Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bazı üst düzey Türk hükümet yetkililerinin daha ılımlı ifadelerine rağmen Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine kabul edilmesi fikrine karşı her geçen gün daha da sert bir tutum sergiliyor. Amerikalı ve diğer Batılı yetkililer ise, sık sık değişkenlik gösteren Erdoğan’ın açıklamalarında ne kadar ciddi olduğunu ve geri adım atması için ne yapılması gerektiğini anlama çabasında.
Finlandiya ve İsveç’in başvurularıyla ilgili Ankara’dan gelen çelişkili mesajlar devam ederken, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bugün New York’u ziyaret eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile biaraya gelerek Ankara’nın tutumuyla ilgili daha net bir yanıt almaya çalışıyor.
Potansiyel olarak muhalif tutum sergileyecek bir müttefikle çok hassas bir diplomasi yürütülmesi gerektiğinin altını çizen Başkan Joe Biden yönetimi yetkilileri, Finlandiya ve İsveç’in Türkiye’ye karşı güvenlik riski teşkil eden grupları destekledikleri gerekçesiyle NATO’ya dahil edilmemesini isteyen Erdoğan’ın açıklamalarını bir kenara bırakarak diğer Türk yetkililerle kapalı görüşmeler yürütüyor.
ABD’nin Türkiye’nin aldığı pozisyonu anlayıp anlamadığı ve Türk hükümetinin Finlandiya ve İsveç’in başvurularını onaylamayı kabul etmelerinin karşılığında ABD’den bir talebi olup olmadığıyla ilgili sorular hala gündemde. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price dün bu sorulara verdiği yanıtta, “Türk hükümetinin adına konuşamayız” ifadesini kullandı.
ABD ve NATO müttefikleri açısından şu an, NATO’nun gücünü azaltma hedefiyle Ukrayna’ya savaş açan Rusya’ya karşı durma fırsatı sözkonusu. Bununla birlikte Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine resmi olarak karşı çıkma ihtimali, ittifaka yeni üyelerin alınması için 30 ülkenin tamamının da onayını gerektiren kural nedeniyle potansiyel bir engel teşkil ediyor.
Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine karşı sözlü ifadeleri başlangıçta ABD ve diğer NATO ülkeleri tarafından kolayca çözülebilecek ufak bir sorun olarak nitelendirilmişti. Buna karşın, iki ülkenin bir an önce ittifaka dahil olmak için başvuru sürecini resmi olarak başlatmasına rağmen Erdoğan’ın farklı bir açıklama yapmamış olması endişeleri arttırıyor.
Her ne kadar bu engelin de aşılabilme olasılığı olsa da, NATO’nun genişlemesine karşı çıkan tek üye ülke olan Türkiye’nin şu an sergilediği tutum Finlandiya ve İsveç’in resmi olarak ittifaka kabul edilme sürecinin aylar sürmesine neden olabilir.
Özellikle son yıllarda otoriter bir idare sergilediği gerekçesiyle eleştiri alan Erdoğan, ne yapacağı öngörülemeyen bir lider olarak nitelendiriliyor. Geçmişte de Erdoğan’ın ifadelerinin diğer üst düzey Türk yetkililer ya da Türk diplomatların ifadeleriyle çeliştiği örneklere rastlandı.
Associated Press (AP) haber ajansına konuşan gazeteci Barçın Yinanç da buna dikkat çekerek, “Türk diplomatlarla Erdoğan arasında çelişki olabileceği ihtimalini yok saymıyorum. Geçmişte bu tür uyuşmazlıklar oldu” şeklinde konuştu. Yinanç ayrıca geçen yıl Erdoğan 10 Batılı diplomatı Türkiye’nin yargısına müdahale ettikleri iddiasıyla sınırdışı etme tehdidinde bulunduğunda da Türk Dışişleri Bakanlığı’nın farklı açıklamalar yaptığını hatırlattı.
Türk yetkililerle görüşmelerin ardından Berlin’de Pazar günü gazetecilere konuşan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Türkiye üyeliği engelleme niyetinde olmadığını açıkça belirtti” dedi. ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock dahil diğer ülkelerin dışişleri bakanları da Türkiye dahil tüm NATO üyelerinin iki Avrupa ülkesinin daha NATO’ya dahil edilmesini memnuniyetle karşılayacağı mesajını verdi. Ancak bu açıklamaların ardından Pazartesi günü yaptığı bir konuşmada Finlandiya ve İsveç’i PKK’yı desteklemekle ve Türkiye’ye askeri mühimmat satışında kısıtlamalar getirmekle suçlayan ve iki ülkenin üyeliğine karşı sert tutumunu daha da arttıran Erdoğan, Batılı liderleri şaşırttı.
Her iki Avrupa ülkesinin de terör örgütlerine karşı net bir tutumu olmadığını savunan Erdoğan, “Türkiye’ye yaptırım uygulayanların bu süreç içerisinde bir güvenlik örgütü olan NATO’ya girmelerine biz ‘evet’ demeyiz” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price, Erdoğan’ın ifadeleriyle diğer Türk yetkililerin ifadeleri arasındaki uyumsuzlukla ilgili sorulara yanıt olarak, Blinken’ın Bakan Çavuşoğlu ve diğer Türk yekililerle haftasonu görüşmesinden, “Finlandiya ve İsveç’i ittifaka kabul etme yönünde güçlü bir görüş birliği olduğu hissiyatıyla” ayrıldığını belirtmiş, “Bu görüş birliğini koruyabileceğimizden eminiz” ifadelerini kullanmıştı.
Merkezi Washington’da olan Ortadoğu Enstitüsü’nün (MEI) Türkiye programı direktörü Gönül Tol, Erdoğan’ın sık sık sert çıkışlarda bulunmasına rağmen genelde nihayetinde duruşunu değiştirerek “rasyonel” adımlar attığına dikkat çekti.
“Erdoğan, öngörülemez ama aynı zamanda da çok pragmatik” diyen Tol, Erdoğan’ın müzakere süreçlerinde “azami taleplerde bulunmayı” tercih ettiği ancak nihai olarak “daha aza onay verdiği” görüşünü dile getirdi.
Tol, Erdoğan’ın Batılı ülkelerle Kürtler hakkında uyuşmazlığa düşmesinin yeni bir durum olmadığını, Türkiye ile ABD arasında askeri mühimmat tedariği konusundaki anlaşmazlıkların da uzun süredir gündemde olduğunu söyledi.
Rusya’dan hava savunma sistemi satın alması nedeniyle ABD tarafından F-35 askeri uçak programından çıkarılan Türkiye, ABD’den F-16 savaş uçakları satın alabilmek ya da en azından mevcut filosunu yenilemek için bir süredir talepte bulunuyor
NATO’nun genişletilmesi konusuyla F-16 satışlarının bağlantılı olmamasına rağmen, Erdoğan’ı Finlandiya ve İsveç’in NATO başvurularına karşı çıkmamaya ikna etmek için F-16 satışlarının yeniden değerlendirilebileceği yorumları yapılıyor. Bu yorumlara katıldığını ifade eden Tol, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle değişen dengelerin Erdoğan’a bu hususta bir fırsat doğurduğu görüşünü savundu ve “Türkiye gerçekten Finlandiya ve İsveç’in başvurularını veto ederse, bu çok dramatik bir adım olur” dedi.