PARİS - Rusya ve Ukrayna krizinde yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin jeopolitik bir aktör olarak önemini yeniden öne çıkardı. Türkiye, savaşan iki ülkeye de "eşit mesafede" durarak ve barış görüşmelerine ev sahipliği yaparak, NATO, Avrupa Birliği, Rusya ve Ukrayna ekseninde dengeyi gözeten bir güç olarak kendini konumlandırdı.
Bir dönem, Akdeniz'de Türkiye'ye karşı savaş gemisi gönderecek kadar ilişkileri gerilen AB Dönem aşkanı Fransa'nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, her fırsatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hem yüz yüze hem de telefonda görüşüyor.
NATO zirvesinde Macron, Mariupol kentinde Fransa, Türkiye, Yunanistan ortak operasyonu ile insani yardım önererek AB'de herkesi şaşırttı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, her fırsatta Türkiye'nin ittifak içindeki önemine vurgu yaptı. Erdoğan, Boris Johnson, Mario Draghi gibi diğer Avrupalı liderlerle de yüz yüze görüştü. AB yetkililerinden Türkiye'ye ilişkin, "tarihin doğru tarafında" yer aldığına dair uzun süredir duyulmayan açıklamalar da gelmeye başladı.
Peki Ukrayna savaşındaki "dengeli ve yapıcı" rolü, Paris ve Atina başta olmak üzere çok sayıda AB başkentiyle ilişkileri belirsizliğini koruyan, içeride ekonomik ve politik sorunlar yaşayan Türkiye'nin AB yolunu açar mı?
Türkiye'nin, Ukrayna-Rusya krizinin çözümüne ev sahipliği yapması jeopolitik olarak nasıl bir önem içeriyor? Bu önem diğer alanlarda da somut adımları getirir mi? Önümüzdeki dönemde Türkiye-NATO, Türkiye-AB ilişkilerine etkisi ne olur?
Türkiye'den Avrupa'yı çok yakından izleyen düşüne kuruluşu Institut du Bosphore (Boğaziçi Enstitüsü) Başkanı Bahadır Kaleağası ile Avrupa'dan Türkiye'yi takip eden Fransız Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı Didier Billion, bu unsurları VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Institut du Bosphore Başkanı Bahadır Kaleağası, Rusya ve Ukrayna krizinde yaşanan gelişmelerin Türkiye'nin jeopolitik açıdan önemli bir aktör olduğu gerçeğini yeniden gözler önüne serdiğini belirterek, "Türkiye'nin barış görüşmelerine ev sahipliği yapması son derece önemli. Ama Ukrayna konusu çok hassas, Türkiye, bu fırsatı dikkatli bir şekilde değerlendirmeli" dedi.
IRIS Başkan Yardımcısı ve Türkiye uzmanı Didier Billion da Macron'un Mariupol kentinde Türkiye-Fransa-Yunanistan ortak insani operasyon önerisinin "şapka çıkartılacak, iyi bir fikir" olduğunu vurguladı.
Billion, Türkiye'nin barış müzakerelerine ev sahipliğinin önemli olduğunu ancak AB yolunda ilerlemesi için, hem Brüksel'de hem de Ankara'da somut adımların atılması gerektiğine dikkat çekti.
NATO ve ABD, Ukrayna savaşına karşı birlik sergileyerek, bu krizden hiç olmadığı kadar güçlenerek çıktı.
Fransa Cumhurbaşkanı "NATO beyin ölümünde" sözleriyle tam olarak neyi kastettiğini müttefiklerine anlatamadı. Şimdi "beyin ölümü" analizlerinde çok uzakta, NATO'nun Romanya kanadındaki birliklerine komutanlık yapmaya hazırlanıyor.
AB ülkelerinin tamamına yakını savunma bütçelerini ülke bütçesinin yüzde 2'sinin üzerine çıkarıyor. Doğu Avrupa ülkeleri NATO'suz bir savunma stratejisini düşünmek dahi istemiyor.
Avrupa'da 100 bin ABD askeri NATO şemsiyesi altında konuşlandırıldı. NATO'nun doğu kanadının en ucundaki Türkiye'nin jeopolitik önemi bir kez daha gözler önüne serildi.
Fransa'nın Türkiye yaklaşımındaki değişim, Dışişleri Bakanlığı'na yakın bir çizgi izleyen düşünce kuruluşu Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'ne de (IFRI) yansıdı.
''Karadeniz'deki güvenliğimiz, Ankara'nın stratejik seçimlerine bağlı''
IFRI Türkiye uzmanı Dorothee Schmid, Le Monde gazetesinin internet sayfasında yer alan makalesinde, "Batı kampı için Türkiye'nin Ukrayna krizinin çözümünde oynayacağı rol çok önemli" başlığını attı.
Schmid, "Türkiye'nin NATO'ya katkısı herkesin aklında. Temmuz 2021'de, Amerikan fiyaskosunun ortasında, Kabil havaalanını güvence altına almak için yaptığı önerinin kabul edilmemesinin ardından, Ankara bugün bizim Karadeniz'deki güvenliğimizin, kendi stratejik seçimlerine bağlı olacağını biliyor. Recep Tayyip Erdoğan şimdi Vladimir Putin'in bu savaştan zayıflamış olarak çıkacağını umuyor; ancak ona sırtını da dönmeyecek" analizini yaptı.
Bahadır Kaleağası ise tarihin bir dönem Tayland'a, Şili'ye, Güney Afrika'ya sağladığı gibi, Türkiye'ye de "önemli bir rol tayin ettiğini" belirtti.
Ukrayna'daki savaşın uluslararası dengeleri tümüyle yeniden kuracak çok büyük küresel bir değişken olacağını vurgulayan Kaleağası, "Ukrayna konusu öyle böyle bir konu değil. Tüm dünyayı ve batıyı kökten sarsan bir konuyla karşı karşıyayız. Arabuluculuk görevinin diplomatik inceliklerini göstermek gerek. Son ana kadar ketum olmak, kolaylaştırıcı olmak, gerektiğinde geri çekilmeyi bilmek, iki tarafın virgüle kadar onayıyla, dikkatli ve dünya kamuoyunu bilgilendirici bir içerikle açıklama yapmak gerekir" dedi.
Didier Billion da, "Türkiye'nin rolü zaten açıktı. Ancak Türkiye'nin bu konuyu tek başına çözebileceği gibi birtakım yanılsamalara da düşmemesi gerekir. Türkiye elbette müzakerelere ev sahipliği yapacak önemli bir aktör. Diğer ortaklarla yakın temasta, dikkatle süreci götürmek gerekir. Bu konuyu iç politikaya da malzeme yapmadan, seçim hesapları yapmadan, kendi önemi içinde ele almak lazım. Ankara şimdilik temkinli gidiyor. Son dönemlerde dış politikada hata yapılmadı. AB ülkeleri Türkiye'yi daha az eleştiriyor. Türkiye, bu gelişmeyi somut adımlara çevirecek politikalar uygulamalı" uyarısında bulundu.
Billion, Türkiye ve AB arasında somut adımlar atılabileceğini belirterek, "İtalyan Fransız yapımı SAMP-T füzeleri, Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesi, AB müzakerelerinin yeniden ısıtılması gibi alanlarda somut adımlar atılabilir. Örneğin dünya yakıcı bir gündemle enerjiyi tartışıyor. AB ve Türkiye arasındaki müzakereler çerçevesinde enerji başlığı ele alınabilir" diye konuştu.
Jeopollitik güç, "içeride" de güce dönüşür mü?
Türkiye, Ukrayna savaşı iile yeni jeopolitik dengeler açısından güçlendi. Ancak içeride, ekonomi ve demokrasi sorunları yaşayan Türkiye, bu gücü ne kadar etkin kullanabilir?
Fransız uzman Didier Billion da Bahadır Kaleağası da Türkiye'nin bu süreçte daha güçlü ilerleme sağlaması için içerideki sorunları da çözme yoluna girmesi gerektiğine dikkat çekti.
Geçen hafta Brüksel ve Paris'e gelerek temaslarda bulunan Kaleağası, "Türkiye'nin sadece stratejik olarak değil, dijital, enerji, ticaret, Çin ile ilişkiler gibi konularda kendisini tanımlaması gerekiyor. Ekonomi, demokrasi ve toplumsal kalkınma konusunda son yıllarda ileri gidememiş olmamız nedeniyle küresel rekabet gücümüz zayıflamış durumda. Ekonomisi daha iyi yönetilen, demokratik ve sosyal ilerleme sağlayan bir Türkiye olma yolunda adımlar mutlaka atılmalı. Türkiye stratejik önem kazandığı bu döneme ekonomik ve sosyal açıdan daha güçlü girseydi, çarpanı 100 olacak bir etki sağlardı" görüşünü dile getirdi.
Fransız uzman Billion da, "İçerideki çelişkilere rağmen, Türkiye jeopolitik gündemde yerini rahatlıkla alıyor. Ancak içeride çok önemli sorunlar var. Ekonomi başta geliyor. Kürt sorunu çözümlenemedi, demokratik haklar sorunu var. Bu sorunlar devam ediyor" diyerek atılması gereken adımların altını çizdi.
"AB federalleşiyor"
Avrupa'da yapılan analizler, ABD'nin ve NATO'nun bu krizden önemli ölçüde güçlenerek çıkacağına işaret ediyor. Peki Avrupa ne yapacak, bu krizden güçlenerek çıkabilecek mi?
Kaleağası, bu krizden ABD ve Avrupa'nın yani Batı demokrasilerinin "birlikte güçlenerek" çıkacağını savundu ve "Bana kalırsa ABD ile birlikte Avrupa da büyüyor, birlik içinde ilerliyorlar. Avrupa açısından kazanç var. Transatlantik ilişkiler güçlendi. ABD Avrupa'ya döndü. Ama Avrupa da kendi içindeki güçlenmesine geri dönüyor. Putin enerji kartını kullanarak bu savaşı kazanacağını düşündü. Ve büyük hata yaptı. Şimdi ABD-AB enerji anlaşmaları imzalanıyor. Asıl konular bunlar. AB hep savaşlarla güçlenmiş bir proje. Brexit ile tetiklenmiş bir 'Avrupa'nın geleceği' tartışması var. Pandemi AB'yi güçlendirdi, şimdi de Ukrayna krizi güçlendiriyor. AB genişleme yeteneğini kaybetmiş durumda. Dolayısıyla, iki-üç çemberli, çok merkezli, farklılaşmış AB vizyonu öne çıkıyor. Yavaş bir süreç ama, AB federalleşiyor. Avrupa entegrasyonunu yeniden kurgulama aşamasında" öngörüsünde bulundu.
AB yeni süreçte Türkiye'ye nasıl bir rol biçiyor?
AB'nin geleceğini tartışırken yeni bir plan hazırlığı içinde olduğuna dikkat çeken Bahadır Kaleağası, "AB önceleri Türkiye'ye ayrıcalıklı ortaklık önerdi. Türkiye'ye has bir özel statüydü ve kötü bir öneriydi. Türkiye bunu hep reddetti. Ama tam üyelik de artık hemen olamaz. Peki bu arada ne yapılacak. Avrupa'nın geleceğini dikkatle okumalı. Türkiye'nin önünde iki olasılık var. Ya önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye ekonomisi, demokrasisi, sosyal kalkınması ilerlemeli. İlerlemezse zaten konuşacak pek fazla bir şey yok. Ama bu ilerleme olacaksa zaten o zaman başka bir Türkiye'den bahsediyoruz. O başka Türkiye'nin ise tüm uluslararası dosyalara başka bir etki yapma olasılığından söz ediyoruz. Bu olursa, Türkiye; AB içinde, İngiltere, İsviçre, Norveç, Batı Balkanlar'ın da içinde olduğu bir çemberde yerini gayet rahat alır" diye konuştu.
Kaleağası, Türkiye'nin "kendisi için iyi olanı" yapmaktayken, AB'nin de "daha geniş bir birlik kurgusunu" başarma zorluğuyla karşı karşıya olduğunu vurguladı.
Bahadır Kaleağası, “AB bunu başarırsa, Türkiye'nin tam üyelik sürecinin de belli bir yere oturmuş olacağını kaydediyor. Bu süreçte Türkiye'nin, "Transatlantik yeşil dönüşümü görmesi, yeşil ve dijital bir gümrük birliği yenilenmesi sağlaması, bu adımları Avrupa'nın geleceğindeki farklılaştırılmış entegrasyon kurgusuyla bağlantılandırması gerekiyor. Bunlar olmazsa Türkiye AB'nin konferedal çemberinin bile dışında kalır. Ama bu adımları atarsa hep önüne çıkan Kıbrıs gibi Yunanistan gibi konularda da çok daha güçlü söz söyleme şansını yakalar. Her dosyada daha güçlü müzakere yapabilecek konuma ulaşır. Türkiye'nin AB anahtarı kendi içinde. Hep de böyle oldu. Sarkozy, Papadopulos gibi liderlerin saldırıları hep Türkiye'nin kendi içinde daha zayıf olduğu dönemlerde geldi" diye konuştu.
Fransa'nın "yakınlaşma" politikasına dikkat
Bahadır Kaleağası, Fransa'nın Türkiye politikasındaki değişimi değerlendirirken, AB'de bazı çevrelerin "Türkiye ile ilişkileri daha önemli hale getirelim, AB sürecinden itmeyelim, hazır bir ortam varken, özel statü verip kurtulalım" projesi olduğuna dikkati çekti.
Institut du Bosphore Başkanı, "Türkiye buna çok dikkat etmeli. Güçlenen ABD-AB transatlantik yapılanmanın içinde yerini güçlendirmeli. Ukrayna krizinde arabulucu rolünden başarıyla çıkması önemli. Sadece fotoğrafı değil, dönmekte olan filmi de görmek lazım. Türkiye bu dönemin ötesine de gerekli dönüşümü kendim de görüyorum mesajını vermeli. Türkiye bu gelişmelerin artı ve eksilerini iyi okumalı" diye konuştu.