Türkiye’de halk yarın ilk kez cumhurbaşkanını seçmek üzere sandık başına gidiyor. Kamuoyu yoklamaları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önde olduğunu gösteriyor. Ancak seçimlere sert içerikli kampanyalarla gelinmiş olması kaygılara yol açıyor.
Başbakan Erdoğan ve yandaşları, İstanbul’da rakip adayın güçlü olduğu yerlerde bile seçime saatler kala, olanca hızıyla çalışmaya devam ediyorlar. Temsil ettiği iktidar partisinin de desteğini alan Erdoğan’ın yürüttüğü kampanya, diğer adayları büyük farkla geride bırakmış görünüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’nin her yerinde oldukça organize ve iyi finanse edilmiş bir kampanya yürüttü.
Erdoğan, cumhurbaşkanı olması durumunda ulusal iradeyi yansıtma sözü veriyor. Global Source Partners siyasi uzmanlarından Atilla Yeşilada Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra Türklerin alışık olmadığı bir politika izleyeceği görüşünde. Yeni dönemin taslağının daha şimdiden çizildiğini düşünen Yeşilada, tüm önemli siyasi kararların Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde Çankaya’da alınacağına işaret ediyor.
Başbakan Erdoğan halkın, kendi seçtiği cumhurbaşkanına daha kapsamlı yetki verdiğini öne sürüyor. Anayasa, Türkiye’nin gerçekte parlamenter bir demokrasi olduğunu, yani siyasi gücün yasamadan geldiğinin altını çiziyor.
Erdoğan’ın rakipleri çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) adayı Selahattin Demirtaş ise, anayasanın çizdiği “kuvvetler ayrılığı” sisteminde bir değişiklik yapmama vaadinde bulunuyor ve aksi takdirde Türkiye’nin diktatörlüğe sürükleneceği uyarısında bulunuyor.
Carnegie Europe Enstitüsü’nde konuk uzman Sinan Ülgen, Başbakan Erdoğan’ın seçimlerin odak noktası olduğu görüşünde. Seçimlerin aslında kişilere odaklı olduğunu savunan Ülgen, seçmenin kararını başkanlık ya da parlamenter sistem temeline oturtmayacağını düşünüyor. Bu tartışmanın yalnızca “seçkinler düzeyinde” kaldığını savunan Ülgen, 10 Ağustos’ta sandık başına gidecek kişilerin önceliklerinin Erdoğan’ı seçmek ya da seçmemek olacağını söylüyor.
Seçimlere bir gün kala Başbakan Erdoğan da sıkıntılarla geçirmiş olduğu bir yılı geride bırakmış olacak. Geçen yılki Gezi pretostoları, ardından geçen Aralık ayında yaşanan ve Başbakan’la çevresini hedef alan yolsuzluk iddiaları ve son olarak da Soma’daki maden faciası, Erdoğan’ın zorlu bir dönem yaşamasına neden oldu.
Ancak gözlemciler, Türkiye’nin son on yılda beklenmedik bir ekonomik kalkınma yaşayarak “Avrupa’nın hasta adamı” konumundan bölgesel bir güç hale geldiğini, biraz da kontrol altına alınmış medyanın da yardımıyla Erdoğan’ın ülkedeki muhafazakar ve dindar taban arasında kazandığı desteği koruduğuna dikkati çekiyorlar. Çok sayıda kamuoyu yoklaması da Erdoğan’ın daha birinci turda yüzde 50’nin üzerinde oy almasına kesin gözüyle bakıyor.
Erdoğan’ın daha cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde popülerliğini bu denli korumasındaki bir diğer nedenin de “en büyük rakibi” olduğunu düşünenler var. Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi’yle birlikte Erdoğan’ın geleneksel seçmen tabanından destek çekebilmek için İslam İşbirliği Örgütü’nün eski başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çatı aday göstererek seçimlere soktu. Ancak Sinan Ülgen’e göre bu plan geri tepmiş durumda. CHP’nin seçmen tabanının İhsanoğlu’nu tam benimsemediğini savunan Ülgen, CHP’nin bu seçimde bölünme yaşayabileceği uyarısında bulunuyor. Uzmanlar CHP seçmenlerinden bazılarının seçimi boykot bile edebileceğini söylüyor.
Seçimlere yaklaştıkça Erdoğan, rakibi İhsanoğlu’na karşı da tonunu sertleştirdi. Özellikle çatı adaya destek veren MHP’nin seçmen kitlesini hedef alan Erdoğan, İhsanoğlu’nun yeterince milliyetçi olmadığını, hatta İstiklal Marşı’nı bile bilmediğini iddia etti.
Erdoğan gazabını medyadan da esirgemedi. Başbakan Erdoğan’ın kısa bir süre önce bir seçim mitingindeki konuşmasında Doğan Grubu’nu hedef göstermesinin ardından Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Enis Berberoğlu istifa etti. Aynı yayın grubunun televizyonuna çıktığı için Amerika’nın Sesi’nin eski muhabirlerinden Amberin Zaman’ı da hedefine alan Erdoğan, Zaman’ın “Yüzde 99’u Müslüman olan halka hakaret ettiğini” iddia etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda daha sert partizan politikalar izleyeceğini gizlemediğine işaret eden siyasi uzmanlar ve gözlemciler, Türkiye’deki derin kutuplaşmanın daha da derinleşeceği uyarısında bulunuyor.