Erişilebilirlik

‘Türkiye’ye Sırt Çevirmek En Çok Rusya’nın İşine Yarar’


Türkiye’de 24 Haziran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimi sonuçları Washington’da da ilgiyle izleniyor. Bu hafta hemen her gün farklı düşünce kuruluşlarında paneller düzenlenerek, seçim sonuçlarının ne anlama geldiği ve geleceğe yönelik olası yansımaları tartışılıyor. Bu panellerden birine bugün Brookings Enstitüsü adlı düşünce kuruluşu ev sahipliği yaptı. “Türkiye’yi Kim Kazandı? Erdoğan’ın Erken Seçimlerinin Etkileri” başlıklı panel, Türkiye konusunda uzman isimleri bir araya getirdi.

‘Türkiye’ye Sırt Çevirmek En Çok Rusya’nın İşine Yarar’
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:52 0:00

Amerika’nın bir önceki başkanı Barack Obama döneminde Dışişleri Bakanlığı’nda Güney Avrupa ve Doğu Akdeniz’den sorumlu müsteşar yardımcısı olan Amanda Sloat, yeni dönemde Türkiye ve Amerika arasındaki ilişkilerin yapısında yakın vadede çok çarpıcı bir değişim beklemediğini söyledi.

Yönetim ve Kongre’nin yaklaşımlarının zaman zaman birbirinden farklı olabildiğine dikkati çeken Sloat, Türkiye’yi önemli bir NATO müttefiki ve Amerika’nın bölgedeki çıkarlarında kritik bir müttefik olarak tanımladı. Sloat, ABD’nin son dönemde ilişkilerdeki bazı sorunları çözme yolunda adımlar attığını hatırlatarak, Menbiç anlaşmasını örnek gösterdi.

Sloat, Türkiye ve Kongre arasındaki ilişkilerde “zehirlenmenin” son göstergesi olarak, Demokrat Kongre üyesi Adam Schiff ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın arasında Twitter üzerinden yaşanan sözlü atışmayı örnek gösterdi.

Schiff dün yazdığı mesajda, “Erdoğan haftasonundaki seçimleri, muhalefeti tutuklamalar, şiddet ve basın özgürlüğünü susturmayla yok ederek ancak ‘kazandı’. Türkiye’nin otokrasiye kayması, demokrasinin dünya genelinde saldırı altında olduğunu bir kez daha gösteriyor. TEBRİK ETMEYİN” ifadesini kullanmış, Kalın da bu mesaja, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın SİZİN tebriklerinize ihtiyacı yok. Türk halkı sözünü söyledi. Çenenizi kapamalısınız” diye yanıt vermişti.

Amanda Sloat, bu tür söylemlerin ilişkilere faydası olmadığı uyarısında bulundu.

Türk-Amerikan ilişkilerindeki malum sorunlar olarak, Türkiye’de rahip Andrew Brunson dahil hapisteki ABD vatandaşları, Rusya’dan S-400 satın alma planları, bunun yol açabileceği yaptırımlar ve F-35 uçaklarının Türkiye’ye teslimatını engelleme girişimlerini örnek gösteren Sloat, ayrıca Sarraf davasında Halkbank’a olası para cezası ve İran yaptırımlarının Türkiye’ye olası etkilerinin de yine ilişkilerde sorunlara neden olabileceğini belirtti.

Washington’da bazı çevrelerde Türkiye’ye karşı hasmane bir hissiyatın varlığına dikkati çeken Sloat, ancak bir yandan da Türkiye’nin çok sayıda meşru güvenlik kaygıları ve risklerine sahip olduğunun da anlaşılması gerektiğini söyledi. Sloat örneğin Türkiye’nin “olağanüstü” bir sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptığını, PKK terörüyle mücadele ettiğini belirtti.

Sloat, MHP’nin seçim ittifakında yer almasının Kürt sorununda çözüm yolunda yeni bir girişimde bulunmayı zorlaştırabileceği ve bu konuda gelecek süreçte daha katı politikalar izlenmesinin daha muhtemel olduğu görüşünü de dile getirdi.

Seçimlerdeki en önemli gelişmelerden birini de, “her ne kadar süreç adil işlemese de” muhalefetin ortaya koyduğu çaba ve bağımsız STK’ların seçimi denetlemek için platform oluşturması olarak gösteren Sloat, “tüm kusurlarına rağmen Türkiye’nin bir Rusya olmadığını” söyledi.

Sloat, Türk toplumundaki derin bölünmüşlüğe dikkati çekerek, “Yüzde 50’ye yakın bir nüfus ülkenin şu anki gidişatından hoşnut değil bunu unutmayalım. Türkiye’deki çok sesliliğin farkında olmalıyız. Türkiye’ye sırt çevirmek en çok Rusya’nın işine yarar” mesajlarını verdi.

Citi Group Başkan Yardımcısı Charles Rick Johnston da, Türkiye’deki ekonomik vaziyet ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Johnston, siyasi istikrarın önemine vurgu yaparken, yeni başkanlık sisteminin siyasi risk seviyesini aşağıya çekip çekmeyeceğinin önemli olduğunu vurguladı.

Johnston, gelecek süreçte yapısal reformların hızlandırılması gerektiğinin de altını çizdi.

Erdoğan’ın oluşturacağı ekipte daha fazla sayıda iş dünyasından isimlerin olup olmayacağının da merak edildiğini ifade eden Johnston, AB sürecinin devam ettirilmesinin de reformların sürekliliği açısından önem arz ettiğini belirtti.

Johnston, OHAL’ın hala yürürlükte olmasının, yabancı yatırımcıları ülkeye çekme çabasına zarar verdiği uyarısında da bulundu.

Merkez Bankası’nın bağımsızlığının korunmasına da vurgu yapan CitiGroup Başkan Yardımcısı, Rusya’dan S-400 alımının hayata geçmesi ve Amerika’nın bundan dolayı yaptırım uygulaması halinde ilişkilerin 1970’li yıllardaki Amerika’nın Türkiye’ye Kıbrıs ambargosu uyguladığı dönemi hatırlatır hale dönüşebileceği tehlikesine dikkat çekti.

Brookings Enstitüsü’nde TÜSİAD Kıdemli Uzmanı ve Türkiye Projesi Direktörü Kemal Kirişci de, Türkiye’nin tarihsel olarak izlediği Batı yönelimini terk etmemesi gerektiğini özellikle vurguladı, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün önemine dikkat çekti.

Kirişci, Erdoğan’ın ilk iktidara geldiğinde “ülkeyi yönetme ve sorunları çözme” gayesini güttüğünü, o dönemde Türkiye’nin ticarette sıçramalar yaşadığını, dış dünyanın gözünü Türkiye’ye çevirdiğini, İsraillilerle Filistinlileri bir araya getirme gibi dünyadaki birçok krizi çözmede diplomatik atılımlar yapıldığını hatırlattı ancak şimdi “ bu yönetme stratejisinin iktidarı kalıcı kılma stratejisine dönüştüğünü” söyledi.

Türkiye’nin tekrar yükselişe geçmesi için bu ideallere geri dönülmesi gerektiğini belirten Kirişci, ancak şu andaki tablonun “daha milliyetçi, popülist, daha Batı karşıtı” bir çizginin izleneceğine işaret ettiği görüşünü dile getirdi.

Kirişci de tıpkı Amanda Sloat gibi muhalefetin ortaya koyduğu çabaya işaret ederek, “Nihayet artık bir muhalefet var” dedi, özellikle CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin ilk kez Erdoğan’ı savunmaya itebildiğini belirtti. Kirişci, Türkiye’de iktidardan hesap sorma mekanizmasının geri gelebilmesi için, muhalefetin yeniden canlanmasının çok önemli olduğunu sözlerine ekledi.

Koç Üniversitesi Siyaset Bilimi profesörü Ali Çarkoğlu da, seçim sonuçlarının Türkiye’deki yeni sistemin onaylanması anlamına geldiğini de söyledi.

Çarkoğlu da AK Parti’nin ilk iktidar yıllarında Türkiye’yi Batı demokrasilerinin Müslüman versiyonu haline getirme yolunda umut vadettiğini ancak bunun olmadığını belirtti. Çarkoğlu, Türkiye’de eğitim ve teknolojiye çok daha fazla yatırım yapılması gerektiğini vurguladı.

XS
SM
MD
LG