değişimin ne ölçüde olduğunu rakamlara dökmek neredeyse imkansız,” diyor.
Türkiye’de seçim döneminde adayların basında eşit yer alma hakkı, sıkı yasalarla korunuyor. Ancak yasaları uygulayan RTÜK’ün güvenilirliği, giderek daha çok sorgulanıyor. Bilgi Üniversitesi’nden hukuk profesörü ve medya uzmanı Yaman Akdeniz, bu konuda, “RTÜK tarafsız davranmıyor. RTÜK yönetim kurulunun çoğunluğu hükümetten oluşuyor,” diyor.
RTÜK, geçen yıl 16 Nisan’da yapılan anayasa referandumu sırasında da taraflara basında eşitlik ilkesine göre yer verilmesini garanti altına almadığı için eleştiri oklarının hedefi olmuştu. Cumhurbaşkanının yetkilerinin kapsamının genişletilmesini öngören anayasa değişikliğinden yana olan partiler televizyonlarda 94 buçuk saatlik yer edinirken muhalifete sadece 17 buçuk saat yer ayrılmıştı.
Ancak geçen yılki “evet” kampanyasının basın avantajına rağmen anayasa değişikliği kararı, hile suçlamalarının da gündeme geldiği bir ortamda, çok az bir farkla geçmişti. “Hayır” kampanyasının sosyal medyada başarılı olması, “evet” kampanyası karşısında kıyasıya rekabet edebilmesini sağladı. Atilla Yeşilada, bu konuda, “Halk sosyal medyanın gücü sayesinde görüşlerini yaymanın bir yolunu her zamkan bulacaktır,” diyor.
İnternetin etkisi
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Türkiye’de interneti en etkili şekilde kullanan siyasetçilerden biri. Twitter takipçisi sayısında Erdoğan’ın ardından ikinci durumda olan İnce, mesajını halka iletmek için sosyal medyayı kilit önem taşıyan bir araç olarak görüyor.
Uzmanlar, Erdoğan’ın medya üzerindeki egemenliğinin sosyal medyanın birçok vatandaş için alternatif haber kaynağı haline gelmesine yol açtığını söylüyor. Yeşilada, bu konuda da, “Ana akım medyadan uzaklaştırılanlar kendi web sitelerini açtılar ya da internet üzerinden yayına başladılar. Türk halkının yüzde 70’inin internet bağlantısı olduğunu gösteren anketler var. Genç neslin yüzde 70’i de tüm haberleri internet üzerinden alıyor. Kağıt gazetenin kapağını açmayı bile bilmiyorlar,” şeklinde konuşuyor.
Profesör Yaman Akdeniz de tarafsız haber boşluğunun yabancı haber kaynakları tarafından doldurulduğuna dikkat çekiyor. Bağımsız haber arayışında olan vatandaşların internetten başka mecra kalmadığını vurgulayan Akdeniz’e göre birçok kişi, kaliteli ve doğru haber kaynağı olarak gördükleri BBC Türkçe, Amerika’nın Sesi ve DW Türkçe’ye yöneldiğini söylüyor.
İnternetin giderek daha büyük bir güç olduğunu farkeden hükümetse seçimler öncesinde RTÜK’ün yetki alanını interneti de kapsayacak şekilde genişletti. Akdeniz, hükümetin yabancı haber kaynaklarını hedef alıp almayacağı sorusunun kafaları kurcaladığını söylüyor.
Öte yandan uzmanlar, Erdoğan’ın medya üzerindeki etkisini daha da arttırmasının 24 Haziran seçimlerinde ters tepebileceği görüşünde.
Carnegie Europe’dan akadamisyen Sinan Ülgen, hükümetin medyayı kontrol altında tutmasının, muhalefetin mesajını büyük kitlelere iletmesini zorlaştırdığını kaydediyor. Seçmen sayısının yaklaşık 55 milyon olduğuna dikkat çeken Ülgen, hükümetin bu tavrının ters tepki de verebileceğini söylüyor. Uzmana göre Türk halkının tek sesliliğin çoğulcu demokrasiyle uyumlu olmadığı sonucuna varması durumunda tepkiler artmaya başlayabilir.