Türk Amerikan Konseyi’nin 30’ncu yıllık konferansı Pazartesi günü başlıyor. Bu yıl konuşmacılar arasında Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey var. Türk Amerikan Konseyi Başkanı James Holmes, konferanstan beklentileri; Türk Amerikan ilişkilerini değerlendirdi.
30’ncu Türk Amerikan Konseyi Konferansına hazırlanan Konsey Başkanı Büyükelçi James Holmes, sorularımızı yanıtlarken PKK terör örgütünün son saldırısına tepkisini açıkladı; Amerika’nın terörle mücadelede Türkiye’ye verdiği desteği daha da arttırması gerektiğini vurguladı: “Geçen hafta ve ondan önceki haftalarda yaşananlardan derin üzüntü duyduğumu söylemek isterim. PKK’nın son aylarda saldırılarına hız vermesi ve bunların doruk noktası olan son Hakkari saldırıları gerçekten çok rahatsız edici. Türk halkının duygularını anlıyor ve paylaşıyoruz. Hem Türk halkına, hem hayatını kaybedenlerin ailelerine acılarını paylaştığımızı vurgulamak isterim.”
Eski İstanbul başkonsolosu olan Holmes, terör örgütünün son hamlelerini yaptığını düşündüğünü söyledi: “Bu saldırıların gerçekten sıkıntıda olan bir örgütün son hamleleri olduğunu düşünmeden edemiyorum. Bence PKK güneydoğuda halkın desteğini kaybediyor. Dolayısıyla gelecekte sorunun çözümünü görüyorum. Sadece askeri olarak değil, siyasi açıdan da. Türk halkının acısını, intikam arzusunu dile getirdiği bir anda bile daha geniş çözüm arayışı yönünde açıklamalar yapılması çok etkileyiciydi. Bölge halkının ekonomik kalkınmasından geçen, sadece askeri değil, siyasi bir çözüm. Umudum, PKK’ya kalıcı bir askeri darbe indirilmesi, ama bunun yanında daha kalıcı bir çözümü getirecek açılımın biran önce yeniden başlaması.”
Türkiye’yle Amerika 2007 yılında istihbarat paylaşımı mekanizmasının kurulmasıyla terörle mücadelede daha yakın bir işbirliğine girdi. Büyükelçi James Holmes, görüştüğü Türk yetkililerin istihbarat paylaşımını “mükemmel” olarak nitelendirdiğini söyledi. Bunun yanında elde edilen istihbaratın hiçbir zaman kusursuz olamayacağını da söyleyen Holmes, terörle mücadele işbirliğinde daha fazlasının da yapılabileceğini vurguladı: “Amerikan yönetiminin son saldırının ardından istihbarat paylaşımı için azami düzeyde çaba göstereceğini tekrarladığından eminim. Ama açık konuşmak gerekirse, bundan daha fazlası da gerekli. Türkiye’den bu konuda baskı geleceğini de zannediyorum. Yapmamız gereken, Amerikan askerleri çekildikçe daha istikrarlı ve şiddetten arınmış bir kuzey Irak bırakmak. Bunun için de Türk, Amerikan ve Iraklı yetkililere ek olarak Kürt bölgesel yönetimi yetkililerinin de çaba göstermesi gerekiyor.”
Pazartesi günü Washington’da başlayacak olan Türk Amerikan Konseyi konferansında Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey konuşacak. Türk Amerikan Konseyi Başkanı James Holmes, Türk-Amerikan ilişkilerinin iyi bir seyirde olduğunu söyledi: “İlişkilerin iyi olduğunu düşünüyorum. Bir yıl öncesiyle kıyasladığınızda – ki sürekli olarak üçüncü ülkelerle yaşanan sorunların ikili ilişkilere yansıdığı berbat bir yıldı – 2011 yılı çok daha iyi oldu. Bu yıl çok daha iyi bir ortamda geçecek olan konferans, farklı kesimlerden Türk ve Amerikan taraflarının – siyasi, askeri, ekonomik çevrelerin Türk-Amerikan ilişkilerini açıkça değerlendirmelerini sağlıyor. İkili ilişkilerin verimliliğinin arttırılması açısından önemli bir fırsat.”
İkili ilişkilerin geçen yıla oranla bu yıl bu kadar iyi seyrediyor olması Türk-Amerikan ilişkilerinin yapısı açısından ne ifade ediyor? Yani inişler çıkışlar yaşanması ne anlama geliyor? Holmes, bunun şaşırtıcı bir şey olmadığını kaydetti: “Bu sıra dışı bir şey değil. İlişkilerde yıllardır bu tür iniş çıkışlar yaşanır. Tarihi hatırlayanlar bilir, ikili ilişkilerde çok kötü dönemler yaşandı. Ancak bu yıl özellikle, ilişkilerin dayanıklı temelleri olduğu güçlü bir şekilde hatırlatıldı. Türkiye’nin örneğin kıtasal füze savunma sistemi için NATO radarını topraklarında konuşlandırmayı kabul etmesi son derece önemli bir karardı, hem ikili ilişkiler açısından hem çok uluslu ilişkiler açısından. Arap Baharı diye nitelendirdiğimiz olaylar Dışişleri Bakanı Davutoğlu’yla Dışişleri Bakanı Clinton arasında, Başbakan Erdoğan’la Başkan Obama arasındaki kişisel ilişkileri pekiştirdi. Şimdi onlarca defa bir araya geliyorlar. Bu görüşmelerde Tunus, Mısır, Libya, Suriye’deki gelişmeler ele alınıyor. Ve bu geliştirilmiş kişisel ilişkiler ikili siyasi ilişkilerde güven arttırıcı bir etki yapıyor. Evet, bir döngüden söz ediyoruz ve şu anda bir çıkış söz konusu.”
Büyükelçi Holmes özellikle Arap Baharı’nın ikili ilişkiler açısından bir fırsat yarattığını kaydetti: “Bunu Ankara’yla Washington yönlendirmedi. Ankara’yla Washington bir şekilde kendilerini gelişmelerin ortasında aynı konumda buldu. Temaslar, danışmalar arttırıldı. Ortak bir şekilde hareket etmeyle sonuçlanacak ortak bir anlayış gelişti. Libya konusunda hem Türkiye’nin hem Amerika’nın isteksiz olduğunu hatırlıyoruz. Farklı nedenlerle ama benzer bir düşünce içindeydiler. Ancak taraflar görüş alışverişinde bulundu ve günler içinde neler yaşandığı konusunda, ne yapılması gerektiği konusunda görüş birliğine vardılar. Yani Arap Baharı nedeniyle tarafların birleştiği değerlendirmesi doğru."
Holmes, Türkiye-İsrail ilişkilerinin düzelmesinin Amerika açısından ne kadar önemli olduğunu vurgularken Arap Baharının veya bölgesel istikrarsızlığın dostlukların devamlılığının önemini gösterdiğini kaydetti. Holmes, ayrıca bölgesel gelişmelerin – özellikle Suriye’de yaşananların – Amerika’nın da teşvik ettiği gibi iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesini sağlayacak ivmeyi kazanacağını umuyor.