Erişilebilirlik

“Sokağa Çıkmamız Gerekiyordu Çıktık Çünkü Bardak Taştı”


Sokağa Çıkmamız Gerekiyordu Çıktık Çünkü Bardak Taştı
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:57 0:00

Elinde adalet yazılı bir dövizle Güven Park’a gittiğinde kimse belki kendisi de adalet yürüyüşü adı verilen eylemin bu kadar uzun süreceğini ve bu kadar kitlesel destek alacağını tahmin etmiyordu. Ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu daha ilk gün yirmi kilometre yol yürüyerek ne kadar ciddi olduğunu ispatladı.

Yürüyüşün 17. gününde Kemal Kılıçdaroğlu’nu bir tırın şoför mahallinden gördüm. En önde kararlı adımlarla yürüyordu. Grubun uzunluğu neredeyse bir kilometreye yakındı. Öğle molasında çıkarılan on bin kişilik kumanyadan geriye bir şey kalmadığına göre, en az bu kadar kişi yürüyordu.

CHP liderinin çevresinde Aykut Erdoğdu, Özgür Özel, Bülent Tezcan gibi partinin ağır topları, hemen civarda KHK ile üniversiteden atılan Prof. Cihangir İslam'la Aslı Erdoğan ve Şafak Pavey gibi isimler dikkat çekiyordu.

Yürüyüşe çevreden destek de var, tepki de

Otostop çekerek bindiğimiz tır şoförü, yürüyüşçüleri görünce Sakarya girişinde benzin istasyonunda karşılaştığımız vatandaşlardan çok daha farklı tepki veriyordu. “Geç kalmış ama yerinde bir eylem. Türkiye’nin adalet kadar, şeffaflık ve eşitliğe ihtiyacı var. Bazıları daha eşit bu ülkede.”

Halbuki benzin istasyonunda konuştuğumuz bir Adapazarlı, “adalet yürüyüşüymüş, adalet mahkemede aranır. Türkiye, bin türlü bela içinde memleketi karıştırmak istiyorlar. Şimdi adaletin sırası değil, devlet tehdit altında. Hem yolu da tıkıyorlar” demişti hiddetle.

Röportaj sürpriz oldu

Ön tarafta Kılıçdaroğlu’nun etrafı gayet kalabalıktı.

Orada röportaj yapma imkanı bulmak zordu. Zaten daha önceki günlerde yürüyüşe katılmış gazeteci arkadaşlar, CHP liderinin yürüyüş sırasında röportaj vermek istemediği bilgisini paylaşmıştı.

Öğle molasında CHP liderinin etrafı yine kalabalıktı. İstirahat zamanı kabuller, görüşlerle doluydu. Derken CHP liderinin basın danışmanı Okan Konuralp gazeteci arkadaşım Elif Ilgaz’ı telefonla aradı ve bizi görüştürebileceğini söyledi.

Konuralp’le buluştuk. Hava otuz beş derece. Küçük bir karavanın gölgesinde soluklandık. Sonra CHP Genel Başkanı’nın danışmanı, karşıdaki karavanın kapısını açtı. Gazetelerde gördüğümüz siyah büyük karavan değil, gayet mütevazı bir karavana girdik.

Kılıçdaroğlu’nun ayak tırnakları morarmış

CHP lideri bizi ayakta karşıladı. Üzerinde beyaz gömlek ve pantolon vardı. Ayaklarında klasik bir yazlık ev terliği vardı. Tırnakları morarmıştı. “Sağlığım gayet iyi ama ayaklarımda küçük sorun var” derken herhalde kast ettiği bu durum olmalıydı.

“Dışarıdaki Gazeteciler” grubundan Elif Ilgaz, CHP liderini 24 Temmuz’da İstanbul Adliyesi’nde başlayacak Cumhuriyet gazetesi yargılamasına davet etti. Kendisi ve arkadaşlarının Cumhuriyet tutuklamalarını yakından takip ettiğini ve etmeye devam edeceğini söylerken ilginç bir cümle kurdu, “Bakalım o günlere kadar daha neler olacak?”

Kılıçdaroğlu, bu sözlere açıklık getirmese de sözlerinden endişe duyduğu anlaşılıyordu.

“Sokağa çıkmamız gerekiyordu, çıktık”

Yine de kararlılığından taviz vermiyordu.

“Kendimi iyi hissediyorum. Bana bundan bir ay önce deselerdi ki İstanbul Ankara yolunu yürüyeceksin. İnanmazdım. Ama bugün her santimini her milimetresini yürüyerek kat ediyorum. 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası güzel bir atmosfer oluşmuştu. Bütün partiler bir aradaydı, demokrasiyi güçlendirelim diyorduk. 20 Temmuz OHAL’le birlikte Türkiye farklı bir süreç içine sokuldu. Bir sivil darbeyle karşı karşıya kaldı. Ben her seferinde bu yanlışlıkları dile getirdim. Başbakanla görüştüğümde dile getirdim. Üçlü dörtlü toplantılarda dile getirdim. Erdoğan’la görüştüğüm zaman dile getirdim. TBMM Başkanı ile görüştüğümde dile getirdim. Yanlış yapıyorsunuz diye dile getirdim. Bir baktık ki bizim anlattıklarımız dikkate almıyorlar. OHAL çok kısa uygulanacaktı, oysa OHAL olağan hale gelmeye başladı. Enis Berberoğlu’nun tutuklanması bardağı taşıran son damla oldu. İş demeç vermekle olmuyor. Sokağa çıkmamız lazımdı sokağa çıktık.”

“AKP ve Saadet Partisi tabanıyla ülkücülerden destek var”

Röportajdan kısa bir süre önce Sakarya’nın Erenler İlçesi Bekirpaşa Sağlık Merkezi’nde mola sırasında taşeron işçilerle röportaj yaparken muhtemel AKP seçmeni olan bir vatandaşın ağzından çıkan “ ne işiniz var burada? Adaletmiş neyin adaleti” cümlesinden duyduğu rahatsızlığı kendi kulaklarımla duymuştum.

Acaba Kılıçdaroğlu’na göre bu yürüyüş AKP tabanında nasıl karşılık buluyordu?

“(AKP tabanına erişebildiğimizi) Düşünüyorum onlardan sempati mesajları geliyor. Telefon edenler var. Görüştüğümüz kişiler var. Yolda yürüdüğümüz bu yerler, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin güçlü olduğu yerler ama el sallayan sempatiyle bakanlar var. Yanımıza gelen destek veren pek çok kişi var. AKP tabanından da var, Saadet Partisi tabanından da var. Ülkücü tabandan da var. Destek veriyorlar. Biz bundan memnunuz.”

“Erdoğan’ın açıklamaları provokasyona davetiye”

Kılıçdaroğlu bu sözlerle kendisinde adalet yürüyüşünün toplumda karşılık bulduğu görüşünün hakim olduğunu beyan etmiş oldu. Eğer dediği gibiyse Düzce’de mola yerine bırakılan tezek ya da yolda bulunan mermi ne anlama geliyor?

“Provokasyon bekliyoruz zaten. Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar, o çevreden yapılanlar açıklamalar provokasyona davetiye. Ama biz bu konuda kararlıyız. Hiçbir provokasyona katılmayacağız. Onlar tahrik etseler dahi bu tahriklere kapılmayacağız. Hakaret eden cümleler ettiklerinde dahi “biz hak hukuk adalet” diye slogan attık. Bir süre sonra onlar da kestiler. Kimseye kaldırmıyoruz. Kimseye kötülük yapmıyoruz. Kimseye yan gözle de bakmıyoruz. İstediğimiz şey adalet. Tezek olayı bunların hepsi bizi tahrik etmek için. Biz onlara karşılık verdiğimiz zaman bizi suçlayacaklar bunu biliyoruz. Beni mutlu eden, insanlar yürüyorlar ve tahriklere kapılmıyorlar.”

“Bu ülkede farklı görüşte olsak da hep birlikte yaşamak istiyoruz”

Kılıçdaroğlu’nun “provokasyona davetiye çıkarıyor” dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı gün “Bugün FETÖ ihanet çetesine ve onların dümen suyuna girerek ülkesine iftira atanları korumak için yolları arşınlayanlar” olarak değerlendirmişti. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı’nın sözlerini ciddiye almadığını söyledi.

“Onu ciddiye almıyorum. Ona çok basit yalın bir soru sordum. ‘Namus ve şeref kavramı sizin için ne ifade ediyor?’ dedim. Çünkü tarafsızlığınız üzerine yemin ettiniz. ‘Namusum ve şerefim üzerine ant içerim’ dediniz. Soruma hala yanıt vermiş değil. Beni tuzağa çekmek istiyor. Ama tuzağa düşmeyeceğim. Biz adalet istiyoruz bu ülkede. Bu ülkede farklı görüşlerde olsak bile birlikte yaşamak istiyoruz. Kavgasız huzur içinde bir toplum yaratmak ve birlikte yaşamak. O kavgadan yana biz huzurdan yanayız. O firavundan yana biz Musa’dan yanayız.”

Röportaj bitti, karavandan ayrılırken CHP liderinin son sözleri, “tutuklu gazetecilerin her zaman yanında olacağız” oldu.

STÜDYO VOA

Adams soruşturmasında sorgulanacak yeni Türk işadamları var mı? – 30 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG