Almanya ve Avusturya Suriyelilerin sığınma başvurularını durdurdu

Beşar Esat'ın devrilmesinin ardından, Almanya’da bulunan Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi konusundaki tartışmalar yeniden alevlendi.

Suriye'de Esat rejiminin düşmesi, Almanya'da mülteci politikalarının geleceği ve Suriyeli sığınmacıların durumu hakkında geniş çaplı bir tartışmayı beraberinde getirdi. Almanya’da Federal hükümetin Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF), Suriye’den gelen sığınma başvurularıyla ilgili kararları geçici olarak durdurduğunu açıkladı.

BAMF sözcüsü, ülkenin mevcut durumu nedeniyle sağlıklı bir değerlendirme yapmanın mümkün olmadığını belirterek, "Herhangi bir kararın dayanağı sağlam olmayabilir" ifadelerini kullandı.

BAMF Sözcüsü, mevcut başvuruların bekletileceğini ve diğer ülkelerden gelen sığınma başvurularına öncelik verileceğini belirtti. Bu karar, henüz sonuçlanmamış 47 bin 270 Suriyelinin sığınma başvurusunu etkiliyor.

Avusturya'dan daha sert tedbirler

Avusturya da benzer bir adım atarak, Suriyelilere yönelik sığınma başvurularını durdurdu.

İçişleri Bakanlığı, bu kararın Başbakan Karl Nehammer’in talimatıyla alındığını duyurdu.

Halihazırda 7 bin 300 Suriyeli sığınma başvurusunun işlem aşamasında olduğu açıklandı. İçişleri Bakanı Gerhard Karner, geçmişte verilmiş tüm sığınma kararlarının da gözden geçirileceğini ve düzenli bir geri dönüş ve sınır dışı programı hazırlanacağını açıkladı.

Ülkede ayrıca, aile birleşimi başvuruları da geçici olarak askıya alındı.

Her iki ülkenin kararları, Suriye’deki belirsizlikler nedeniyle alınmış olsa da, diğer Avrupa ülkelerinin Suriyeli sığınmacılarla ilgili politikalarını da etkileyebilecek önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

"Gönüllü veya zorunlu geri dönüş"

Suriye'de Beşar Esat'ın devrilmesinin ardından Almanya siyasetinde bu ülkedeki Suriyelilerin gönüllü veya zorunlu geri dönüşlerine ilişkin hararetli tartışma başladı.

Ülkede muhalefet partileri CDU/CSU ile AfD (Almanya için Alternatif Partisi), Suriye'deki durumun istikrara kavuşması halinde, Almanya'daki Suriyelilerin gönüllü veya zorunlu geri dönüşlerinin desteklenmesi çağrısında bulundu.

Hıristiyan Birlik Partileri CDU/CSU Meclis Grubu Başkan Yardımcısı Jens Spahn, Suriyeli mültecilerin gönüllü olarak geri dönüşlerinin desteklenmesi yönünde somut bir teklif sundu.

Spahn, "İlk adım olarak şunu yapabiliriz: Federal hükümet, Suriye’ye dönmek isteyen herkes için uçaklar kiralayabilir ve kişi başına 1000 Euro’luk bir başlangıç yardımı sağlayabilir" dedi.

İlgili Haberler Berlin’de, "Suriye’de kazanan Türkiye" yorumu

Ayrıca Almanya’nın Türkiye, Avusturya ve Ürdün ile birlikte "Yeniden İnşa ve Geri Dönüş Konferansı" düzenlemesini öneren Spahn, "Eğer Suriye‘de durum normalleşir, istikrar sağlanır ve bir gelecek perspektifi ortaya çıkarsa geri dönmelerini beklemek hakkımız. Ancak bunu değerlendirmek için daha birkaç hafta veya gün geçmesi gerekecek" ifadelerini kullandı

CDU Meclis Grubu İç Politika Sözcüsü Alexander Throm ise Esat’ın iktidardan düşmesiyle birlikte Suriye’deki durumun "köklü bir şekilde değiştiğini" belirtti. Esat rejiminden Almanya’ya kaçanların statülerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Throm, gönüllü geri dönüşlerin desteklenmesinin önemli olduğunu söyledi. Throm, "Herkes bilmeli ki sığınma, geçici bir konaklamadır" dedi.

İlgili Haberler Almanya’da Suriyeli mülteci dalgası endişesi

CDU’nun dış politika sözcüsü Jürgen Hardt da Suriyeli mültecilerin artık Almanya’yı terk ederek ülkelerine dönebileceğini söyledi. Hardt, bu durumun hem Suriye için hem de Almanya’daki sosyal güvenlik sistemleri için faydalı olacağını belirterek, yetkililerin ve mahkemelerin Suriye’deki değişikliklerin durumu nasıl etkilediğini değerlendirmesi gerektiğini vurguladı.

Hardt ayrıca, Avrupa Birliği ve Almanya’nın doğru adımları atması durumunda Suriyeliler’in geri dönüşü için yapıcı bir katkı sağlanabileceğini ifade etti. CDU’lu siyasetçi, bu sürecin bir parçası olarak Başbakan Olaf Scholz’un, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hızlı bir şekilde görüşmesi gerektiğini de ekledi.

CSU’nun Meclis Grubu Başkan Yardımcısı Andrea Lindholz da verdiği bir demeçte, Suriyeli sığınmacıların Almanya’ya kabulünün durdurulması gerektiğini savundu. Lindholz, "Son yıllarda insani yükümlülüklerimizi fazlasıyla yerine getirdik" diyerek, Suriye’de bir barış ortamı sağlanması durumunda birçok Suriyeli için "koruma ihtiyacının ve dolayısıyla Almanya’daki oturma hakkının" sona ereceğini belirtti.

Göçmen karşıtı AfD’nin (Almanya için Alternatif Partisi) dış politika sözcüsü Stefan Keuter, Esat rejiminin devrilmesinin Ortadoğu’da büyük bir siyasi istikrarsızlık yaratabileceği uyarısında bulundu.

Suriye’deki rejim değişikliğinin yeni bir göç dalgasını tetikleyebileceğini öne süren Keuter, Alman hükümetine hızlı ve etkin önlemler alma çağrısında bulunarak, "Alman sınırlarına yeni bir mülteci akınını önlemek için hemen harekete geçilmelidir. Bu süreçte şiddet yanlısı veya cihatçı unsurların kontrolsüz bir şekilde ülkeye giriş yapması engellenmelidir" dedi.

Keuter’in çözüm önerisi ise mültecilerin kendi bölgelerinde barındırılması ve desteklenmesi yönünde oldu. "Mülteciler, temel olarak kendi anavatanlarında ya da yakın bölgelerde kabul edilmeli ve burada desteklenmelidir" diyen Keuter, uluslararası işbirliğinin önemini vurguladı.

Federal Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı, sosyal demokrat SPD’li Michael Roth ise Suriyeliler’in ülkeye kabulünün durdurulması yönündeki talepleri "popülizm" olarak nitelendirdi. Roth, Suriye’de istikrar sağlanması durumunda bazı mültecilerin gönüllü olarak ülkelerine dönebileceğini ifade etti ancak şu an için durumun nasıl gelişeceğini kimsenin bilmediğini belirtti. Roth, "Belki de seçim kampanyası tartışmalarını bir kenara bırakıp, insanlara bir yol göstermenin mantıklı bir yolu üzerine düşünmeliyiz" diye konuştu.

"Türkiye Esat'ın düşüşünden en fazla yararlanan ülke olarak öne çıkıyor"

Bu arada, Esat’ın ülkesinden kaçmasıyla başlayan süreçte Almanya’da yapılan çok sayıda siyasi yorumda, değişen dengelerin Türkiye'ye Suriye'de avantaj sağladığı ve Berlin’in Ankara ile sıkı işbirliği içinde bulunması gerektiği ifade edildi.

Nitekim Hıristiyan Birlik Partisi CDU’nun dış politika sözcüsü Norbert Röttgen, Esat’ın devrilmesinde en büyük kazananın Türkiye olduğunu öne sürerek, "Avrupa’nın şimdi Türkiye’ye yaklaşması ve işbirliği imkanlarını araştırması gerekiyor" dedi.

Geçen hafta Brüksel'deki NATO Dışişleri Bakanları toplantısı kapsamında Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşen Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, "Bölgede kilit oyuncu olarak Türkiye, mevcut krizle başa çıkmada merkezi role sahiptir" ifadesini kullanmıştı.

Alman gazetelerinde çıkan yorumlarda da benzer görüşler dikkat çekiyor. Augsburger Gazetesi’ndeki "Türkiye Esat'ın düşüşünden en fazla yararlanan ülke olarak öne çıkıyor" başlıklı yorumda, Beşar Esat rejiminin devrilmesinin ardından Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın Suriye‘de en büyük kazananlar olarak görülmesi gerektiği ifade edilerek şu yoruma yer verildi:

"Türkiye, Suriye’deki muhalif grupların en önemli destekçisi olarak bu süreçte büyük bir avantaj elde etti. Ankara, ülkedeki gelişmeleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme konusunda önemli bir pozisyona sahip. Öte yandan, Esat’ın devrilmesiyle İran ve Rusya, bu süreçteki en büyük kaybedenler olarak öne çıkıyor. Bu gelişme, hem bölgesel güç dengelerini yeniden şekillendiriyor hem de Türkiye’nin Suriye’deki rolünü daha da güçlendiriyor. Ankara, bu süreçteki stratejik adımlarıyla bölgedeki etkisini artırma fırsatını elde etmiş görünüyor."

"Erdoğan Emevi Camii'nde namaz kılma hayaline çok yakın"

Sol liberal Die Tageszeitung’daki yorumda da Beşar Esat'ın devrilmesinin Ortadoğu'da önemli jeopolitik değişimlere yol açacağı ve bu süreçte Türkiye'nin bölgedeki etkisinin belirgin şekilde artacağı öne sürüldü.

Yorumda, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye iç savaşının başlangıcından bu yana Suriye'deki muhalif grupları destekleyerek Beşar Esat rejiminin sona ermesini hedefledi. Erdoğan, 2012 yılında yaptığı bir açıklamada, Şam'daki Emevi Camisi'nde namaz kılma arzusunu dile getirmişti. Bu ifade, Suriye'de rejim değişikliği beklentisinin bir sembolü olarak yorumlandı. Erdoğan bu hayaline artık çok yakın" denildi.

Ayrıca, Esat rejiminin çöküşünün, Türkiye için Suriyeli mültecilerin geri dönüşü ve Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde daha etkin bir rol oynaması gibi iki önemli fırsat sunduğu da belirtildi.