BEYRUT —
Son günlerde, silahlı saldırganların, üç Lübnanlı askeri sınırda öldürüp, Suriye’ye kaçması, kaygıları daha da körükledi.
Trablus’ta Suriyeli isyancıları destekleyen Sünni Lübnanlılar ile Şam rejimini destekleyen Lübnanlı Aleviler arasındaki çatışmalar sonrasında mezhepler arası gerginlik arttı.
Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah’ın, Şam hükümetinin düşmesine izin vermeyeceklerini, bunun için gerekirse onbinlerce savaşçı göndereceklerini söylemesinden sonra, Beyrut’taki bir Şii mahallesine iki havan topu mermisi atıldı.
Carnegie Ortadoğu Merkezi uzmanlarından Paul Salem, “Lübnan, kendi iç savaşından sonra uzun süre istikrarını korumayı başarmıştı. Ancak bu şimdilerde değişebilir,” diyor: “Suriye’deki çatışmalar, Lübnan’da giderek hissediliyor. Bu da daha zor bir dönemin başlangıcı olabilir.”
Hizbullah militanları, Kuseyr kentini isyancılardan geri almak üzere Suriye ordusuyla birlikte çarpışıyor. Kuseyr, Şam’ı Akdeniz’e bağlayan ana otoyol üzerinde, bu nedenle de stratejik öneme sahip.
Beyrut’lu siyasi gözlemci Kamil Wazne, Hizbullah’ın geleceğinin Şam rejimine doğrudan bağlı olduğu görüşünde: “Hizbullah, Suriye rejimini stratejik bir ortak ve gelecekteki varlığının bir parçası olarak görüyor. Şam hükümetinin çökmesi İsrail’e karşı direnci ve Hizbullah’ı zayıflatır diye düşünüyor.”
Suriyeli isyancılara ise hem Lübnan hem de diğer ülkelerdeki Sünniler yardım ediyor. İki tarafa da diğer ülkelerden yapılan silah sevkiyatındaki artış Suriye’deki iç savaşın bölgeye yayılabileceği korkularını körüklüyor. Çatışmalarda Scud füzeleri ve kimyasal silah kullanıldığı yolundaki haberler de sıklaştı.
Kamil Wazne, soruna ancak diplomatik yollardan çözüm bulunacağını, ama bunun kısa vadede gerçekleşmeyeceğini söylüyor: “Yaraları sarmak çok uzun sürecek, belki de hiç mümkün olmayacak. Suriye bölünmüş bir ülke olarak kalabilir. Bu kadar ölü, bu kadar yıkım ve bu denli nefretten sonra yaraları sarmak hiç de kolay değil.”
Paul Salem de Suriye’nin, Lübnan ve Irak gibi etnik ve mezhepsel farklılıklara göre bölünebileceğini söylüyor: “Elbette gerginlik ve çatışma var, ama hem Lübnan hem de Irak bu süreçlerden geçti, ama sonunda, mesela Lübnan örneğinde olduğu gibi bununla başa çıkmanın yolunu buldular.”
Suriye’de çatışmaların uzun sürmesi bölgede mezhepsel ayrışmalara yol açabilir ki, bu da çok daha kanlı sonuçlar doğurabilir.
Trablus’ta Suriyeli isyancıları destekleyen Sünni Lübnanlılar ile Şam rejimini destekleyen Lübnanlı Aleviler arasındaki çatışmalar sonrasında mezhepler arası gerginlik arttı.
Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah’ın, Şam hükümetinin düşmesine izin vermeyeceklerini, bunun için gerekirse onbinlerce savaşçı göndereceklerini söylemesinden sonra, Beyrut’taki bir Şii mahallesine iki havan topu mermisi atıldı.
Carnegie Ortadoğu Merkezi uzmanlarından Paul Salem, “Lübnan, kendi iç savaşından sonra uzun süre istikrarını korumayı başarmıştı. Ancak bu şimdilerde değişebilir,” diyor: “Suriye’deki çatışmalar, Lübnan’da giderek hissediliyor. Bu da daha zor bir dönemin başlangıcı olabilir.”
Hizbullah militanları, Kuseyr kentini isyancılardan geri almak üzere Suriye ordusuyla birlikte çarpışıyor. Kuseyr, Şam’ı Akdeniz’e bağlayan ana otoyol üzerinde, bu nedenle de stratejik öneme sahip.
Beyrut’lu siyasi gözlemci Kamil Wazne, Hizbullah’ın geleceğinin Şam rejimine doğrudan bağlı olduğu görüşünde: “Hizbullah, Suriye rejimini stratejik bir ortak ve gelecekteki varlığının bir parçası olarak görüyor. Şam hükümetinin çökmesi İsrail’e karşı direnci ve Hizbullah’ı zayıflatır diye düşünüyor.”
Suriyeli isyancılara ise hem Lübnan hem de diğer ülkelerdeki Sünniler yardım ediyor. İki tarafa da diğer ülkelerden yapılan silah sevkiyatındaki artış Suriye’deki iç savaşın bölgeye yayılabileceği korkularını körüklüyor. Çatışmalarda Scud füzeleri ve kimyasal silah kullanıldığı yolundaki haberler de sıklaştı.
Kamil Wazne, soruna ancak diplomatik yollardan çözüm bulunacağını, ama bunun kısa vadede gerçekleşmeyeceğini söylüyor: “Yaraları sarmak çok uzun sürecek, belki de hiç mümkün olmayacak. Suriye bölünmüş bir ülke olarak kalabilir. Bu kadar ölü, bu kadar yıkım ve bu denli nefretten sonra yaraları sarmak hiç de kolay değil.”
Paul Salem de Suriye’nin, Lübnan ve Irak gibi etnik ve mezhepsel farklılıklara göre bölünebileceğini söylüyor: “Elbette gerginlik ve çatışma var, ama hem Lübnan hem de Irak bu süreçlerden geçti, ama sonunda, mesela Lübnan örneğinde olduğu gibi bununla başa çıkmanın yolunu buldular.”
Suriye’de çatışmaların uzun sürmesi bölgede mezhepsel ayrışmalara yol açabilir ki, bu da çok daha kanlı sonuçlar doğurabilir.