Washington Enstitüsü'ndeki panelde konuşan uzmanlar, seçimin en büyük sürprizinin MHP’nin performansı olduğu noktasında birleşirken, parlamentoda geniş bir temsil yapısı oluşmasını olumlu bir gelişme şeklinde yorumladı.
Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Araştırmalar Okulu’ndan uluslararası ilişkiler ve Avrupa çalışmaları profesörü Lisel Hintz’e göre, MHP’nin beklenenin üzerinde oy almasının hükümetin politikaları üzerinde önemli etkisi olacak:
“Seçimin en büyük sürprizlerinden biri MHP’nin performansı. Anketler böyle bir durum öngörmüyordu. AKP ve MHP’nin aynı ittifakta yer alabilmesi için seçim yasası değiştirildi çünkü hiz kimse MHP’nin yüzde 10 barajını aşabileceğini düşünmemişti. MHP’den İYİ Parti’ye kopuşların olacağı tahmin ediliyordu, Devlet Bahçeli’nin artık eskidiği, partisi içinde desteğini, siyasi sermayesini kaybettiği yorumları yapılıyordu. Ama bu seçimlerin bir çok açıdan kazananı olarak çıktı. Bunun hem iç hem dış politikada ciddi oranda etkileri olacak, özellikle de Kürt sorunu konusunda. Birçoğumuz seçim sonrası Kürt sorunu üzerinde bir hareketliliğin olabilmesi için siyasi imkanın oluşup oluşmadığını düşünüyoruz çünkü Erdoğan ve AKP’nin artık milliyetçi oyları toplamaya ve Kürt karşıtı desteği ateşlemeye ihtiyaçları yok. Ama şimdi MHP’nin koalisyonda yer almasıyla bu durum kısıtlandı, Kürt sorununda harekete geçilmesi imkanı açılmadı.”
Partilerüstü Politika Merkezi adlı düşünce kuruluşunun kıdemli uzmanlarından Nicholas Danforth da, seçimlerden sonra Türkiye’deki siyasi manzaranın çok değişmeyeceği, hatta Erdoğan’ın daha da saldırgan bir politika izleyebileceği görüşünü dile getirdi:
“Neler olacağını tahmin etmek çok zor ama eğer bunu yapmamız gerekiyorsa bence en muhtemel seçenek, Erdoğan’ın Erdoğan olmaya devam edeceğiz, hatta bunun daha da üzerine çıkacağı yönünde. Erdoğan, seçim zaferinin, hem içeride hem dışarıda izlediği saldırgan ve meydan okuyucu tarzda yaklaşımlarında ne kadar haklı olduğunu gösterdiğini düşünüyor. Erdoğan’ın milliyetçi ittifakı seçimlerde onun çok işine yaradı. Bu noktada esas kaygı, AKP ve MHP ittifakının sadece taktiksel bir ittifaktan ibaret olmadığı, parti içerisindeki bazı ılımlı isimlerin aksine, Erdoğan ve bazı müttefikleri arasında, milliyetçilerin Kürtler, Gülen hareketi ve Batı hakkında haklı çıktıkları hissiyatı noktasında bir zihinsel birlikteliği de yansıtması. Erdoğan gelecek aylar ve yıllarda diplomatik ve ekonomik cephelerde ciddi sorunlarla yüzleşecek, bu ‘haklı çıktım, strateji işe yaradı’ hissiyatı, onun bu zorluklara yanıt verme şeklini etkileyecek. Erdoğan Batı’yla iyi ilişkiler geliştirmek istiyor ama bunun kendi şartları altında olması gerektiğini düşünüyor. Ben Erdoğan'ın da Batı’nın da, birbirlerinin tam istediği şekilde davranacağından şüpheliyim. Gerilimler devam edecek. Bence önümüzdeki süreçte Erdoğan’dan çok daha saldırgan yaklaşımlar göreceğiz. Pragmatizm ve taktiksel tavizler Erdoğan’ın gerektiğinde her zaman kullandığı yöntemlerden biri oldu ve bu devam edecek. Yani Ankara’dan hiçbir taviz beklenmemesi gerektiği gibi bir durum yok; böyle bir fırsat oluştuğunda Washington bundan faydalanmalı ama uzlaşmacı bir yeni Türkiye göreceğimiz sonucu çıkarma yanılgısına da düşmemeli.”
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda kıdemli ordu danışmanı ve bakanlığın politika planlama ekibi üyesi Albay Richard Outzen da, yeni dönemde parlamentoda çok sayıda partinin temsil edilecek olmasının memnunlukla karşıladıklarını belirtti:
“Birden fazla milliyetçi parti var, MHP ve İYİ Parti. Milliyetçi oyların paylaştırılması iyi bir şeydir; işbirliği için daha fazla imkan yaratır. Seçimlerden önce İYİ Parti ve CHP arasındaki işbirliği, CHP’den Demirtaş’a ziyaret, bunlar daha önce eşi görülmemiş hareketler. Siyasi muhalefet tarafında benim son 15-20 yıldır takip ettiğim sürede hiç rastlamadığım seviyede bir kabiliyet işaretleri gördüğümüzü düşünüyorum. Bu demektir ki, mevcut hükümete yönelik büyük çaplı bir güven krizi oluştuğunda, insanlar bu liderlerin ve partilerin bazılarına bakacak ve ‘belki onlar yapabilir’ diyecek. Bence son 15-20 yılda ‘Erdoğan olmazsa belki yapabilecek bir başkası vardır’ şeklinde bir güven pek yoktu. AKP iktidarının ilk yıllarında ‘belki ordu ya da belki Kemalist elitler yapabilir’ düşüncesi vardı ama şimdi durum farklı bence, Türkiye’de siyasi alternatifler artıyor ve bunu olumlu buluyorum.”
Outzen, ekonomik alanda zorlukların beklendiği yeni süreçte Erdoğan’ın bazı reformları hayata geçirmesi ve muhalefetle işbirliği yapması gerekeceğini de söyledi. Outzen, Amerika’yla ilişkilerde de mevcut sorunların devam edeceği, ama seçimlerin geride kalmasından sonra her iki ülke bürokrasisi ve yönetimi üzerinde baskıların bir miktar hafifleyeceği görüşünü de dile getirdi.