4 Kasım ara seçimleri öncesinde Temsilciler Meclisi’ni ellerinde tutan Cumhuriyetçiler, seçim sonrasında Senato’da da çoğunluğu ele geçirdi. Şimdi Obama’nın, istediği bütçeyi ve hedeflediklerini gerçekleştirecek yasaları kabul ettirebilmek için Kongre ile uzlaşma yolları bulması gerekiyor. Peki siyasi açıdan farklı düşünen Cumhuriyetçiler’den önemli politika değişiklikleri bekleniyor mu? Bu soruya Heritage Vakfı uzmanlarından Luke Coffey şu yanıtı veriyor:
“4 Kasım’da Cumhuriyetçiler sorumlu ve sınırlı kamu harcamaları platformu üzerinden yaptıkları kampanya sayesinde seçildi. Birçok Amerikalı kendileri kemer sıkarken, federal hükümetin bütçesinden daha fazla harcamasını ve sürekli Çin, Rusya gibi ülkelerden borç almasını sorguluyor. Dolayısıyla bütçe konusunda daha muhafazakar olan Cumhuriyetçiler’in bu konuda daha duyarlı davranması, kamu harcamalarını frenlemesi bekleniyor.
Ocak ayındaki yeni çalışma dönemine başlayacak Kongre’de, Senato Çoğunluk Lideri olması beklenen Mitch McConnell yeni bütçe krizleri yaşanmayacağı sözü verdi. Bu söz tutulabilecek mi, yoksa Washington’u yeni bütçe krizleri mi bekliyor?
Luke Coffey, “Güç ayırımı ilkesi çerçevesinde bu zaten kaçınılmaz bir durum, ancak her iki kanatta da cumhuriyetçiler kontrolde olduğu için daha az bütçe savaşı göreceğiz” diyor.
Son anketler, ekonomik göstergeler iyiye gitse de sıradan Amerikalıların kendilerini ekonomik açıdan hala güvende hissetmediğini ortaya koyuyor. Heritage Vakfı uzmanı Luke Coffey, Kongre’nin bu algının değişmesi için yeni politikalar uygulanması konusunda Obama’ya baskı yapacağı görüşünde:
“Bu uzun dönemli bir süreç, Kongre bunun sadece bir ayağı. Bazen algılanan, gerçek olur. İşsizlik düşse, ekonomi yavaş yavaş büyüse de sıradan Amerikalılar bunun yararlarını kendilerinde hissetmiyor. Bu yüzden bence Kongre, Obama yönetimine ekonomi politikalarını değiştirmesi konusunda baskı yapacaktır, ama dediğim gibi bu bir gecede halledilecek bir durum değil, zaman alan bir süreç. Amerikan halkının sabrı tükendi ki, bunu 4 Kasım’da sandıklara yansıttılar ve daha muhafazakar adayları seçtiler.”
TTIP uzun ince bir yol…
Başkan Obama, serbest ticaret anlaşmaları konusunda Cumhuriyetçilerle aynı çizgide. Bu durum, Türkiye’nin de taraf olmak istediği ve İngilizce kısa adıyla TTIP olarak bilinen Transatlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı’nın imzalanma sürecini hızlandırabilir mi? Luke Coffey, bu konuda siyasi istek olsa da sürecin hala yavaş işleyeceğini söylüyor: “Cumhuriyetçi Parti, serbest piyasa, küresel ticaret ve ekonomik özgürlük yanlısı bir parti olarak görülüyor. Kongre’nin, Obama’ya anlaşmaları kısa sürede tamamlayabilmesi için yasa çıkararak yetki vereceğini sanıyorum. TTIP konusuna gelince, aslında Barack Obama başkanlığının ilk döneminde serbest ticaret konusuna fazla önem vermedi. Bu konu sadece ikinci dönemde gündeme geldi; bu da bana aslında serbest ticaretin Beyaz Saray’ın öncelikli gündemi olmadığını gösteriyor. Hatırlarsanız TTIP görüşmeleri 2014 yılı Ekim ayında tamamlanacak demişlerdi. Kasım ayı bitmek üzere, her iki taraf da uzlaşmadan çok uzak. Dolayısıyla ben bu anlaşmanın kısa sürede tamamlanabileceğine inanmıyorum.”
Genetiği değiştirilmiş gıdalar en büyük engel
TTIP görüşmelerinde en önemli anlaşmazlıklar arasında standartların uyumlu hale getirilmesi ve genetiği değiştirilmiş gıdalar konusu var. Luke Coffey, bu anlaşmazlıkları hükümetlerin değil, piyasanın çözmesinin daha doğru olacağını savunuyor: “Olası bir TTIP anlaşmasında tarafların birbirlerinin farklı standartlarına saygı göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ne Amerikalılar Avrupa için standartlarını değiştirir ne de Avrupalılar bunu Amerika için yapar. Mesela AB asla genetiği değiştirilmiş gıdaları kabul etmeyecektir. İşte bu yüzden bence anlaşma, tarafların kendi standartlarını korumalarına izin vermeli ve sonrasında piyasa kuralları hangi standardın daha iyi olduğunu ortaya çıkarmalı.”
‘Türkiye’ye desteğim tam’
Türkiye, TTIP’e dahil olmak istiyor, ancak AB ile daha önce imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşması bu konuda ciddi bir engel oluşturuyor. AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, bir süre önce, TTIP’e dahil edilmesi için bir yol bulunmazsa Türkiye’nin Gümrük Birliği anlaşmasını askıya alabileceğini söylemişti. Heritage Vakfı uzmanı, Türkiye’nin bu duruşuna destek veriyor:
“Bu konuda kesinlikle Türkiye’ye hak veriyorum. Türkiye Gümrük Birliği yüzünden Amerika ile serbest ticaret anlaşması yapamıyor, AB de Türkiye’ye TTIP’ de kilit rol vermek istemiyor. Hatta Amerika’nın bu konuda Türkiye’ye verdiği desteği engelliyor. Bu Türkiye’nin, AB ile uzun zamandır devam eden sorunlarının bir parçası. Ve bence bunun arkasında hala AB’nin bazı yerlerinde var olan yabancı düşmanlığı yatıyor. Dolayısıyla TTIP konusu aslında ‘Türkiye’nin AB’deki yeri ve rolüyle’ ilgili sorunların bir parçası. Ve ne yazık ki bu sorular AB’de, Brüksel’de birçoklarının cevapsız bırakmayı tercih ettiği sorular. Bu da Türkiye’nin AB ve ABD ile büyük ortak olmasını engelliyor.”
Buna rağmen Luke Coffey, Türkiye’nin, AB ile bağlarını koparacağına ihtimal vermiyor: “Sık sık politikacılar bu tür söylemlere başvurur ama ben Türkiye’nin bu kadar ciddi bir adım atacağını sanmıyorum. Her ne kadar AB ile Türkiye birbirlerine ekonomik anlamda bağımlı olsalar da bence denge Türkiye lehine güçleniyor. Türkiye’nin AB’ye değil, AB’nin Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyaç duyacağı bir döneme doğru ilerliyoruz. Bence AB Türkiye’ye bakışını uzun vadeye yaymalı ve Türkiye’nin ekonomi, demografi ve bölgesel rolü konularında ilerlediği istikamete bakarak Türkler’i marjinelleştirmek yerine daha kapsayıcı bir yaklaşım sergilemeli.”
Cumhuriyetçiler Türkiye’ye destek verir mi?
Serbest ticaretten yana olan yeni Cumhuriyetçi Kongre, bu konuda Türkiye’yi destekleyen kararlar alabilir mi?
Bu soruya Luke Coffey şu yanıtı veriyor: “Kongre’nin bu tür bir adım atması pratik açıdan çok zor çünkü bu tür bir yetkisi yok, sadece yönetimin oluşturduğu politikalara kendi tavrını ekletebilir ama kendisi böyle bir politika oluşturamaz. Her ne kadar serbest ticaret anlaşmaları Kongre’nin onayından geçmek zorunda olsa da bu tür anlaşmaları görüşmeye açmak, görüşmeleri tamamlamak yönetimin yetkisinde. Dolayısıyla yeni Kongre’nin Türkiye’nin TTIP görüşmelerine dahil edilmesi veya Amerika ile daha sıkı ekonomik ilişkiler kurulması konularında belirleyici rol oynayacağını sanmıyorum. Ben şahsen Amerika’nın Türkiye ile serbest ticaret anlaşması imzalamasını isterim. Amerika’nın sadece 28 AB üyesiyle değil Norveç, İzlanda, Gürcistan, Makedonya ve Türkiye gibi ülkelerle daha sıkı ekonomik işbirliği yolları bulması lazım. Çünkü TTIP çok uzun zaman alacak. Bu saydığım ülkelerle ikili ticaret anlaşmaları çok daha çabuk imzalanalabilir. Niye zamanımızı TTIP ile harcayalım?”
‘IŞİD’le mücadele önemli’
Heritage Vakfı uzmanı Luke Coffey, “Serbest ticaret anlaşmaları Amerikan yönetiminin yetkisindeyse, 2016 yılında Cumhuriyetçi bir başkan seçilmesi, durumu Türkiye lehine değiştirebilir mi” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Bu konuda yorumda bulunmak için çok erken. Çünkü başkanlık için aday olabilecekleri düşünülen Cumhuriyetçi politikacıların bile kendi aralarında birçok alanda çok farklı görüşleri var. Bir de tabii bunda Türkiye’nin ekonominin dışındaki alanlarda; mesela IŞİD’le mücadelede nasıl bir rol oynadığı da önemli. Amerika’da, Türkiye’nin bu konuda yeterince etkili olmadığı, kapısında duran bir tehdidi yeterince ciddiye almadığı konusunda kaygılar var. Dolayısıyla serbest ticaret anlaşmasıyla doğrudan bağlantılı olmasa da bu konuları birbiriyle ilişkilendirenler olacaktır.”
‘Serbest ticaret anlaşmasında top Türkiye’de’
Amerika’nın, Türkiye ile serbest ticaret anlaşması imzalama konusunda teknik açıdan bir engel olmadığını söyleyen Luke Coffey, bu konuda “Top Türkiye’nin sahasında” diyor ve nedenini şöyle açıklıyor: “Amerika açısından bu mümkün. Böyle bir anlaşma yapabilir. Ama Türkiye’nin de AB ile ilişkileri açısından, Gümrük Birliği açısından bir formül bulması lazım. Dolayısıyla teknik açıdan Amerika’nın böyle bir anlaşma yapma konusunda bir engeli yok, Türkiye’nin Gümrük Birliği engelini aşacak bir yol bulması lazım.”