Erişilebilirlik

‘Yeni Zelanda Saldırganı Türkiye’de Uzun Süre Kaldı’


Yeni Zelanda’da 49 kişinin ölümüyle sonuçlanan iki ayrı cami saldırısının zanlısının geçmişte uzun süre Türkiye’de kaldığı bildirildi. Reuters haber ajansının üst düzey Türk yetkililere dayandırdığı haberde, zanlının bu süre zarfında görüştüğü kişiler ve attığı adımların incelendiği kaydedildi.

Türk yetkililer saldırganın başka ülkelere de seyahat ettiğini düşündüklerini belirtti. Öte yandan Amerikan ABC televizyon kanalı, saldırganın bir süre spor salonlarında eğitmen olarak çalıştığını ve 2009’la 2011 yılları arasında Asya ve Avrupa’ya seyahat ettiğini bildirdi.

Yeni Zelanda tarihindeki en kanlı terör saldırısının zanlısı 28 yaşındaki Brenton Tarrant 49 kişinin ölümünden sorumlu. Saldırı öncesinde internete yüklediği uzun metinde, beyazların üstünlüğüne inanan görüşe mensup olduğunu açıkça ifade ederek, kendisini faşist olarak tanımladı ve “İlk kez faşist olarak adlandırılan biri gerçekten de faşist” yazdı.

Tarrant'ın saldırı öncesi Twitter’da paylaştığı metinde göçmenlik karşıtı ırkçı söylemleri dikkat çekiyor. Twitter’ın saldırı ardından hesabını kapattığı Tarrant söz konusu metinde Avustralya doğumlu olmasına rağmen kendisini ‘Avrupalı’ olarak tanımladığı görüldü.

Yeni Zelanda'da terör saldırısı gerçekleştiren saldırganlardan Brenton Tarrant, bugün sahip olduğu ideolojiyi, 2017'de Fransa'ya gerçekleştirdiği gezinin tetiklediğini açıklıyor. Saldırganın Fransa bağlantısını Arzu Çakır Morin derledi.

Yeni Zelanda saldırganının Fransa bağlantısı

Brenton Tarrant'ın, cami saldırılarını gerçekleştirmeden hemen önce, internet üzerinden Fransız aşırı sağcı ideolog Renaud Camus'nun "Büyük İkame/ Le Grand Remplacement" adlı manifestosunu yayınladığı ortaya çıktı. Tarrant internetten yayınladığı açıklamada, eylemini yaparken Norveçli saldırgan Andres Breivik'i örnek aldığını vurguluyor.

Christchurch kentinde 2 ayrı camiye saldırarak 49 kişiyi öldüren 4 saldırgandan birisi olan 28 yaşındaki Avusturalya vatandaşı Brenton Tarrant, internet üzerinden, 'ırkçı ideolojiye, Fransa gezisinden sonra sahip olduğunu' açıkladı. Kendisini "normal bir aileden gelen, beyaz bir adam" olarak tanımlayan Tarrant, soru cevap formunda yayınladığı bu belgede, fikirlerinin 'üstünlük/suprémacisme ve ırkçılık/racialisme' üzerine kurulduğunu açıkça dile getiriyor. Ve şiddet dolu cümleler içeren açıklamalarında, 'Avrupalı olmayan işgalcilerle' savaşma çağrısında bulunuyor. Aksi taktirde 'beyazların soykırımının yakın olduğunu' söylüyor.

Brenton Tarrant, internet üzerinden yaptığı yayınlarda, Nisan ve Mayıs 2017 tarihleri arasında Batı Avrupa'ya bir gezi düzenlediğini, bu gezi esnasında İspanya, Portekiz ve Fransa'da yaşadıklarının eyleme geçme kararını tetiklediğini yazıyor. Brenton Tarrant, Fransa’da geçirdiği günlerde, Doğu Fransa'da gördüğü küçük bir kasabada bile göçmenlerin olduğunu ve ülkeyi "tümüyle istila ettiğini" yazıyor.

Le Pen'in kaybetmesine üzülmüş

Brenton Tarrant, Fransız aşırı sağ lider Marine Le Pen'in, 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Emmanuel Macron karşısında kaybetmesinden dolayı büyük hayal kırıklığı duyduğunu dile getiriyor. Macron ile Le Pen arasındaki seçim düellosunun "saçma bir maç" olduğunu belirterek, "Yarı milliyetçi bir partinin iktidara gelmesi benim için en azından bir politik çözüm umudu olabilirdi. Ama Macron'un kazanması politik çözüm umudumu bitirdi" diyor. Tarrant, Le Pen ve partisini de, 'ülkesini kurtarmak için hiçbir gerçek planı yok" sözleriyle eleştiriyor.

Fransız aşırı sağ politikacı Marine Le Pen, Twitter hesabı üzerinden, Yeni Zelanda saldırısını, "Terör saldırıları, akla gelebilecek en kötü korkaklık eylemleridir. Amaçları ne olursa olsun ve nerede olurlarsa olsunlar, acımasızca cezalandırılmalılar, kurbanlar ve yakınları büyük bir dayanışma ile desteklenmeli" sözleriyle kınadı.

Renaud Camus'nun "Büyük İkame" tezi

Tarrant'ın, aynı kanaldan, Fransız aşırı sağ ideolog Renaud Camus'nun 2011 yılında yazdığı 74 sayfalık "Büyük İkame" adlı kitabını 'manifesto' olarak yayınladığı da ortaya çıktı. Saldırıya geçmeden hemen önce İnternet üzerinden kitabı yayınlayan Terrant, 'Batı dünyasının Avrupalı olmayanlar tarafından işgalinden dolayı üzülüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'u 'küreselci ve beyaz karşıtı' olarak tanımlıyor ve 'kitlesel göç akınını desteklediğini' dile getiriyor. 'Böyle bir kişinin yarı milliyetçi Marine Le Pen'i yenmesinden duyduğu üzüntünün, eyleme geçmesinin tetikleyicisi olduğunu, Fransa gezisinde, küçük kasabalarda bile işgalcileri gördüğünü" anlatıyor.

Sınırları Fransa'yı aşan aşırı sağ ideolojiye sahip "Büyük İkame/La Grand Remplacement" adlı kitap, iki temel fikir üzerine kurulu.

Birinci fikir özetle, "kitlesel göç sonrası, doğurganlık hızı ev sahiplerinden fazla olan göçmenlerin, Avrupalı olmayan göçmenlerin geldikleri yerlerdeki nüfusları sayısal olarak geçecekleri tehlikesine" dikkat çekiyor . Aynı zamanda kendi kültür ve dinlerini topluma dayatacaklarını vurguluyor. Kitapta, ırkçı bir bakış açısı ile insanların ait olma kriterleri, derilerinin rengi ve etnik kökenlerine göre belirleniyor. Ve bir kişi, bir kaç kuşak boyunca Fransa'da doğsa bile, bu insanların da "büyük ikamenin unsuru" oldukları kabul ediliyor.

Rakamlar tersini söylüyor

Bu teze göre, nesiller boyu Fransız olan Antil Adaları'nın mensupları "yerine geçme/ikame" unsuru. Ama beyaz İtalya'dan, Polonya'dan gelenlerin çocuğu ikame unsuru olarak kabul edilmiyor. Ancak rakamlar, bir ikame sürecinden çok uzakta olunduğunu gösteriyor. Zira, Avrupalı olmayan göçmenlerin sayısı Fransız nüfusunun yüzde 5'ini geçmiyor.

Kitabın dayandığı ikinci temel fikir ise daha komplocu bir yaklaşım içeriyor. Buna göre, bu 'büyük ikmal' süreci, 'ikmal yanlısı bir hükümetin komplosu' aracılığıyla gerçekleşecek. Küreselciler olarak adlandırılan, kapitalist egemen seçkinlerin, gizli bir plan dahilinde, kitlesel göçe zemin hazırlayacakları ve milli, kültürel ve etnik farkılılarından arındırılmış "yeni insanı" yaratacağı, 'böylece bu insanları küresel ekonomide kolayca takas etmeyi ve yer değiştirmeyi' hedefledikleri tezi öne sürülüyor.

Tarihçi Nicolas Lebourg, Le Monde gazetesine, Bu tezin, Renaud Camus tarafından ilk kez 2010 yılında kamuya açık olarak savunulmaya başladığını anlatıyor. Camus'nun da bu fikirlerini, Fransız milliyetçiliğinin babası Maurice Barre'ye dayandırdığını belilrtiyor. Buna göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında bu komplonun Yahudiler tarafından yapılmaya çalışıldığı ve yahudilerin Avrupa'yı "fiziksel ve kültürel melezleme" yöntemi ile yok etmeyi hedefledikleri iddia ediliyor. Camus, Barre'nin bu fikirlerini 11 Eylül saldırılarının ardından güncelliyor, anti-semit bölümleri çıkararak, islamafobik görüşlere uyarlıyor.

Renaud Camus reddetti

AFP'nin temas kurduğu Renaud Camus ise, saldırının "korkunç, kabul edilemez, suçlu, felaket ve aptalca" bir eylem olduğunu belirterek, saldırganın kendi kitabını yayınlaması konusunda ise "Benim yazılarımla propaganda yapamaz. Çünkü ben tümüyle tersini destekliyorum" tepkisini verdi.

Fransız politikası ve elitleri arasında, Camus'nun etkisi açıkça görülüyor. Filozof Alain Finkelkraut'dan, yazar Michel Houelbecq ve Eric Zemmour'a kadar pek çok entellektüel, Fransa'da müslümanların iktidarı ele geçireceklerini savunuyor. Aşırı sağ parti Ulusal Cephe'nin kurucusu Jean Marie Le Pen ve torunu Marion Marechal Le Pen başta olmak üzere, bazı aşırı sağ politikacılar da "büyük ikame" tezini savunuyor. Merkez sağ Cumhuriyetçiler'in lideri Laurent Wauquiez de 2017 yılında televizyon ekranlarından bu tezin 'bir gerçek' olduğunu ve bunu görmek için cumhuriyetin kayıp banliyölerine gitmenin yeterli olduğunu dile getirdi.

Fransız eski İç İstihbarat Servisi Şefi Patrick Calvar, 2016 yılında, Meclis Savunma Komisyonu'na verdiği bilgide, Fransa'da yükselen aşırı sağ şiddete dikkat çekmiş ve Fransa'nın "bir iç savaşın eşiğinde" olunduğu uyarısını yapmıştı.

XS
SM
MD
LG