Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Devletler Hukuku Anabilim Dalı Başkanı ve Milli Güvenlik Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni ve Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Cengiz Tomar, Türkiye’nin Suriye operasyonunu ve operasyon sonrası olası durumunu VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Prof.Dr. Hasan Köni, operasyondan sonra bölgede kalıcı istikrarın sağlanması için ciddi bir maliyet ortaya çıkacağına ve bu masrafları kimlerin karşılayacağının soru işareti olduğuna dikkat çekti.
Köni,”Bunu kim ödeyecek. Suudi Arabistan bir takım paraları veriyordu, Trump yönetimi zamanında bu kesildiği için. Suudi Arabistan, Türkiye’yle Kaşıkçı olayı nedeniyle ters düşmüş durumda. Mezhep olarak da ters düşme olayı var; Vahabilik, Müslüman Kardeşler ya da Sünnilik. O da işin bir başka boyutu. Bu mümkün değil. Bunun mümkün olması için Avrupa’nın çekinip buraya bir para desteği vermesi lazım fakat bu ekonomik ve ticari savaşlar nedeniyle Avrupa’nın da bu parayı vermesi mümkün değil. İtalya, İspanya, Portekiz, Fransa zaten ekonomik olarak kötü durumda. Bir Almanya var, o da bu ekonomik çekişmelerden dolayı daha fazla para yatırıp, alma pozisyonunda değil. Buraya 26 ya da 30 milyar doları kim verecek. O da meçhul” değerlendirmesini yaptı.
Köni oluşturulan güvenli bölgeye yerleştirilmesi düşünülen mültecilerle ilgili de sorunlar yaşanabileceğine dikkat çekti. Köni, “Buraya yerleşecek insanlar buranın insanları mı? Mesela ben İstanbulluyum, beni tutup Erzurum’a yerleştiriyorsunuz. Ben burada oturmam. Böyle bir sorun ve boyut da var” dedi.
Prof. Dr. Hasan Köni, savaşın ciddi bir maliyetinin de olduğunu ve Türk ekonomisinin bunu ne kadar süre kaldırabileceğinin hesaplanması gerektiğine dikkat çekti. Köni,”Savaş masrafları var. Diğer basını da takip ediyoruz, mesela İsrail basını diyor ki; Türkiye’nin Afrin’de, Cerablus’ta, İdlib’te askeri yapılanmaları var, İdlib’de 12 yerde var. Bunlara cephane, silah mühimmat gidiyor. Burada da düşünülüyor olması sıkıntı diyor” değerlendirmesini yaptı.
Operasyonun neden şimdi yapıldığı konusunu değerlendirirken Köni, Türkiye’nin harekat kararı aldığı anda, iç siyasetindeki duruma da bakmak gerektiğine değindi. Köni, “Bir yönetimin davranışındaki esas faktör, iç olaylar mıdır yoksa uluslararası sisteme göre mi davranır? Türkiye’nin dış politikasını uzun zaman izlediğinizde bazen dış olaylar Türkiye’nin davranışlarında etkili oluyor. Bu dönemde baktığımız zamansa iç gelişmeler ve yönetimin kamuoyundaki durumunun, böyle bir riski almasına neden olduğunu görüyoruz. Çünkü orada milletteki bir yükselme, takdir duygusu ve bunun getireceği oy kaybının önlenmesi durumu önemli” dedi.
“Türkiye Esad’la yeniden masaya oturacak mı?” sorusuna da Hasan Köni, Rusya’nın bunu zorladığı şeklinde yanıt verdi. Köni, “Rusya bunu zorluyor. Rusya için Suriye’nin toprak bütünlüğü önemli. Niye önemli? Araplar’ı çok seviyor değil ama Ortadoğu’daki tek üssü burası. Yani Suriye’de Aleviler’in bulunduğu tarafta gittikçe genişleyen bir üssü var” diyerek askeri açıdan Suriye’nin, Rusya açısından önemine vurgu yaptı.
Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektörü Cengiz Tomar da Suriye’de operasyon sonrasında oluşması beklenen duruma ilişkin “Bundan sonra Suriye’de artık savaştan ziyade biraz da diplomatik ve siyasi çabalar olacak. Yavaş yavaş bir konsolidasyon oldu Suriye’de. Fırat’ın doğusuyla batısı arasında bir farklılık vardı. Şimdi Fırat’ın batısında Suriye rejimi var. Bir de İdlib var sorun olarak. Onun dışında Menbiç ve Tel Rıfat sorunu bu anlaşma sonucunda bitmiş oldu. Orada bir konsolidasyona ulaşıldı, İdlib hariç. Önemli bir problem. Doğudaysa Amerika ve YPG/PYD vardı. ABD’nin çekilmesiyle birlikte, PYD/YPG’nin de fonksiyonu azaldı. Tabi Türkiye’nin girmesiyle Kuzey Suriye’de Türkiye’nin fonksiyonu arttı. Ve bundan sonra bana göre belirleyici iki ülke, Türkiye ve Rusya. Bir numaralı rol Rusya’da. Çok güçlendi Suriye’de. İkinci rol de Türkiye’nin. Türkiye’nin de sahaya girmesiyle gücü arttı” değerlendirmesini yaptı.
Şu andan sonra bölgede PYD/YPG’nin durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tomar, “Benim tahminin hem Rusya hem ABD’den istediğini alamayan PYD/YPG’nin, kendini korumak için Esat rejimi altına gireceği açık. İşte 5. Kolordu gibi konuşuluyor. Tabii buna Türkiye’nin ne diyeceği önemli. Yani bir terörist örgüt. Eskiden beri biliyorsunuz Suriye’de bizim problemimiz vardı, 90’lı yıllarda hatırlarsanız. Tekrar ona mı dönüyoruz? Çünkü Esat rejimi baba Esat döneminde PKK’yı desteklemişti. Apo Şam’da kalıyordu” dedi.
Prof. Dr. Cengiz Tomar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Lideri Vladimir Putin’le görüştüğü dakikalarda Suriye Lideri Beşar Esat’ın da İdlib’e gitmesini, bir nevi “Yıkılmadım ayaktayım” mesajı olarak değerlendirdiğini söyledi.
Tomar, ”Yedi yıldan sonra ilk defa İdlib’e gitti. İdlib Türkiye’ye en yakın bölgede. Rejim artık ‘Yıkılmadım ayaktayım’ yani gövde gösterisini yapmış oldu, İdlib’e kadar giderek. Suriye sorunu en sonunda İdlib’den çözülecek. Yani kördüğüm noktası orada. 3,7 milyon civarında bir nüfus var. Bu nüfusun büyük kısmı muhalif ve içlerinde radikal örgütler de var. O açıdan önemli bir nokta. Esat tabii aslında burada iki şey kazandı. Bir, tekrar Fırat’ın doğusuna da geçerek hakimiyetini geliştirdi. İkincisiyse etnik temizliği yaptı yani kendisine ait bir gül bahçesi oluşturdu” değerlendirmesini yaptı.
Tomar bundan sonraki süreç içinse Deyrizor ve Rakka bölgelerinin, üzerinde anlaşılması gereken iki önemli yer olarak karşımıza çıkacağını söylüyor. Tomar, “Burada önemli bir sorun Rakka ve Deyrizor kalıyor. Bu iki bölge de Arap bölgesi, aşiret bölgesi hatta Rakka, Türkmen bölgesi aynı zamanda. Bir de Deyrizor petrol bölgesi. Suriye’nin hem su hem enerji hem tarım hem de petrol kaynaklarının tamamı Fırat’ın doğusunda. Büyük şehirler batıda. Yani bu büyük şehirlerin yaşaması iktisadi anlamda Fırat’ın doğusuna bağlı. Onun için çok önemli bir kazanç elde etti Esat. Bunu bir gövde gösterisi olarak algılamak lazım” dedi.