1990'lı yıllarda Almanya ekranlarında ve sahnelerinde boy göstermeye başlayan Türkiye kökenli oyuncu ve komedyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Kaya Yanar, Django Asül ve Fatih Çevikkollu gibi isimler, Alman televizyonlarındaki şov ve komedi programlarının olmazsa olmaları arasında. Gütersloh kentinde dünyaya gelen ve 2008 yılından bu yana çeşitli Alman televizyon kanallarında, tiyatrolarında stand-up şovlarıyla da boy gösteren Meltem Kaptan da onlardan biri.
Meltem Kaptan, Almanya'da geçen hafta düzenlenen 72. Uluslararası Berlin Film Festivali'nde (Berlinale) “Rabiye Kurnaz George W. Bush’a karşı” filmindeki rolüyle "Gümüş Ayı" ödülünü aldı.
Kaptan, filmde 2000‘li yıllarda altı yıl boyunca Küba’daki ABD ordusuna ait Guantanamo kampında esir tutulan ve işkence gören oğlu Murat Kurnaz’ı kurtarmaya çalışan anne Rabiye Kurnaz’ı canlandırıyor. "Rabiye Kurnaz George W. Bush’a karşı", Alman televizyonlarında “stand-up” ve komedi şovları ile tanınan Kaptan‘ın başrolünde oynadığı ilk film oldu.
Marburg Üniversitesi Edebiyat ve Medya Bilimleri Bölümü'nde yüksek öğrenimini tamamlayan Kaptan, komedi şovları ve sinema arasındaki yolculuğunu VOA Türkçe’ye anlattı.
VOA Türkçe: Dünyanın en önemli film festivallerinden biri olan Berlin Film Festivali Berlinale’de, Gümüş Ayı Ödülü’nü "En İyi Başrol Oyuncu" dalında kazandınız. Esas mesleğiniz komedyenlik; bir sinema filminde ilk kez taşıyıcı bir rolü üstlendikten sonra, sinema dünyasında büyük saygınlığı olan bu ödülü kazanmak nasıl bir his?
Meltem Kaptan: Gerçekten büyük bir sürpriz oldu. Ödül töreninde adımı duyunca, çok heyecanlandım. Ödülü almak için sahneye çıkınca, ne konuştum ne anlattım, onu bile tam olarak hatırlayamıyorum. O kadar heyecan bastı bana. O an gerçekten bir hayal gibi geliyor bana. Film ekibi olarak Berlinale’ye davet edildiğimizi duyduğumuz zaman, çok sevindik. Yarışmalı bölümde, filmin uluslararası bir izleyici kitlesi önünde prömiyerini yapabilmek bile büyük bir sevinç kaynağıydı. Ondan sonrasını düşünmedim bile. Hatta bazı eleştirmenler filmi seyrettikten sonra, bana "Ödülü size verirler, eminiz" dedi, ben de "Yok bana olmayacak şeyler anlatmayın" dedim. Sonra ödül töreninde filmin senaryosu için ödül gelince, "Aman ne güzel, benden sıra gitti" diye rahatladım. Biraz sonra filmin yönetmeni Andreas Dresen ve eşim, elimi sıkmaya başladılar, "Bak senden bahsediyorlar, senin ismini söylediler, sahneye çıkman gerekiyor" dediler. Ben, ilk önce "Eyvah, ne yapacağım ben dedim ama tabii çok sevindim".
VOA Türkçe: Murat Kurnaz’ın yaşadıkları 2000’lı yıllarda Alman kamuoyunda çok konuşuldu; 2002-2006 yılları arasında Guantanamo’da tutsak kalması gündemi belirleyen konulardan biri oldu. Ancak annesinin evladını kurtarabilmek için verdiği mücadele pek bilinmiyordu. Yönetmen Andreas Dresen’in filmde ağırlığı anneye vermesi olayın bu boyutunu yansıtması açısından büyük ilgi buldu. Siz o günleri, Kurnaz’ın serbest bırakılması için verilen mücadeleyi nasıl hatırlıyorsunuz?
Meltem Kaptan: Murat Kurnaz 2006 sonrasında serbest bırakılıp, Almanya’ya geri döndükten kısa bir süre sonra, bir televizyon programına çıkmıştı. İlk kez orada olayın dramatik boyutunu çok kavradım; çok etkilenmiştim. Tutukluluk döneminde saçlarını kesmemişti, upuzundu saçları, yaşadığı travmadan dolayı çok yavaş konuşabiliyordu. Ama annesinin ve avukatının serbest kalabilmesi için verdikleri savaşı bilmiyordum. Senaryo bana ulaştıktan ve ben film için onay verdikten sonra, Rabiye Kurnaz’la bir araya geldim, tanıştım ve olayın bu boyutunu da, yani annenin perspektifini öğrendim.
VOA Türkçe: Siz komedyen olarak tanınıyorsunuz. Filmde Rabiye Kurnaz’ın yaşadıklarını, esasında çok üzücü, dramatik bir olayı seyircileri zaman zaman güldüren bir tarzda aktarıyorsunuz. Bu sizin yorum tercihiniz mi oldu, yoksa Kurnaz’ın olayları algılayışı da bu şekilde mi olmuş?
Meltem Kaptan: Ben filmin hazırlık sürecinde iki kez Rabiye Kurnaz ile bir araya geldik, oturup uzun uzun konuştuk. Aynı zamanda Kurnaz’ın avukatı Bernhard Docke’yi de tanıdım ve Rabiye hanımın inanılmaz bir esprisi olduğunu tespit ettim. Güzel bir gülüşü olan bir insan. Yaşadıklarını anlatırken, bir yandan gülüyor, ama aynı anda kırgınlığını, burukluğunu da yansıtıyor. Bir sahnede karşısındakine bütün duygularını hissettirebilen bir kadın. Ben Rabiye Kurnaz’ın bu iki yanının da filmde olması için çabaladım. Yönetmen de filmin komedi ve aynı anda drama olmasını hedefliyordu.
VOA Türkçe: Yine de Guantanamo gibi on yıllardır tartışılan, çok eleştirilen bir konuyu komedi öğeleriyle aktarmak şaşırtıcı bir durum. Daha önce çekilen filmler, Guantanamo bağlamında seyircileri, izleyicileri zorlayan senaryolara sahipti. Konunun ağırlığını almayı mı amaçladınız?
Meltem Kaptan: Konu kuşkusuz çok ciddi. Ama biz Rabia Kurnaz’ın hikayesini anlatmak istedik. O neler hissetti, nasıl tepkiler verdi. Ben onu otantik şekilde, olduğu gibi oynamak istedim.
VOA Türkçe: Alman kamuoyu, sanat çevreleri sizi komedi sanatçısı olarak tanıyor. Şimdi sinemada büyük bir başarıya imza attınız. Bundan sonra yolculuğunuz nasıl devam edecek?
Ben stand-up’ın ötesinde, espriye dayanan şovmenlik yapıyorum esas olarak. Ama benim kalbimde ne atıyor derseniz; ikisini birleştirmek derim. İnsanları güldürmeyi çok seviyorum, insanların gülmeye çok ihtiyacı var. O yüzden televizyonda beni izleyenleri biraz olsun ferahlatabilmek, onları biraz olsun güldürebilmek çok güzel ve önemli bir görev. Bunu hiç bırakmak istemem. Öbür taraftan sinema sektörü çok büyük albenisi olan bir sektör. Belki orada daha farklı karakterleri oynayabilirim. Komedi olması şart değil. Bu ikisini birleştirebilirsem, ne mutlu bana.
VOA Türkçe: Almanya’da Türkiye kökenli komedi sanatçıları çok seviliyor, televizyonlardaki şovlarda sıklıkla yer alıyor. Siz de bu örneklerden birisiniz. Öte yandan siyasette Türkiye kökenliler genelde uyum sorunları ile eş tutuluyor. Önyargılar çok konuşuluyor. Ama Türkiye kökenli sanatçılar bu konuları işleyerek Almanlar’ı çok güçlü bir şekilde eğlendiriyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Meltem Kaptan: Önyargılar var, ama bence, onları alıp, çevirip, onlarla oynayarak, kırmamız gerekiyor. Bu önyargıları, klişeleşmiş resimleri, biraz dalga geçerek, kırıyoruz. Esasında uyum süreci için çok önemli bir kazanım bu. İnsanları güldürerek, uyum ve bizlerle ilgili önyargıların ne kadar saçma ve gereksiz olduğunu gösteriyoruz. Aslında hepimiz insanız ve sonuçta hepimiz aynı şeylere gülebiliyoruz. Yavaş yavaş, ama uyum yolunda bazı şeyleri aşabiliyoruz.
VOA Türkçe: Almanya’daki insanları güldürebiliyorsunuz. Peki Türkiye’dekiler de sizin esprilerinize güler mi sizce? Yoksa sadece Almanya’ya ait bir başarı mı Almanya’daki Türkiye kökenli komedi sanatçılarının başarıları?
Meltem Kaptan: Espriler kültürlerle ilişkili. Almanya’da doğup büyüyen ya da Almanya’da yaşayan bir Türk benim esprilerimi hemen anlar ve güler. Ama diğerleri için esprilerimi değiştirmem gerekir, yani yeni bir program yapmam gerekir. Ben vücut dilini de çok kullanıyorum. Zannediyorum ki, bu nedenle kültürel sınırları aşma şansım var.