Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “İstatistiklerle Gençlik” verilerine göre, Türkiye nüfusunun yüzde 15’ini oluşturan gençler arasında işsizlik oranı 2023’te son 10 yılın en düşük seviyesine indi. Son yıllarda yüzde 20'lerin üzerinde seyreden genç işsizlik oranı, geçen yıl yüzde 17,4 olarak hesaplandı. 2022’de yüzde 35,3 olan istihdam oranıysa 2023’te yüzde 37,7’ye çıktı.
Çalışanlarla işsiz olup da iş arayanlardan oluşan işgücüne katılım oranı, 2022’de gençlerde yüzde 43,8 iken; 2023’te yüzde 45,6’ya yükseldi. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı, 2022 yılında yüzde 24,2 iken; 2023 yılında yüzde 22,5’e düştü.
TÜİK’in Ocak-Mart dönemine ilişkin işgücü istatistikleri de gençlerde işsizliğin 2024’te de azaldığını gösteriyor. Bu yılın ilk çeyreğinde, genç işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre 0,5 puanlık azalış ile yüzde 15,6 oldu.
“Geniş tanımlı işsizliğe göre kabaca üç gençten biri işsiz”
VOA Türkçe’ye verileri değerlendiren ekonomist Dr. Murat Kubilay ise gerçek işsizlik oranını, “geniş tanımlı işsizlik” hesaplamasının ortaya koyduğunu savunuyor. Ancak TÜİK gençlerde geniş tanımlı işsizliği gösteren atıl işgücü oranını açıklamıyor.
Atıl işgücü, zamana bağlı eksik istihdam (kısa zamanlı ya da mevsimlik çalışanlar), potansiyel işgücü ve işsizlerin tamamını kapsıyor.
TÜİK’in gençlerde açıklamadığı geniş tanımlı işsizlik oranı, Türkiye çapında tüm yaş gruplarında son üç yılın zirvesine çıkmış durumda.
2024’ün ilk çeyreğinde işsizlik oranı yüzde 8,7’ye gerilerken, geniş tanımlı işsizlik (atıl işgücü) bir önceki çeyreğe göre 2,1 puanlık artışla yüzde 25’e yükseldi.
Türkiye’de işsizliğin en yüksek gençlerde olduğunu söyleyen Kubilay, “Genç işsizlik oranı dar tanımda bile genel işsizliğin kabaca iki katı. Ancak bu yetersiz bir hesaplama. Yani iş bulma ümidini kaybedenler veya iş başvurusu yapmış ama belirli bir süre yanıt alamadığı için bekleyenler işsiz olarak sayılmıyor” diyor.
TÜİK tanımına göre, son dört hafta içerisinde arama kanallarından en az birini kullanmış ve neticesinde iş bulamamış aynı zamanda çalışmaya hazır olanların hesaplamaya dahil edildiğini söyleyen Kubilay, “Dolayısıyla geniş tanımlı baktığımızda gençlerde işsizlik yüzde 30’lar düzeyinde. Yani kabaca üç gençten birinin işsiz olduğu bir durumu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
“Ekonomide acı reçetenin sonuçlarını henüz görmedik”
Enflasyonla mücadelenin gündemde olduğu mevcut ekonomik koşullarda işsizliğin düşmesinin beklenmediğini kaydeden Kubilay’a göre, TÜİK verileri genel makroekonomik teorilerle çelişkili sonuçlar yaratıyor.
Kubilay, “Eğer biz para politikasında sıkılaşma, faiz oranlarının arttırılması, piyasa likiditesinin azaltılması, kredi kanallarının tıkanmasından söz ediyorsak; bunun yanısıra kamu harcamaları azaltılacaksa ve bireyler tüketime değil tasarrufa itiliyorsa, burada üretimin kısılması ve neticesinde işsizliğin artması gerekiyor. Bu noktada geniş tanımlı işsizlik verisi, ekonomi teorisiyle uyumlu şekilde işsizlikte son bir yılda ciddi bir yükseliş yaşandığını gösteriyor” sözleriyle bu çelişkiye dikkat çekti.
Gelecek aylarda işsizliğin artacağını öngören Kubilay, “Acı reçetenin sonuçlarını henüz görmedik. Yavaş yavaş ekonomiye etki ediyor. 2024-2025 yılında işsizlik açısından daha büyük sorunlar yaşayacağımızı söyleyebiliriz” dedi.
“Ne iş olsa yaparım”: Hizmet sektöründe istihdam son 19 yılın zirvesinde
Son dönemde genç işsizliğinde artış hızının yavaşlamasını, gençlerin alanları dışında işlere yönelmesine bağlayan Kubilay, “Örneğin hizmet sektöründe garsonluk, şoförlük, kuryelik gibi alanlarda ciddi bir istihdam yaratıldı” diye konuştu.
TÜİK verileri de istihdam edilen gençlerin 2023 yılında yüzde 13,6'sının tarım sektöründe, yüzde 31,1'inin sanayi sektöründe, yüzde 55,3'ünün ise hizmet sektöründe yer aldığı gösteriyor.
Türkiye genelinde de geçmiş yıllara kıyasla tarımda istihdam oranı keskin şekilde düşerken, sanayi sektörü yerinde sayıyor. Buna karşın hizmet sektöründe istihdam edilenlerin oranı 2024 yılının ilk çeyreğinde son 19 yılın en yüksek seviyesine çıkmış durumda.
Türkiye’de genç işsizliğinin bir anda ortaya çıkmadığını savunan ekonomist Dr. Kubilay, “Türkiye’de üniversite sayılarının arttırılması ve kontenjanların genişletilmesi 2006’dan sonra gerçekleşti. Gençlerin işsiz kalma sürecini öteleyebilmek için işsiz kalacak gençlerin üniversitede 3-5 yıl meşgul edildiklerini gördük. Bence yıldan yıla işsizlik oranı karşılaştırması yerine ücretleri, çalışma koşullarını ve bu işleri elde edebilmek için verilen eğitimi dikkate alan bir bakış açısına geçilmesi gerekiyor” görüşünü dile getirdi.
Gençlerin çoğu kazancından memnun değil
İşsizlik hesaplamalarının Türkiye’deki gerçek işsizlik sorununu yansıtmakta yetersiz kaldığını vurgulayan Kubilay, “Birçok alandaki işsizliği ücretleri çok düşük tutarak çözebilirsiniz. Ama bu gerçek anlamda bir çözüm olmaz. Dolayısıyla işsizlikte önemli bir faktör olarak ücretleri de konuşmamız gerekiyor” diyor.
Buna ilişkin net verilerin açıklanmadığını söyleyen Kubilay, “Nitelikli işlerde dahi en fazla asgari ücretle işe girilebildiğini görüyoruz. Bu özellikle büyükşehirlerdeki yaşam koşullarını dikkate aldığımızda büyük bir adaletsizlik. Yani ücretleri dahil ettiğimiz zaman durumun daha kötü olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
TÜİK verileri de çalışan gençlerin çoğunluğunun kazancından mutlu olmadığını ortaya koyuyor. Gençlerin yüzde 75,2'si işinden memnun olduğunu belirtse de sadece yüzde 47,8'i elde ettiği kazançtan memnun.
“Ev genci”: “Dört gençten biri ne okuyor ne de çalışıyor”
“Ev genci” son yıllarda ekonomik koşullar sebebiyle Türkiye’de en çok konuşulan kavramlardan biri. Eğitimde ve iş hayatında olmayan kişilere “ev genci” deniyor.
2023 yılına ait TÜİK verilerine göre, Türkiye’de neredeyse dört gençten biri (yüzde 22,5) ne okuyor ne de çalışıyor. Bu oran 2024 ilk çeyreğinde yüzde 22’ye geriledi. Erkekler arasında bu oran yüzde 16,1 iken kadınlarda yüzde 28,3’e yükseliyor.
Dr. Murat Kubilay, bu kavramın geçmişte ilkokul, ortaokul mezunlarıyla özdeşleştirilirken artık yükseköğretim mezunlarını da kapsadığını söyledi.
Bunun ekonomide ciddi bir işgücü kaybı yarattığına dikkat çeken Kubilay, “Türkiye’de yaşayan, günlük hayatını idame ettirmek için belli bir maliyet yaratan ama buna karşılık ev işleri haricinde bunun karşılığını veremeyen veya ileride vermek için eğitime yatırım da yapamayan bir kesimden bahsediyoruz. Bunun oranı çok büyük. Önemli bir kısmını da kadınların oluşturduğunu eklememiz gerekiyor” diyor.
Bu grubun Türkiye’de bundan sonraki süreçte de ekonomik aktiviteye katılmasının zor olduğunu ve tüketici konumda yer alacaklarını söyleyen Kubilay, “Bunun neticesinde de hem kendi refahları düşük olacak hem de istihdamın artmasına yönelik ekonomideki olumlu döngüyü de yavaşlatacaklar” görüşünü dile getirdi.
Kubilay’a göre genellikle Anadolu kentlerinde ilkokul, ortaokul mezunlarıyla özdeşleştirilmiş bu grup artık büyükşehirlerde yüksek öğretim düzeyine kadar uzanıyor.
“Eğitim zaman ve para kaybına dönüşüyor”
TÜİK verileri gençlerin yalnızca yüzde 65,5’inin aldığı eğitimden memnun olduğunu ortaya koyuyor.
Dr. Kubilay, Türkiye’de üniversite sayısının plansız artmasının üniversiteli işsizlerde artışın yanı sıra; işçi ve işveren arasında maddi beklentiler ve gençlerin çalışmak istediği sektörler açısından da soruna yol açtığı kanısında. Kubilay’a göre, üniversite eğitimiyle beraber beklentiler de arttığı için önümüzdeki yıllarda büyük bir hayal kırıklığı yaratmadan bunun çözülmesi zor.
Ekonomist Dr. Kubilay, “Gençlerin almış oldukları eğitim sırasında belli bir mesleki yetkinliğe ulaşması gerekir. Fakat üniversite eğitimi veya öncesindeki teknik liselerin kalitesi nedeniyle insanlar okullara gitse dahi bir meslek öğrenemiyor veya bu eğitim düzeyi işvereni ikna eden bir düzey olmuyor” diyor.
Bunun neticesinde okullardan beklenen işgücü kaynağının çıkmadığını söyleyen Kubilay, “Böylece eğitim boşa sarf edilen bir zaman ve para kaybına dönüşüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Forum