Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington’a yapacağı kritik ziyaret öncesinde, Amerika’nın YPG’yi silahlandırma kararı iki ülke ilişkilerinde yeni bir gerilime neden oldu.
Peki Amerika’yı Erdoğan-Trump zirvesine bir hafta kala böyle bir karar açıklamaya iten nedenler nelerdi? Bu kararın Türk-Amerikan ilişkilerine etkileri ne olur? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinden ne sonuçlar bekleniyor? İşte tüm bu soruları Washington’da Türkiye uzmanlarına sorduk.
Washington Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Soner Çağaptay, Amerika’nın YPG’yi silahlandırma kararını uzun zamandır kendi içinde yaptığı bir değerlendirme ve görüş alışverişinin ardından aldığını söyledi.
Çağaptay’a göre, Amerika, IŞİD’in terör saldırıları planlarını oluşturmada merkez olarak kullandığı Rakka’yı aslında Türkiye’nin önerdiği gibi Özgür Suriye Ordusu ve Türk özel kuvvetlerinin dahil olduğu bir kuvvetle almak istiyordu. Ama bunun için 10 ila 12 bin kişilik kuvvete ihtiyacı vardı ve bu sayıya da YPG ve içinde olduğu Suriye Demokratik Güçleri sahipti. Bu nedenle de Rakka operasyonunu YPG ile yapmaya karar verdi.
Bu mesajın aslında daha önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na Washington ziyareti sırasında aktarıldığını belirten Çağaptay, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın dahil olduğu Türk heyetiyle görüşmelerde ise bir uzlaşma zeminin ortaya çıktığını öne sürdü.
Kamuoyu önünde gösterilen tepkilere rağmen, ilişkilerde bir kriz değil tam tersine perde arkasında bir anlaşmanın olduğunu savunan Çağaptay, gelecek hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinde daha net göreceklerini söylediği anlaşmayı şöyle tarif etti:
“Türkiye, Amerika'ya YPG ile işbirliği konusunda Suriye'de anlayış gösteriyor, bunun karşılığında Amerika Türkiye'ye PKK ile mücadelede Irak içinde yardımcı oluyor. İşte Türkiye Rakka'nın alınması konusunda Amerika'nın YPG ile hareket etmesine aleni olarak karşı çıkacak muhtemelen ama esas olarak bunu zorlaştıracak fiili sahada adımlar atmayacak. Bunun karşılığında Amerika PKK ile işbirliğine karşı Irak bazlı olarak Türkiye'ye istihbarat paylaşımı dahil olmak üzere daha fazla yardımcı olmaya başlayacak. Bu açıdan iki önemli yer var. Birincisi Kandil, PKK'nın İran-Irak sınırında sahip olduğu dağlık bölgeleri olan bir üs. İkincisi de Sincar, PKK'nın Irak-Suriye sınırında oluşturmaya çalıştığı, yine dağlık bir bölge olan bir üs oluşturmaya çalıştığı bir yer. Sincar çok önemli çünkü Kandil baya uzak Suriye'deki harekat sahasına. Sincar Dağı Irak'ta yer almakla birlikte bir kısmı Suriye'de yer alan bir dağlık mevki. Ve PKK'nın burada oluşturmaya çalıştığı üs çok önemli çünkü bu bir oldu bitti olacak gibi görünüyor Ankara açısından, bunun engellenmesi gerekiyor. İşte bu açıdan Sincar'a yönelik olarak bir askeri harekatın Amerika tarafından desteklenmesi bu Türk-Amerikan ilişkilerindeki uzlaşmanın iki ayağından birisi olacak. Diğeri de Rakka operasyonu konusunda Türkiye'nin buraya verdiği zımni destek olacak diyebiliriz.”
‘Esas kriz Rakka’nın alınmasından sonra yaşanabilir’
Ancak Çağaptay’a göre Türkiye ile Amerika ilişkilerinde esas kriz Rakka’nın IŞİD’den geri alınmasından sonra patlak verebilir:
“YPG Rakka'yı aldıktan sonra söz verdi Rakka'dan çekilecek ve Rakka'yı gerçek sakinleri olan Araplar'a geri verme konusunda söz verdi. Ama biz geçmişte de gördük ki YPG daha önce böyle sözler verdi tutmadı, örneğin Münbiç'i aldığında Münbiç'i o şehrin gerçek sakinleri olan Araplar'a geri vereceğini söylemişti vermedi elinde tuttu ve burayı fiili olarak Kobani kantonuna kattı. İşte bu sıkıntı Rakka'da da olabilir, Rakka'yı belki YPG elinde tutmayacak, bence YPG aslında Amerika'ya da vermeyecek Rakka'yı belki de çünkü Esat rejimi ve onun bölgedeki koruyucuları olan İran ve Rusya'yla kendi otonomisinin, Rojava'nın tanınması karşılığında Rakka'yı onlara verebilir, yani Esat'a Rusya'ya İran'a verebilir diye düşünüyorum. İşte bu da Türk-Amerikan ilişkilerindeki kriz şu anda değil ama Rakka alındıktan sonra ortaya çıkabilir diye düşündürtüyor bizi.”
‘Ziyaret olumlu geçecek’
Erdoğan’ın Washington ziyaretinin genel anlamda olumlu geçeceğini düşündüğünü ifade eden Çağaptay, Fethullah Gülen konusunda ise iade talebinden çok şu boyutun öne çıkacağı görüşünü dile getirdi:
“Acaba Gülen hareketinin buradaki kurumlarına yönelik Amerikan hükümetinin idari ve kanuni olarak daha sıkı takibe alması gibi önlemler gündeme gelebilir mi bu görüşmede ona bakmak lazım, iadeden daha çok. Belki de Adalet Bakanı'nın buraya ziyaretini de bu açıdan değerlendirmek gerekiyor. Beyaz Saray ne kadar Türkiye'nin Gülen konusundaki hassasiyetine kulak verdiğini gösterirse maddi örneklerle Cumhurbaşkanı'na, o da Washington'dan o kadar memnun ayrılacak diyebiliriz.”
Çağaptay, AK Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin siyasi kimyasının değiştiği ve bunun Türk-Amerikan ilişkilerinin yapısında da değişikliğe neden olduğu görüşünde.
“Bu değişiklik sonucunda Türkiye’nin Amerika’ya yönelik tavrı çok farklı. Türkiye artık kendini daha bir ortak değerler kümesinde iki ülke olarak görmek yerine, Amerika ile alışveriş ilişkisi içinde olan bir ülke olarak görüyor. Dolayısıyla sen bana bunu yaparsan ben de sana bunu yaparım tavrı var. İşte ziyaret belki bu açıdan olumlu geçecek ama ilişkilerde eskiye dönüş biraz zor çünkü Türkiye’nin siyasi kimyası, uluslararası ilişkilere bakış kimyası değişti.”
Atlantik Konseyi uzmanına göre ilişkiler krize doğru gidiyor
Öte yandan Atlantik Konseyi adlı düşünce kuruluşunda görev yapan Aaron Stein ise, hem YPG’ye silah yardımı kararı hem de Türk-Amerikan ilişkileri konusunda farklı bir tablo çizdi. Stein’a göre, Amerika’nın YPG’lilere silah yardımı zaten büyük oranda kaçınılmazdı.
“Bence Türkiye bu kararı engellemek için çok uğraştı ama başaramadı. Özellikle Amerikan ordusu içerisinde Suriye Demokratik Güçleri ve bünyesindeki YPG’nin Rakka’yı hızlı biçimde geri alacak tek güç olduğu kanısı üstün geldi. Amerika, ya Türkiye’nin kaygıları ya da savaşın önceliklerinden yana tercihini kullanacaktı, savaşın öncelikleri galip geldi.”
Stein, Amerika’nın YPG kararının sonrasında ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin arefesinde, Türkiye-Amerika ilişkilerine dair derin endişeler dile getirdi, ilişkilerin bir krize doğru ilerlediği görüşünü ifade etti.
“Bence HDP’ye oy verenler dışında hiçbir Türk bu karardan hoşnut değil. Bir krize doğru ilerliyoruz. Ve bu, onarması çok çok zor olacak bir kriz. İlk kez yüz yüze gelecek Erdoğan ve Trump görüşmenin dostça bir havada geçmesine gayret edecek, stratejik müttefiklik mesajları verecek ama iki taraf arasında anlaşılabilecek konu başlıkları çok az. Ankara’nın Fethullah Gülen ve YPG konusundaki taleplerini Amerika karşılayacak durumda değil. Dolayısıyla bence görüşmede Türk tarafı, görüntü verme dışında elle tutulur bir başarıyla dönemeyecek… İlişkilerde yaşananları aşmak zaman alacak, Johnson mektubu, ya da 1974’deki Kıbrıs’a müdahale gibi, (Türk-Amerikan ilişkilerinde) şu anki yaşananlar da bence tarih kitaplarına girecek boyutta. İlişkilerin aşırı bir gerilim ve krize eriştiği anlardan biri olarak tarihe geçecek. Bunu nasıl onaracağız, bu çok daha büyük bir soru.”
Stein, iki ülke arasındaki müttefikliğin devam edip etmeyeceğinde daha ziyade Ankara’nın tavrının belirleyici olacağını savundu.
Hem Stein hem Çağaptay, Türkiye’nin Rakka operasyonunda aktif bir rol üstleneceğini tahmin etmiyor.
İlişkilerin ne yöne doğru ilerleyeceği konusunda en net ipucu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki zirvede görülecek. Türk-Amerikan ilişkilerine kafa yoran herkesin gözü, Trump ve Erdoğan’ın görüşme sonrası vereceği mesajları çevrilecek..