"İslam Almanya’ya aittir.” Almanya eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un 3 Ekim 2010'da yaptığı bir konuşmada kullandığı bu cümle, o dönemden bu yana Alman iç siyasetinde en çok tartışılan açıklamalardan biri.
Christian Wulf’un bu sözleri üyesi olduğu Hristiyan Demokrat Parti (CDU) tarafından uzun süredir benimsiyordu. Hatta CDU’lu eski Başbakan Angela Merkel de benzer bir açıklama yapmıştı.
Your browser doesn’t support HTML5
Ancak Merkel sonrası liderliğe gelen Friedrich Merz, göçmenlerle ilgili daha muhafazakar politikalar izlemeye başladı. Nitekim CDU’nun yeni "Temel İlkeler Programı" taslağında, İslam’ın da Almanya’ya ait olduğu politikasından vazgeçilerek, "Bizim değerlerimizi paylaşan Müslümanlar Almanya’ya aittir" cümlesi yer alırken, "Şeriat Almanya’ya ait değildir” ifadesine de yer verildi.
Friedrich Merz'in kurmaylarıyla görüştükten sonra, 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e başlattığı saldırı sonrasında oluşan durumun da altını çizerek, bu konuda yeni bir siyaset izlenmesi konusunda karar aldığı ve CDU yönetiminin ve Merkez Karar Yürütme Kurulu’nun bu yöndeki değişikliği açıklayacağı öğrenildi.
İlgili Haberler Almanya’da yükselişteki aşırı sağ partinin yasaklanması talebiAfD, "İslam Almanya’ya aittir" yaklaşımını eleştiriyordu
"İslam Almanya’ya aittir" yaklaşımı, CDU’nun kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ile göçmen karşıtı Almanya için Alternatif Partisi’nden (AfD) siyasetçiler tarafından çok eleştiriliyordu.
“Alman kültürünün Hristiyanlık ve Yahudilik üzerine kurulu olduğu, İslam’ın ise Batı toplumlarının ortak değerlerini paylaşmadığı” öne sürülürken, özellikle AfD açık bir şekilde İslam karşıtı bir siyaset izlemeye başladı.
Yapılan yorumlarda, CDU’nun İslam konusundaki yaklaşımını revize etmesi, AfD’nin oy oranının Almanya çapında yüzde 23’e, ülkenin doğusundaki eyaletlerde ise yüzde 32’ye çıkması ile bağlantılı.
Friedrich Merz’in 2024’te yapılacak Avrupa Parlamentosu ve Almanya’da eyalet seçimleri öncesinde partisini Müslümanlara mesafeli bir pozisyona çekmeyi hedefleyerek, AfD’nin oylarına göz diktiği belirtiliyor.
İlgili Haberler Avrupa’yı korkutan aşırı sağ dalga: Domino etkisiyle yayılan aşırı sağın bir sonraki adresi neresi?Wulff’e Merkel’den destek gelmişti
Christian Wulff, iki Almanya’nın birleşmesinin 20’nci yıldönümü dolayısıyla 3 Ekim 2010 tarihinde düzenlenen devlet töreninde yaptığı konuşmada, "Şüphesiz Hıristiyanlık Almanya’ya aittir. Şüphesiz Musevilik Almanya’ya aittir. Bu bizim Hıristiyan-Musevi tarihimizdir. Ama artık İslam da Almanya’ya aittir" diyerek toplumsal barışın korunması açısından önemli bir sinyal vermişti.
2018 yılında da Türkiye’nin o dönemdeki Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı bir görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında konuşan Angela Merkel de, Wulff’un söylemlerine atıfta bulunarak, "Buna tamamen katılıyorum. Almanya’da milyonlarca Müslüman yaşıyor. Bu Müslümanlar Almanya’ya aittir. Onların dini de İslam da Almanya’ya aittir" demişti.
Seçildiğinde 50 yaşında ve Almanya'nın en genç cumhurbaşkanı olan Christian Wulff, Alman siyasi tarihine geçen sözleri sonrasında muhafazakar ve göçmen karşıtı siyasetçilerin yanı sıra, Almanya’nın en büyük bulvar gazetesi Bild’in açtığı bir kampanya ile de uğraşmak zorunda kaldı.
Gazetede, Wulff’un eşinin daha önce hayat kadınlığı yaptığı iddia edilirken, bir başka haberde ise Aşağı Saksonya eyaleti başbakanı olduğu dönemde, 2008'de katıldığı bir festivalde yaptığı masrafı tanıdığı bir işadamına ödetmekle suçlandı. İddialar üzerine kamuoyunda oluşan baskı ve atmosfer sonrasında, Wulff 2012’de Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa etmek zorunda kaldı. O dönemde yapılan bazı yorumlarda, söz konusu iddiaların Wulff’un İslam’la ilgili sözleri sonrasında, bazı çevreler tarafından Cumhurbaşkanı’nı istifaya zorlamak için gündeme getirildiği öne sürülmüştü.
Wulff, VOA Türkçe’ye "Pişman değilim" demişti
Türkiye ile Almanya arasında 1961’de imzalanan "İşgücü Anlaşması’nın 60. yıldönümü" nedeniyle Berlin’de düzenlenen bir kutlama töreninde VOA Türkçe’nin konuyla ilgili bir sorusunu yanıtlayan Wulff, "Belki bu cümleden dolayı Cumhurbaşkanlığı’ndan oldum, bunu söyleyenler var. Kesin olarak söyleyebileceğim, birilerini kızdırdım ve beni yıpratmak için bir benzersiz kampanya başlatıldı. Kendi partimin yanı sıra, SPD ve Yeşiller gibi sol kesimde beni yalnız bıraktı. Ama bugün olsa gene aynı cümleyi söylerdim. Pişman değilim. Toplumsal gerçekleri ifade etmek, dürüst politikacıların görevidir" şeklinde konuşmuştu.