New York Üniversitesi (NYU) öğretim görevlisi Prof.Dr.Selçuk Şirin, Türkiye’de 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerin sonuçlarını değerlendirdi.
Şirin, yerel seçim sonuçlarının Türk demokrasisine rekabet getirdiğini belirterek, “Yerel yönetimlerdeki bu rekabet uzun vadede merkezi yönetimi de bence değiştirecek, dönüştürecek. İçeride buna ihtiyacımız var. Türkiye siyasetinin içeride rekabete ihtiyacı var. Buna AK Parti’nin de ihtiyacı var. CHP’nin de ihtiyacı var” dedi.
VOA Türkçe’ye yerel seçim sonuçlarıyla ilgili görüşlerini aktaran Şirin, geçtiğimiz hafta piyasa çıkan ‘Yetişin Çocuklar’ adlı son kitabıyla ilgili de bilgiler verdi.
“Seçimlerin getirdiği kutuplaşmadan insanlar bir araya gelip ortak iş ve proje geliştiremiyor “
Şirin, son yıllarda yapılan çok sayıdaki seçimlerin başta ekonomi olmak üzere Türk toplumunu olumsuz bir şekilde etkilediğini belirterek, seçimlerin getirdiği kutuplaşmanın iş hayatını da olumsuz etkilediğini kaydetti. Şirin, “Henüz İstanbul sonuçlanmadı ama genel resim ortada. Türkiye’de son beş yılda çok sayıda seçim yapıldı. Bu seçimlerin her biri Türkiye’ye ağır bir fatura getiriyor. O sandığı kurmanın ekonomiye getirdiği sıkıntının ötesinde toplumsal ayrışmanın da ekonomik bir etkisi var. Bir taraftan da yapılan bu seçimler nedeniyle toplumsal gerilimler yaşanıyor. Sandığın getirdiği kutuplaşma ve kamplaşma da var. İnsanları altı ayda bir sandığa götürmenin ne anlamı var. Siyasal kamplaşma yüzünden insanlar gerçek sorunlarına odaklanamıyor. Ortaya konulan çok fazla sandık yüzünden insanlar karşı karşıya kalıp çatışma içine giriyor. Birbirlerine güvenleri azalıyor. Bu yüzden insanlar bir araya gelip ortak iş geliştirmiyor. Proje geliştirmiyor, sorunları çözemiyor, ortak çözüm yolları bulamıyor. Türkiye’nin bundan kurtulması lazım. Bir bu kadar çok sandığın olmaması lazım bir de bu seçimlerde bu kadar ayrıştırıcı söylemlerin olamaması lazım” dedi.
“Güçler dengelendi rekabet iyidir”
Türkiye’deki yerel seçim sonuçlarının güçleri dengelediğini ifade eden Şirin, “Seçim sonuçlarına baktığınızda Türkiye ikiye bölünmüş durumda. Diğer referandum, başkanlık seçiminde elli artı biri alan tüm ülkede kazanmış oluyor. Yerel seçimin güzel tarafı her yerde farklı partilerin kazanma şansı var. Yerel seçim sonuçlarına baktığımız zaman dengeli bir şekilde dağılım oldu. CHP, nüfusun yüzde elliye yakın bir bölümünde ağırlıklı. AK Parti ve MHP’nin de elinde benzer bir ağırlık var. Dolayısıyla dengeli bir bölünme oldu. Büyükşehirlerde CHP’nin uzun bir süredir savunduğu bir argüman vardı. O tutmuş görünüyor. Bir süre Türkiye’nin siyasal kamplaşmalardan uzak gerilimler yerine gerçek sorunlarına odaklanmasını umuyorum. Ankara, İstanbul ve İzmir’de yeni gelen başkanlarında uzunca bir süredir birikmiş sorunlara da, yaratıcı, inovasyona dayalı çözümler bulmasını umuyorum. O açıdan her zaman olduğu gibi umudum yüksek. Güçler dengeledi. Rekabet her zaman iyidir. Türkiye’nin de rekabetten uzak olması, rekabetsiz bir demokratik yapılanma içerisinde uzunca bir süredir var olması, güçlü bir ana muhalefetin olmaması Türkiye’yi her anlamda sıkıntıya sokan bir süreçti. Dolayısıyla rekabet her zaman iyidir. Bu seçim sonuçları hem genelde hem de yerelde de çok büyük rekabet getirecek. Yerelde farklı kulvardan gelen kişiler var. Ankara ve İzmir’de seçilen başkanlar farklı kulvarlardan geliyor. CHP’nim kendi içerisinde de tatlı bir rekabet ortaya çıkacak” diye konuştu.
“Türkiye’nin satabileceği en önemli şeylerden biri demokratik yapısı”
Türkiye’nin demokratik yapısının önemli bir faktör olduğunu belirten Şirin,”Türkiye’nin imajı için demokrasinin sağlıklı bir şekilde sandıkta tecelli etmesi çok iyi bir şey. Türkiye’nin satabileceği en önemli şeylerden birisi demokratik yapısı. Ortadoğu’da sokaklarda Türkiye’nin en çok gözde olduğu dönemlerde yapılan anketlerde, sokaklarda soruyorlardı ‘en çok hangi ülkede yaşamak istersiniz?’ diye. Bu soruların cevabında hep Türkiye çıkıyordu. Niye? Demokrasi var diye. Azerbaycan’dan Mısır’a kadar olan bir coğrafyada Türkiye’ye demokrasi olduğu için teveccüh gösteriliyor. Neden? Çünkü, çok seslilik var diye. Farklı kültürler bir arada yaşayabiliyor diye teveccüh gösteriliyor. Yerel seçim sonuçları da buna hizmet ederse ki edeceğine inanıyorum. Türkiye için bundan iyi bir tanıtım olmaz” dedi.
“Türkiye’ye yönelik batıdan gelen eleştirileri haksızlık olarak kabul ediyorum”
Türkiye’ye batıdan gelen siyasi eleştirilerin haksızlık olduğunu belirten Şirin, “Batının doğuya bakacak bir durumu yok. Brexit ile gelinen durum ortada. En popülist girişim Brexit’tir. Ayrıca şu anda dünyanın her tarafında popülizm yükselişte. İngiltere’de, burada Amerika’da, her tarafta. Dolayısıyla bunlardan farklı bir şekilde Türkiye’yi yorumlamak Türkiye’ye de haksızlık etmektir. Dünya nereye gidiyorsa biz de oraya gidiyoruz. En son seçimlere bakın Brezilya’da da durum aynı. İsrail’de bunun içerisinde. Dünyanın büyük bir bölümü böyle bir durum içerisinde. Bu ortamda Türkiye’nin ayıklanıp eleştirilmesine ben karşı çıkıyorum. Mesela Brexit’in açıklanabilir hiç bir tarafı yok. Batının Türkiye’ye eleştirilerini haksızlık olarak görüyorum” dedi.
“AK Parti’nin de CHP’nin de rekabete ihtiyacı var”
Yerel seçim sonucunda çıkan farklılıkların Türkiye’nin lehine bir gelişme olduğunu belirten Şirin, “Türkiye’de yerel seçim sonrasında ortaya çıkan haritaya baktığınız zaman bu yüzde elli, elli bölünmüşlüğü uzunca bir süredir yapılan seçimlerden ayrı görmek lazım. Haritaya bakınca farklı farklı seslerin çıktığını görüyorsunuz. Farklı farklı kimliklerin, farklı siyasetçilerin iktidar olduğu yerel yönetimler görüyorsunuz. Bu farklılıklar Türkiye’yi bir laboratuvar yapacak. İzmir’de ayrı bir çözüm olacak. Balıkesir’de ayrı bir çözüm olacak. Gaziantep’te ayrı bir çözüm olacak. Türkiye’nin bütün bu çözümlerin birbirleriyle yarışmasına ihtiyacı var. Türkiye’nin her tarafında aynı formülün devreye girip oradan daha iyi bir sonuç çıkacağını beklemeyelim. Böyle bir şey hiç mümkün değil. O anlamda yerel yönetimlerdeki bu rekabet uzun vadede merkezi yönetimi de bence değiştirecek, dönüştürecek. İçeride buna ihtiyacımız var. Türkiye siyasetinin içeride rekabete ihtiyacı var. Buna AP Partinde ihtiyacı var. CHP’nin de ihtiyacı var” dedi.
“Belediyeler eğitim sisteminin güçlenmesine katkıda bulanabilir”
Türkiye’deki eğitim sisteminin değişmesi gerektiğini kaydeden Şirin, “Hep söylediğim gibi okul öncesi eğitim çok önemli. İki ile altı yaşa arasındakieğitimi çok önemli. Bütün dünyada eğitim üzerine yapılan araştırmalardan çıkan tek bir sonuç var oda okul öncesi eğitimin önemi. Çocukların gelişme cağında mutlaka eğitim vermemiz şart. Çocuğun doğduğu sıfır yaşından otuz yaş arasında aldığı eğitime baktığınızda iki ile altı yaş arasında çocuğa verdiğiniz eğitimin karşılığı bire sekiz. Bu bir çocuğu iyi yetiştirmenin temelini oluşturuyor. Okul öncesi eğitime önem verilmesi gerekir. Şimdiye kadar azda olsa okul öncesi eğitim kurumları açıldı. Bunun yaygınlaştırılması lazım. Her mahallede bir okul eğitim kurumu açılmalı. Yeni dönemde yerel yönetimlerin ellerinde çok büyük fırsatlar var. Ben yerel seçim öncesi seçmenlere çağrı yaptım. Tüm başkan adaylarından mahallenize iyi bir okul öncesi eğitim veren bir kurum açma sözü alın dedim. Önümüzdeki dönemde bunun sonuçlarını göreceğimizi umuyorum. Hem büyük şehirlerde, hem de ilçelerde okul öncesi dönemi eğitimleri verilmeli. Bu belediyeler içinde çok büyük fırsat. Türkiye’deki bütün belediyeler, büyük şehir veya ilçeler belediyesini düşünün her birinin okul öncesi verdiği eğitim kurduğunu düşünün. Çeşitli modellerin birbirleriyle yarıştığını düşünün. Üç beş yıl sonra Kars Modeli çıkacak, memleketim olduğu için söylüyorum. Belki Mersin modeli çıkacak. Belki Gaziantep modeli çıkacak. Bu niye önemli biliyor musunuz? İtalya’da çok iyi okul öncesi eğitim veren kurumlar var. Romanya’da çok iyi okul öncesi eğitim veren kurumlar var. Bunların hepsi literatüre girdi. Bunu bizde yapabiliriz” dedi.
Şirin’in son kitabı ‘ Yetişin çocuklar’
Şirin geçtiğimiz hafta piyasa çıkan ve oldukça ses getiren‘Yetişin Çocuklar’ adlı son kitabında, çocukların nasıl yetişmesi gerektiğini bir kılavuz haline getirip, bebeklikten ergenliğe çocukların nasıl eğitileceğini yazdı. Şirin son kitabını şöyle değerlendirdi: “Aslında bu kitap yirmi yıl önce hayalini kurduğum kitaptı. Türkiye’de kitap yazacaksam bu olmalıydı. Biraz gecikti. Gecikmesinin iki nedeni var. Ben baba olunca kitapta yazılanlarla yani kuramsal bilgilerle hayattaki pratikler arasında ciddi farklar olduğunu gördüm. Kendi hayatımda gördüm ve kitabı geciktirdim. Kendi pratiklerimi yaşadıktan sonra bu kitabı yazmaya karar verdim. Şu an içim çok rahat çünkü kitapta şu an tamamen bir bilimsel çerçeve var. O bilimsel kuralları da Türkiye’nin şartlarına göre uygulamış bir baba var. Her sayfasında bir çocuğun nasıl yetiştirilmesi gerektiğini anlatan çok somut önerilerim var. Hepsinde içim rahat çünkü hem bilimsel hem de pratikte yaşadığım için kefilim. İkinci bir nedeni de Türkiye’de olmadığını bildiğim şeyleri de katma istediğimdi. Bu kitaptaki hedefim anne ve babaların çocuklarını on sekiz yaşına getirene kadar neler yapabileceği nasıl eğiteceklerini yazdım. Çok pragmatik bir kitap. Çok faydalı bilgiler var.”