Ortadoğu’da Türkiye ve Katar bir tarafta, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Mısır diğer tarafta yer alıyor. İki taraf arasındaki görüş ayrılıkları, Müslüman Kardeşler’den Hamas’a desteğe, İran’ın bölgede artan nüfzunun nasıl engelleneceğinden Hürmüz Boğazı’ndaki son krize kadar geniş bir yelpazaye yayılmış durumda.
Ürdün ise, Körfez’deki uzun vadeli ortaklarından uzaklaşarak Türkiye ve Katar’a yaklaşıyor ve kendine orta bir yol çizmeye çalışıyor.
Uzmanlara göre Kral Abdullah, Arap Körfez ülkelerinden uzaklaşarak geçmişe nazaran daha bağımsız bir dış politika izliyor.
Ürdün yakın zaman önce Katar’la olan diplomatik ilişkilerini onarma adımı attı ve iki yıl sonra ülkeye bir büyükelçi atadı. Aynı adım Katar’dan da geldi.
Bu gelişme, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn’in, Katar’ı, radikal İslamcı militanları desteklediği ve ülkelerinin içişlerine karışmakla suçlayarak diplomatik tüm bağları kesmesinden sadece günler sonra meydana geldi.
Ürdün uzmanı Osama El Şerif, bu konu hakkında şu yorumda buludu: “Ürdün dış politikasını yeni bir eksene oturtuyor ve Kral Abdullah, IŞİD’le mücadele koalisyonu dışında, bölgedeki hiçbir taraf ya da koalisyonun parçası olmak istemediğinin mesajını veriyor. Ama en önemlisi, Ürdün, Suudi Arabistan öncülüğündeki Yemen koalisyonuna katılmadı. Katar’la diplomatik bağları onarıma gitti çünkü Katar karşıtı koalisyonun bir parçası olmak istemiyor.”
Ürdün, Arap dünyasında Türkiye’nin artan nüfzuna temkinli yaklaştıktan sonra artık Türkiye’yle olan bağlarını da güçlendiriyor.
Uzmanlar, Suudi Arabistan’ın önemli rakibi Katar ve Türkiye ile Ürdün’ün ilişkilerini iyileştirmesini, ülkenin dış politikasında bir değişimin işareti olarak yorumluyor.
Ürdün genel olarak, bölgesel ve Arap ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklarda, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni desteklemesiyle biliniyor.
Ancak Körfez ülkeleri, IMF’nin kemer sıkma politikaları karşısında para sıkıntısı yaşayan ülkenin ekonomisini desteklemek için milyarlarca dolar yardım sözünü tutmadı.
Washington’la birlikte Körfez ülkelerinin dikkatlerini İran’a çevirmesi, Ortadoğu barışı ve Filistin’in geleceği konusunda Ürdün’ü endişelendiriyor.
Ürdün Kralı Abdullah’ın 2004’te İran’ın, Irak, Lübnan ve Suriye’de artan nüfuzu konusundaki uyarısına rağmen, uzman El Şerif, Ürdün’ün Hürmüz Boğazı’ndaki son krize bulaşma isteğinin olmadığını ifade ediyor.
Hatta, Suudi Arabistan büyükelçilerin çekilmesi ya da elçiliklerin kapanması yönünde çağrı yaptığında, Ürdün nasıl bir adım atacağı konusunda oldukça dikkatliydi. Ürdün büyükelçisini geri çağırdı ancak İran’ın Amman büyükelçisini geri göndermedi, Amman’daki büyükelçiliği de kapatmadı.
Osama El Şerif, “Bu, Ürdün’ün bölgede kendi çıkarlarını koruma amacını vurgulamaya çalıştığının bir göstergesi. Ürdün herhangi bir tarafın kavgasına çekilmemeye çalışıyor” dedi.
Almanya’daki Mainz Üniversitesi Arap Dünyası Araştırmaları Merkezi Direktörü Günter Meyer, Türkiye-Katar ve Suudi Arabistan-Körfez ülkeleri-Mısır arasındaki esas çekişmenin İran üzerinden olduğunu ifade ediyor.
Katar, İran’la çok sıkı olmayan bir askeri işbirliği içerisinde ve iki ülke Körfez’de bir doğal gaz sahasını beraber işletiyor. Meyer’e göre Katar arabulucu görevini yerine getirse de Suudi Arabistan bu durumu kabul edilemez buluyor.
Meyer’a göre iki taraf arasındaki ayrışmanın bir diğer konusu da Libya. Mısır ve Suudi Arabistan Libya’da doğuya hakim olan Libya’nın ulusal ordu komutanı General Halifa Hifter’i desteklerken, Katar ve Türkiye Trablus’taki hükümeti destekliyor.