Yunanistan’ın ardından İrlanda hükümeti de IMF ve Avrupa Birliği’nden yardım istemek zorunda kaldı. İspanya ve Portekiz ekonomileri ise yakından izleniyor. Avrupa ekonomileri neden zora girdi, Euro bölgesi doğru bir seçim miydi, Avrupa’daki gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkiler ve 2007 mali krizi sonrasında dünya ekonomisi yeniden nasıl şekilleniyor? George Washington Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Program Başkanı Michael Moore Melek Çağlar’ın sorularını yanıtladı. Söyleşinin metnini aşağıda bulabilirsiniz.
Melek Çağlar- Profesör Michael Moore programımıza katıldığınız için teşekkür ederiz. Söyleşiye İrlanda’daki gelişmelerle başlamak gerekirse, geçmişte gelişmekte olan ülkelerde gördüğümüz gelişmelere şimdi Avrupa ülkelerinde tanık oluyoruz. Önceki yıllarda Rusya, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler IMF’den yardım isterdi. Ancak şimdi Avrupa ülkeleri Uluslararası Para Fonu’ndan yardım alacak konuma geldi. Avrupa ülkeleri neden bu durumda, bu eğilimi hangi gelişmeler tetikledi?
Michael Moore – Son 10 yılda Avrupa’da kredi bolluğu vardı. Birliğin ikinci halka ülkeleri diye tanımlayabileceğimiz --Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve İtalya -- Euro’nun sunduğu avantajı kullanıp, düşük faizli kredilerle borçlanma yoluna gitti. Bu krediler sayesinde ülke ekonomileri olduğundan daha güçlü görünür hale geldi. Ama borçlar ödenemez duruma gelince dış yardım alınması yönünde bir ihtiyaç doğdu. Yunanistan örneğinde, hükümetin aşırı harcamaları sözkonusuydu, İrlanda örneğinde ise emlak piyasasının çökmesiyle özel bankalar ciddi sorunlar yaşıyor. Dolayısıyla sorunların kökeni farklı olsa da çıkılan yol hep aynı, ödenemeyen borçlar için dış yardım gerekiyor.
Melek Çağlar – İrlanda örneği özellikle ilginç, çünkü son 10 yılda bu ülke Avrupa’nın en güçlü ekonomileri arasında sayılıyordu. Büyüme hızı yüksek, işsizlik oranı azdı. Bir ülke ekonomisi bu kadar kısa zamanda çöküşe nasıl geçer, neden geçer?
Michael Moore – Bu aslında tipik bir spekülatif finans krizi. Tarih boyunca finansal şişkinliklerin patladığı çok ülkeye tanık olduk. Kredi ucuz olduğunda, insanlar daha çok borçlanıp, emlak gibi spekülatif kazanç sağlayacakları alanlara yatırım yapıyorlar. Ama bu alana dönük talep azalınca, bankalar, kredileri geri toplayamıyor. Aksine kimsenin oturmadığı evlerle baş başa kalıyorlar. Bu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tarih boyunca rastladığımız bir durum.
Çin emlak piyasasında tehlikeli gelişme
Melek Çağlar – Paranın ucuz olduğu her yerde insanlar daha çok borçlanır dediniz, Avrupa ülkeleri dışında aynı riskle karşı karşıya kalabilecek başka ülkeler de var mı?
Michael Moore – Buradaki en büyük soru işareti Çin’in üzerinde. Çin’de de spekülatif bir şişkinlik var. Yeni evlere büyük paralar harcanıyor, çok sayıda yeni bina inşa ediliyor ve bütün bunlar Çin bankalarından alınan kredilerle yapılıyor. Çin de bu tür bir bankacılık krizi yaşanabileceği endişesi var. Zaten bu yüzden hükümet emlak sektöründeki şişkinliği azaltacak önlemlere yöneliyor. Aynı adımları İrlanda’nın da atması beklenirdi.
AB Euro’nun devamı için elinden geleni yapar
Melek Çağlar – İrlanda gibi Avrupa ekonomilerindeki gelişmeler dikkate alındığında Euro bölgesi oluşturmuş olmak hala iyi bir fikir gibi duruyor mu?
Michael Moore – Euro bölgesi oluşturmak ve ortak para kullanmak bence iyi bir fikirdi. Ama farklı Avrupa ülkeleri arasındaki farklı ekonomik yapılar her zaman soru işaretleri uyandırıyordu. Fransa, Almanya gibi ülkelerin İrlanda ve Yunanistan gibi ülkelerle ekonomik açıdan aynı para birimini kullanacak kadar ortak paydaya sahip olduğunu düşünmek çok iddialı bir varsayımdı. Küçük bir grup ülkenin Euro bölgesine dahil edilmesi daha doğru olurdu. Geçmişte Euro bölgesinin geniş tutulmasından endişe edenler vardı, sanırım son gelişmeler, bu korkuları haklı çıkarıyor.
Melek Çağlar – Peki bu durumda Euro bölgesi eskisi gibi kalmaya devam edecek mi, yoksa kısa sürede tarihe mi karışacak?
Michael Moore – Kısa vadede Euro bölgesi devam edecektir. Avrupa ülkeleri ortak para kullanmak yerine kendi para birimlerini kullanıyor olsalardı, bugün biraz daha rahat hareket edebilirlerdi, örneğin İrlanda kurda devalüasyon yaparak rahatlama sağlayabilirdi, veya Almanya kendi para politikasını belirlemeyi tercih edebilirdi. Ekonomik açıdan Euro bölgesinin dağılması makul bir seçenek görünüyor. Ama mali bakımdan böyle bir gelişme tam bir felakete yol açar. Zaten teknik bakımdan nerdeyse imkansız gibi görünen bu tür bir sonuçtan kaçınmak için Avrupa ne pahasına olursa olsun elinden geleni yapacaktır. Ama yine de bu, Euro bölgesinin 10 yıl içinde ortadan kalkacağı yolundaki söylentileri engellemeye yetmiyor.
Melek Çağlar – Avrupa’daki bu olumsuz gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkiler?
Michael Moore – Avrupa bundan sonra çok yavaş büyüyecek. Mali piyasalarda yaşanan kriz Avrupa’nın kısa zamanda yeniden canlı bir ekonomiye dönüşme ihtimalini zorluyor. Türkiye de ihracat pazarı olarak Avrupa’ya bağlı kaldığı sürece buradaki olumsuz havadan etkilenecektir.
Küresel pazarın yeni müşterisi Çin
Melek Çağlar –Küresel ekonominin önündeki en büyük sorunlardan biri ticaretteki dengesizlikler. Bu sorun nasıl giderilecek?
Michael Moore – Bu başta Amerika olmak üzere dış ticaret açığı olan tüm ülkeleri ilgilendiriyor. Son 30 yılda Amerikalılar tüketim harcamalarını dışarıdan sağladıkları kaynaklardan yaptılar. Çin gibi ülkeler Amerika’ya kredi sağladı. Ama artık bunun değişmesi gerekiyor, Amerika’nın daha az harcaması, daha çok tasarruf yapması, Çin’in de daha çok harcaması gerekiyor. Elbette yüz milyonlarca Amerikalının ve Çinlinin alışkanlıklarını bir anda değiştirmek mümkün değil, ama ancak bu değişim sağlanırsa Amerika’nın cari açıkları beş ila 10 yılda azalır.
Melek Çağlar – Bugüne kadar Amerika’nın harcamaya dayalı tüketim ekonomisi dünya ekonomisine canlılık sağladı. Eğer bu sosyal değişim sağlanır da Amerikalılar artık daha az harcarsa, bu kez dünya ekonomisine hangi faktör canlılık katacak?
Michael Moore – Bütün gözler Çin’in üzerinde. Çin’in 1 milyarı aşkın nüfusuyla yeni tüketim kaynağı olması bekleniyor. Çin ihracata dayalı modelden iç tüketim ağırlıklı bir ekonomiye geçerse, küresel ekonomi de canlanır. Aynı umut Hindistan için de besleniyor. Ama bu iki ülke tüketim harcamalarını yükseltmezse, Amerika da, mevcut sıkıntıları yüzünden, daha az harcama yapmayı sürdürürse bu durumda fiyatlar üzerinde büyük baskı oluşur, durgunluk devam eder. Ama sanıyorum Çin de bunun farkında ve iç talebi canlandıracak adımları atıyorlar.
Melek Çağlar – Profesör Michael Moore teşekkür ederiz.
Michael Moore – Ben teşekkür ederim.