Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Brüksel'deki NATO zirvesinde Batılı liderlerle bir araya gelecek. Zirve toplantıları, son zamanlarda Moskova'yla olan bağlarını sıkılaştıran Türkiye'nin NATO askeri ittifakına yönelik taahhütlerinin sorgulandığı bir dönemde yapılıyor.
Türk-Rus ilişkileri, Erdoğan döneminde gerek siyasi gerekse ekonomik açıdan derinleşti. Her iki ülke de İran'la birlikte Suriye'deki savaşı sona erdirmek için yakın işbirliği içine girdi. Öte yandan NATO, Ankara'nın Rus S-400 füzeleri satın alma kararı nedeniyle tedirginlik yaşıyor. NATO, askeri sistemlerinin Rus füzeleri nedeniyle güvenlik zaafına uğrayabileceği uyarısında bulunuyor.
Global Source Partners'dan uzman Atilla Yeşilada, ”NATO, Avrupa Birliği ve İran-Rusya ittifakı arasında bir karar vermemiz gerekiyor. Bu, şimdiye kadarki en zor seçim olacak. Artık daha uzun süre kararsız kalamayız. Hangi tarafa yönelirsek yönelelim diğerleri tarafından cezalandırılacağız,” şeklinde konuşuyor.
Ankara, Batı'yla olan stratejik ittifaka bağlı kalmayı sürdürdüğünü vurguluyor ve Tahran ve Moskova'yla olan ilişkilerinin ticarete ve Suriye meselesinin çözümü için ortak çaba harcama gerekliliğine dayalı olduğunu kaydediyor.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden uluslararası ilişkiler uzmanı Profesör Hüseyin Bağcı ise ”Türkiye her zaman bu güç diplomasisi dengesini kullanıyordu,” diyor.
Bağcı, Türk-Rus ilişkilerinin giderek daha olumlu bir yönde ilerlediğini, ancak Türkiye'nin bu ilişkinin sınırlı olduğunun farkında olduğunu kaydediyor. Uzman, Türkiye'nin NATO'yu terk etmesinin söz konusu bile olamayacağının altını çiziyor.
Trump'la da görüşmesi bekleniyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NATO zirvesi sırasında Başkan Donald Trump'la da bir araya gelmesi bekleniyor. Ankara'nın Rus S-400 füzelerini satın alma kararının yanı sıra Amerika'nın İran'a yönelik yaptırımlarının da görüşülecek gündem maddeleri arasında yer alması söz konusu. Ankara, bu yılın ilerleyen aylarında yürürlüğe girmesi beklenen yaptırımlardan muaf tutulmak için çaba harcıyor. İran'ın enerji kaynağı yoksunu Türkiye'nin en kritik petrol ve doğal gaz ithalatçılarından biri olmasının bu çabalarda rolü son derece büyük.
Suriye de NATO müttefikleri arasındaki gerginlik kaynaklarından biri. Ankara, IŞİD'le mücadelede Amerika'nın en çok yardım aldığı güçlerden Suriyeli Kürt gruplara verdiği desteği kesmesi için Amerika'ya Washington'a baskı yapıyor. Bunun nedeni, Ankara'nın Kürt grupları, PKK'yla bağlantıları olmakla suçlaması. Washington'un Kürt savaşçılara yönelik desteğiyle ilgili yol haritası üzerinde anlaşıldıktan sonra karşılıklı gerginlikler büyük ölçüde giderilmiş olsa da yine de bazı farklılıkların olduğu, bir gerçek.
Uzmanlar, kendilerini siyaset dünyasına dışarıdan giren iki lider olarak tanımlayan Erdoğan ve Trump'ın olumlu bir ilişki geliştirdiğine dikkat çekiyor. Ancak Trump, Türkiye'de tutuklu Amerikalı rahip Andrew Brunson'un serbest bırakılmasını sağlaması için Amerikan Kongre'sinin yoğun baskısı altında. İki yıldır tutuklu olan rahip, terör suçlamasıyla yargılanmayı bekliyor.
Trump, bu suçlamaların hiçbir temele dayanmadığını kaydediyor. Bazı Kongre üyeleri ise Ankara'yı Brunson'u rehin almakla suçluyor.
Profesör Hüseyin Bağcı, Brunson'un yarın bile serbest bırakılmasının mümkün olduğunu kaydediyor. Uzman, ”Brunson'u muhtemelen siyasi rehine olarak tanımlayabiliriz. Alman vatandaşı gazeteci Deniz Yücel de aynı durumdaydı, serbest bırakıldı. Buna Cumhurbaşkanı karar verdi, bir kez daha aynı kararı verebilir. Artık böyle bir karar alması için daha fazla serbestiye sahip,” diyor.
Erdoğan ise rahip Brunson'un serbest bırakılmasıyla Amerika'da yaşayan ve 2016'daki başarısız darbe girişiminin sorumlusu olarak tanımlanan Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iade edilmesi meselelerini birbirine bağlıyor. Öte yandan Amerikan Kongresi, Brunson'un serbest bırakılmaması durumunda Türkiye'ye yaptırım uygulanabileceği uyarısında bulunuyor. Ankara ise böyle bir hamleye karşılık vereceğini ve bunun, mahkemelere bırakılması gereken bir mesele olduğunu kaydediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NATO zirvesi sırasında bazı Avrupalı liderlerle de görüşmesi bekleniyor. Türkiye'nin askıya alınmış olan AB üyeliği sürecinde, Türkiye'nin insan hakları sicili ve Erdoğan'ın geniş yetkilerle donatılarak yeniden seçilmesi nedeniyle herhangi bir değişiklik olması beklenmiyor.
Pazartesi günü ikinci dönem Cumhurbaşkanlığı görevine başlayan Erdoğan'ın aldığı ilk kararlardan biri, Avrupa Birliği Bakanlığı'nı kaldırmak ve bu bakanlığı Dışişleri Bakanlığı bünyesine katmak oldu. Erdoğan'ın bu hamlesi, vereceği önceliklerle ilgili güçlü bir mesaj olarak yorumlandı.
Öte yandan Erdoğan, AB liderleriyle bir araya geldiğinde elinde bazı kozlar olduğunu biliyor. Bunların başında Avrupa Birliği ülkelerine yönelik göç akınını kontrol altına almak geliyor. Erdoğan'ın görüşmeler sırasında Türkiye ve AB arasındaki gümrük birliğini yeniden kurmak için yapılan görüşmelerin yeniden başlatılması için baskı yapması bekleniyor.
Almanya'nın böyle bir hamleyi engellediği söyleniyor. Ancak Türkiye'nin AB'yle yaptığı göç anlaşmasından en çok yararlanan ülkelerden biri olan Almanya, yeni bir anlaşmaya imza atabilir.
HDP Onursal Başkanı ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Üyesi Ertuğrul Kürkçü, Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin yeni bir siyasi gerçeklik devri başlatacağını kaydediyor.
Kürkçü, ”AB'nin pragmatik davranacağından eminim. Türkiye'de demokratik değişim umutlarına yatırım yapmak için hiçbir neden görmüyorlar, bu nedenle de gelin anlaşalım diyebilirler,” şeklinde konuşuyor.
Kürkçü, sözlerine, ”AB anlaşmadan çok memnun. Bunun bir mucize olduğunu söylüyorlar çünkü göç akışını durdurdular. Mevcut durumdan memnunlar. Türkiye'nin AB'ye girmek için ısrarcı bir aday olmamasından ötürü de mutlular. Yani herkes mutlu. Türkiye, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığının yükselişte olması nedeniyle AB üyeliği meselesiyle uğraşmak istemiyor,” şeklinde devam ediyor.