Türkiye’nin kuzeybatısında bulunan Trakya, son yılların en büyük kuraklığıyla karşı karşıya. Edirne’nin Keşan ilçesinde bulunan Pınarköy’de de bu durum çiftçileri olumsuz etkiliyor. Ağırlıklı olarak ayçiçeği, buğday, mısır ve karpuz üretimi yapılan köyde birçok ayçiçeği tarlasında hasat yapılmış değil.
Tüm köy ahalisi gibi Pomak kökenli olan Cemali Özcan, 1984 yılında askerden döndüğünden beri tarımla uğraşıyor. Yaklaşık 40 yıldır bilfiil toprakla uğraştığını söyleyen Özcan, bu kadar ciddi bir kuraklık görmemiş.
Özcan’ın yedi dönümlük ayçiçeği ekili tarlasına giderken birçok başka tarlada da ayçiçeğinin henüz toplanmadığı göze çarpıyor.
“Böyle bir kuraklık ilk defa görüyorum, su kaynaklarımız neredeyse kurudu”
64 yaşındaki çiftçi uzun zamandır yağmayan yağmurların gecikmiş ayçiçeği hasadını olumsuz etkilediğinin altını çiziyor.
Cemali Özcan, “Böyle bir kuraklık ilk defa görüyorum. Bütün su kaynaklarımız neredeyse kurudu. İçme suyu bile kısıtlı. Köyde öğlene kadar bir mahalleye veriliyor, öğleden sonra diğer mahalleye veriliyor. Maraş depreminden sonra kuyulardaki sular çok daha aşağılara çekildi. Yağmurları bekleyeceğiz ister istemez. Tabii yağmurlar yağınca maliyet yarıya düşüyor. Motor daha rahat ediyor” diyor.
“Yedi dönümden 3 bin lira kazanırsan öp de başına koy”
Bir zamanlar bölgede tarlalara şeker pancarının da ekildiğini hatırlatan Pomak çiftçi, hem su ihtiyacı hem de kota mecburiyeti nedeniyle pancardan uzaklaştıklarını dile getiriyor.
Özcan ve diğer çiftçilerinin bu sezon en büyük sıkıntıları kuraklığın neden olduğu verim kaybı.
Özcan, “Geçen sene 200 kilo falan aldık dönümünden. Bu sene en iyi ihtimalle yarısı kadar verim alacağız, yani 100 kilo. O da iyimser hesapla. Şu yedi dönüm tarlada her dönüm 100 kilo yapmış olsa toplam ayçiçeği 700 kilo olur. En kaliteli yağ oranı çıktığında kilosu 13 lira 14 olur. Ne kadar yapar? 9 bin 800 lira. Bana bunun maliyeti mazotu, gübresi, biçerdöveri, taşıması, en az 6 bin 500, 7 bin lira. Yedi dönümden 3 bin lira kazanırsan öp de başına koy” diyor.
Köyde büyükbaş hayvancılık da ana gelir kaynakları arasında. Ancak hayvancılar da et ve süt fiyatlarından rahatsız.
Köy meydanında süt toplama merkezine traktörle güğümlerini getiren Hüseyin Durgun, yaşanan durumu daha iyi göstermek için VOA Türkçe ekibini traktörün römorkunda dev ahıra taşıyor.
“Hayvancılıkta zararına çalışıyoruz, masraflarımızı karşılayamıyoruz”
40 yıldır büyükbaş besiciliği yapan Hüseyin Durgun, iki kardeşi ve eşleriyle iş bölümü yaparak 130 inek, boğa, ve buzağıya bakıyor. Durgun son birkaç ayda yaşadığı sorunları daha önce hiç yaşamadığını anlatıyor:
Durgun, “Bu vaziyet zarara gidiyor. Şu an emin ol zararına çalışıyoruz. Yemler 400-450. Süt daha yeni 10,5 lira oldu. Mümkünü yok masraflarımızı karşılamıyor. Karkas etin kilo fiyatı 230’du şu an 190’a düşürdüler. Yemlerin fiyatı arttıkça etin fiyatı azalıyor. Ama git vitrine bak hiç geri gitmiyor. Keşan’da kesimde etin kilosu 230 lira iken kıyma 360 liraydı, şimdi 190 liraya düşürüldü yine 360 lira. Vitrin hiç değişmiyor. Olan hep bize oldu” diyor.
“Bu tempoda giderse bu kış bizim köyde de 1000 hayvan var, bu sayı yarı yarıya düşer”
40 yıldır her sabah beşte kalkarak çalışmaya başladığını ifade eden Hüseyin Durgun’a göre, eğer et ve süt fiyatlarında ayarlama yapılmazsa binlerce süt hayvanı mezbahalara gönderilebilir.
Özcan, “Bize komşu köylerde 1000 tane hayvan vardı, şu an 300’e 250’ye düştü. Zaten bu sayede komşu köyden bu saman balyalarını temin ettik bu sene. Aslına bakarsan biz Pomakız, biraz inadız. Zararına da diklemesine de gidiyoruz. Bir şey tutturduk mu devam ettirmeye çalışıyoruz. Ama gerçek şu birçok tanıdığımız arkadaş bu işi bıraktı. Böyle giderse biz üç kardeş de bu işin içinden çıkamayız. Bu tempoda giderse kesinlikle bu kış bizim köyde de 1000 tane hayvan var, bu sayı yarı yarıya düşer. Çünkü borcunu ödeyemeyince (yem) fabrikacı bir ay bekliyor, iki ay bekliyor, üçüncü ay kapına geliyor. İnsanlar da hapse girmektense hayvanlarını kesime gönderiyor ve bu işten çıkıyor” değerlendirmesini yapıyor.
Forum