Erişilebilirlik

Türkiye’de Medya Sektörü 2019’u Nasıl Karşıladı?


Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin ve SİGMA Kurucusu Yusuf Kanlı, medya sektörü ve özgürlükler bakımından Türkiye’nin geçmiş darbe dönemlerinde dahi görülmemiş şekilde sıkıntılı günlerden geçtiğini düşünüyor.

Bugün Türkiye’de “Basın Bayramı” ya da resmi adıyla 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ancak ülke genelinde ulusal ve yerel medyada el değiştirme, küçülme ve ekonomik daralma nedenleriyle işsiz gazeteci sayısı son 4 yılda 5 bini aşmış durumda. Tutuklu ve hükümlü olarak hapisteki gazeteci sayısı 2018 sonu itibariyle 159 olarak tespit edildi.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmesinde, 2019 yılını umutla karşılayamadıklarını belirterek, “Demokrasi açısından da sıkıntılar yaşayan ülkemizde özgür medya olması da düşünülemez. Bu nedenle 2018 yılı da 2017 gibi yasaklamaların, hapislerin, gazete kapanmalarının ve gazetecilerin özgürce düşüncelerini açıklayamadığı bir yıl oldu. Ve bunların bedelini çok ağır şekilde ne yazık ki ülkemizde başta gazeteciler olmak üzere ödedi. Bunun dışında demokrasi mücadelesinin içinde olarak akademisyenler, sanatçılar da bu özgür olmayan ortamdan dolayı soruşturmalara, tutuklamalara uğradılar. Yani 2018, her bakımdan Türk medyası için parlak bir yıl olmadı. 2019’un böyle olmamasını diliyorum ama ne yazık ki 2018 verileri ve gidişat 2019’un da pek farklı bir yıl olmayacağını gösteriyor bize” dedi.

Türkiye’de Medya Sektörü 2019’u Nasıl Karşıladı?
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:18:24 0:00

Türkiye’deki medya sektöründe son durumu 47 yıllık gazeteci kimliğiyle hiçbir döneme benzetemediğini kaydeden Bilgin, “Ben 1960 darbesini babamdan dolayı yaşadım. Sonraki bütün darbe teşebbüsleri, darbeler, hepsinin içinde yaşadım. Ama maalesef hiçbirisinde böylesi uzun süreli, basına karşı çok ciddi tepkili ve hazımsız bir iktidar dönemi yaşamadım. Bunun acısını da çok ciddi bir şekilde Türkiye çekiyor. Türkiye tek sesli bir aydınlanma hevesi içerisine girdi ne yazık ki. Ama bunun olmayacağını hem bizim ülkemizin geçmiş tarihinde hem de diğer ülkelerin tarihlerinde de görüyoruz. Hiçbir iktidar sonsuz değildir. Türkiye'deki bu basın özgürlüğü ve özgürlüklerin bu noktaya gelmesindeki en büyük sıkıntılarımızdan birisi de adalet sistemi. O beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz darbe dönemlerinde bile, insanların kendilerini özgürce savunma imkanları vardı. Bu dönemde maalesef o da yok. Öbür dönemlerde de mukayese ettiğimde ne yazık ki demokrasinin ve basın özgürlüğünde 21’nci yüzyıla girdiğimiz bir dönemde ileri doğru adımlar atılması gerekirken, ne yazık ki yerinde saymak bile değil özgürlük açısından, adalet açısından, insan hakları açısından, geriye gittiğimiz aşikar. Benim geçmiş yıllardan edindiğim deneyim maalesef bunu gösteriyor” diye konuştu.

Düşünce kuruluşu SİGMA Kurucusu ve Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD) Onursal Başkanı Yusuf Kanlı da, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, hapisteki gazeteciler probleminin yanı sıra basın ve ifade özgürlüğü açısından Türkiye’nin Twitter, Youtube ve Facebook gibi sosyal medya platformlarında en çok kısıtlama kararı alan ülkelerden biri olduğuna dikkat çekti. Bu tabloya rağmen gazeteciler olarak karamsar olamayacaklarını vurgulayan Kanlı, “Pes etmeyeceğiz. Ülkemiz önemli bir demokrasi deneyimine ve potansiyeline sahip. Ülkedeki medya görünümünü değiştirmek için mücadele edeceğiz. Bu arada hükümet, ‘Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle hapiste olan gazeteci yok ya da farklı suçlardan dolayı hapisteler’ diyor. Ama bizim elimizdeki veriler ile örtüşmüyor” görüşünü aktardı.

Kanlı, Türkiye’nin kabul ettiği Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uyarınca “Hükümetler, bazen insanlarca toplumu çileden çıkaracak açıklamalar yapılmasını kabul etmek zorunda ve bu açıklamalar toplumu, hükümeti veya yönetimdekileri kızdırabilecektir. Bu temel düşünce ve ifade özgürlüğü ülkedeki gelişimi destekleyecektir” yaklaşımı bulunduğunu da anımsattı. Kanlı, “Eğer düşünce ve ifade özgürlüğü olmasaydı dünya bugünkü gelişmişlik düzeyine nasıl gelecekti” sorusunu yönelten Kanlı, demokratik ve özgür toplumdan söz edilebilmesi için özgür düşünenler olması gerektiğini söyledi. İnsanların hükümet ve yöneticilerden şikayetlerini, memnuniyetsizliklerini ifade etmelerini normal karşılamak gerektiğini vurgulayan Kanlı, “Ancak maalesef Cumhurbaşkanı veya bakanlara yönelik eleştiriler veya iktidar partisi politikalarına ilişkin görüşler ifade edildiğinde bu eleştirilere veya görüşlere bazen katılmak mümkün bile olmasa dahi ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ gibi suçlamalar ile yargılamalar yapılıyor. Gazeteciler ve vatandaşlar aleyhine bu yargılamalar, soruşturmalar, demokratik toplum ile uyumlu değil” dedi.

2019 Türkiye’sinde medyaya güven kalmadı mı?

Gazeteciler Cemiyeti, Özgürlük için Basın (ÖİB) projesiyle basın ve ifade özgürlüğü ihlallerini içeren raporlama çalışması kapsamında 2018’de neler yaşandığını anlatan Bilgin, öncelikle 2019 yılına gelindiğinde artık Türkiye kamuoyunda medyaya güven duyulmadığını söyledi. Geçmiş yıllarda sektörde “tekelleşme” nedeniyle sıkıntı yaşandığını belirten Bilgin, bugün artık medyaya neden güven duyulmadığını 2018’de neler yaşandığını sıralayarak şöyle açıkladı:

“Gazeteciler Cemiyeti olarak tekelleşme sansür ile ikiz kardeştir diye haykırmıştık. Ama ne yazık ki o günleri arıyoruz. Şu anda basın ne yazık ki devlet olanaklarıyla banka kredileriyle birtakım kişilere verilmiş vaziyette. Medya kuruluşları tek elde toplanmış vaziyette. Toplum tek yönlü bir siyaset bombardımanına tutuluyor. Ama ne yazık ki bunun başarılı olmayacağı gözüküyor. Örneğin ana akım medya dediğimiz Doğan Grubu’nun el değiştirmesinden sonra görüyoruz ki, o gazete tirajları aynı şekilde iktidar emrine geçmemiş. Çok ciddi bir tiraj kaybı var. 2018 yılı içerisinde ayrıca Habertürk, Vatan gazeteleri kapandı. Ayrıca gazete yayıncılığı önemli ama eğer bir gazete dağıtılamazsa hiçbir anlamı kalmaz. Ne yazık ki şu anda dağıtım sistemi de, iktidar yanlısı gruplar elinde. Yarın bazı gazeteleri dağıtmama gibi bir şeyle karşılaşabiliriz. Bu basın özgürlüğü için en büyük engellerden birisi olacak. Yine çok uzun zamandır hem demokrasi hem basın hayatımıza hizmet veren Anka Haber Ajansı kapandı. Yerel basın da çok büyük sıkıntılar içerisine girdi. Türk Lirası’nın değer kaybından dolayı kağıt fiyatlarına yapılan zamlar Anadolu’da pek çok yerel gazetenin kapanmasına sebep oldu. Oysa halen çok sesliliği yerel gazeteler yapabiliyorlar. Ama gittikçe medya sektörü hem küçülüyor hem de tek sesliliğe mahkum hale geliyor. Eğer açıkça söylemek gerekirse, basın özgürlüğü, insan hakları, demokrasi açısından bizim Türkiye'deki tabirle bıçak kemiğe dayanmış yani son noktaya gelinmiş durumda.”

Yusuf Kanlı da, Türkiye’de geçmiş yıllarda olduğu gibi bugün de medya sahipliği yapısı ve güçlü sendikal örgütlenme eksikliğiyle ciddi problemli olduğunu belirterek, “90’lı yıllarda gazetecilik mesleğinden olmayan, siyaset ile başka iş ilişkileri olan ve siyaset baskısını gazeteciliğe yansıtan iş insanları gittikçe medya patronu haline geliyordu. Ama geçmiş yıllarda sorunlu gördüğümüz medya yapısı da artık kalmadı. Şimdi geçmiş dönemlerden farklı olarak hükümet yanlısı veya hükümet kontrolündeki medya kuruluşları yapısı var artık. Doğan Medya Grubu’nun geçen yıl içerisinde Demirören Grubu’na devredilmesiyle birlikte maalesef yüzde 85 oranında Türk medyası, hükümet destekçisi gözükmektedir. Bu durumda Türkiye kamuoyunda medyaya güveni azaltmıştır” dedi.

Ülke genelinde 2018’de gazete satışlarında yarı yarıya azalma yaşandığını kaydeden Kanlı, ekonomik gelişmelere bağlı olarak kağıt maliyeti artışı dolayısıyla gazete satış fiyatlarında artışa gidildiğini ve bunun tirajları daha da düşürdüğünü söyledi. Bağımsız olma iddiasındaki medya kuruluşları bakımından ise finansal kaynak ve buna bağlı olarak nitelikli gazetecilere istihdam sağlanma sıkıntıları yaşandığını anlatan Kanlı, hükümete muhalif medya kuruluşlarında ayrıca ideolojik pozisyon alınması nedeniyle habercilikten uzaklaşılması sıkıntısı gözlemlediğini de ifade etti.

Nazmi Bilgin’e göre; Türkiye’nin 2019’da medya sektöründeki olumsuz tablodan kurtuluşu ise ancak demokrasi ile mümkün olabilecek. Türkiye’yi yöneten kesimlerce kendileri gibi düşünmeyen yüzde 50’lik kesimi biraz anlama çabası gösterilmesi gerektiğini söyleyen Bilgin, “Çünkü eleştiri kötü bir şey değildir. Eleştiri zaman zaman bu ülkeyi yönetenlere yanlışlıklarını göstermesi açısından önemlidir. Yanlışlıklara kör olanlar uzun süre iktidarda kalmakta sıkıntı yaşayacaktır. Çünkü biz gazeteciler olarak eğer basın özgürlüğünü istiyorsak bu kendimiz için istediğimiz bir hak değil. Bu, bu ülkeyi aydınlatmak, daha ileriye götürmek, gelişmiş ülkeler seviyesine eriştirmek için, insan hakları ve demokrasi açısından verdiğimiz mücadele. Basın özgürlüğü ile ilgili yaptığımız mücadeleyi, o gözle görmeleri lazım. Biz gazeteciler için istemiyoruz basın özgürlüğünü. Bu ülke daha özgür ve daha yaşanır olsun diye, korkmadan vatandaşlık haklarını koruyarak yaşanacak bir ülkeyi hedefliyoruz biz. Bizim kavgamız ve mücadelemiz yurtseverliğimizden. Çünkü bu ülkede özgürce yaşamak istiyoruz. Özgürce yaşamak arzusu hiçbir zaman suç olmamalı” diye konuştu.

Türkiye’de VOA Türkçe gibi yabancı medyaya yönelim mi var?

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin, artık Türkiye’de ulusal medyadan sağlıklı haber alamadığı düşünen insanlarca VOA Türkçe, BBC gibi yabancı medya kuruluşlarından haber okuma alışkanlığında artış da gözlendiğini paylaştı. Bilgin, “İnsanlar daha sağlam bilgi edinme amacıyla yabancı haber kaynaklarına yönelme ihtiyacını duyuyorlar. Nitekim internet sitelerine yönelim ve gazetelerdeki tiraj azalması da bundan kaynaklanıyor. Yani güvenilirliğini kaybetmiş gazeteyi kimse evine almaz ya da aynı manşetle çıkmış 5 gazeteyi insanlar evine almaz. Gereksiz çünkü. Bir tanesine baktığında, diğerlerinde aynısını görüyor. Bu ülkedeki insanlar haberlere çok ciddi bir şekilde yabancı kaynaklardan ulaşmaya çalışıyorlar. Tarafsız olarak haberleri almak istiyorlar. Muhalefet de bir yerde taraf. O da başka bir gözle bakıyor olabilir. Tarafsız olarak okuyacakları gazete, dinleyecekleri televizyon kanalı maalesef kalmadı. Ayrıca dünya bizi nasıl görüyor endişesi ve merakı da elbette yabancı medyaya yönelimi tetikliyor. VOA de çok uzun yıllardan beri görevini çok başarıyla yapıyor. Bizim sesimiz bir yerde. Çünkü gerçek, doğru haberleri oradan almak hem de Türkçe olarak kalmak gibi çok güzel bir görev yapıyor. Bu vesileyle onu da belirtmiş olmak istiyorum” dedi.

Yusuf Kanlı da, Türkiye’de her geçen gün politik ideolojiyle sınırlandırılmamış haberlere ulaşılmasında sıkıntı yaşandığını kaydederek, bu nedenle de son dönemde VOA Türkçe, Deutsche Welle, Sputnik gibi kuruluşlardan haber edinme arayışında artış olduğunu dile getirdi. “Türkiye’de yabancı medya kuruluşlarını okumak popüler hale geliyor. Çünkü ulusal medyaya güvenilir bulunmuyor” diyen Kanlı, bunun da ülkede “doğru haber” üretimi, yazımındaki eksiklikten kaynaklandığını anlattı.

Rusya kaynaklı haber ajansı sitesi Sputnik’in geçmişte kısa süreli yasaklanmasına yol açan problemleri VOA Türkçe’nin haberlerinde gözlenmediğini belirten Kanlı VOA Türkçe’de iki kaynaktan doğrulama, farklı görüşlere yer vermeyi gözlemlediğini de ifade etti.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Adams soruşturmasında sorgulanacak yeni Türk işadamları var mı? – 30 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG