Venezuela’da 2025-2031 döneminde ülkeyi yönetmek için Nicolas Maduro başkanlık yemini etmiş olsa da seçim sonuçlarına hile karıştırıldığını ve oyların yüzde 67’sini Edmundo Gonzalez’in aldığını iddia eden muhalefet, Venezuela’nın meşru başkanının 10 Ocak’tan itibaren Maduro değil, Gonzalez olduğunu savunuyor.
Seçim sonrası can güvenliği tehlikede olduğu için Venezuela’yı terkeden Gonzalez, hakkında yakalama kararı olmasına rağmen kısa süre içerisinde ülkesine dönerek Venezuela’nın seçilmiş ve meşru cumhurbaşkanı olarak görevine başlayacağını duyurdu.
Ülkenin meşru cumhurbaşkanının kim olduğu konusunda sadece Venezuelalılar değil uluslararası kamuoyu da ikiye bölünmüş durumda.
Başta Çin, Rusya, Nikaragua ve Küba olmak üzere toplamda 46 ülke Maduro’nun başkanlığını tanırken, 50 ülkeyse Venezuela’nın meşru cumhurbaşkanı olarak Gonzalez’i tanıyor.
Temmuz sonunda yapılan seçimlerde sandık müşahitlerine verilen oy tutanaklarını kamuoyuyla paylaşarak uluslararası desteğini artıran muhalefet, Amerika’da 13; Avrupa’da 33; Asya ve Afrika’da 1 ve Okyanusya’da 2 ülke olmak üzere toplamda 50 ülkenin desteğini almış durumda. Bu ülkeler arasında ABD ve Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler yer alıyor.
2019 ile aynı mı?
Bu gelişmeler, 2019 yılında, dönemin Venezuela Ulusal Meclis Başkanı muhalif Juan Guaido’nun, kendini geçici cumhurbaşkanı ilan etmesinin ardından birbirini tanımayan iki başkanlı siyasi kriz sürecini akıllara getirse de siyasi danışmanlık hizmeti veren Log Consultancy Direktörü, siyaset bilimci Pablo Andres Quintero arada temel farkların olduğunu kaydediyor.
Guaido’nun kendini geçici cumhurbaşkanı ilan ettiğini ve Venezuela’nın yurtdışındaki bazı aktiflerinin ve şirketlerinin yönetiminin kendisine verilerek ciddi bir finans desteğine sahip olduğuna dikkat çeken siyaset bilimci, Gonzalez’in meşruluğunu seçim üzerinden kurduğunu; finans ve uluslararası desteğinin de 60’ın üzerinde ülke tarafından tanınan Guaido’dan daha az olduğunu söylüyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Quintero “Şu an fiili olarak ekonomik, siyasi güç Maduro Hükümeti’nde. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) ve Suudi Arabistan’ın Maduro iktidarını tanıyor olması özel önemde. Yaptırımların artması durumunda başta ABD’ye gönderilen günlük 280 bin varil civarındaki petrolden elde edilen gelir yüzde 30-35 civarında azalacak olsa da mevcut hükümetin yaptırımlar konusunda deneyim elde ettiğini ve Rusya, Çin, Hindistan, Türkiye ve İran gibi aktörlerle ve BRICS ülkeleriyle ilişkilerini de göz ardı etmemek gerekiyor” diyor.
Maduro iktidarının, muhalefetin ortak adayı Gonzalez’in ülkeye geri dönmesine izin vermemekte oldukça kararlı olduğuna dikkat çeken Quintero, muhalif seçmenlere verilen sözlerin yerine getirilmemesi, seçim sürecinde artan baskılardan dolayı endişelerin artması gibi etkenlerin muhaliflerin gösterilere katılmadan önce iki kez düşünmelerine yol açtığını söylüyor.
Quintero, “Geçen yıl farklı anket şirketlerinin yaptığı kamuoyu araştırmalarına göre muhaliflerin çoğu sokağa çıkıp risk almak istemiyor ve duygu durumlarını ‘korku ve üzüntü’ olarak ifade ediyor. Bugün muhalefetin kitleleri harekete geçirme olasılığı geçen senekinden daha az” diyor.
Maduro’nun sandık iradesine rağmen başkanlık yemini ederek anayasal darbe yaptığını savunan muhalefet, güvenlik güçlerini harekete geçmeye çağırırken, üst düzey askeri komutanın desteğine sahip Maduro iktidarı ise seçimi yüzde 52 ile kazandığını, olup bitenleri emperyalist ve faşist güçlerin Venezuela’nın zengin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini ele geçirme çabaları olduğunu söylüyor.
Forum