Amerika Maliye Bakanlığı, Kongra Gel örgütünün kurucu ve liderlerine karşı mali yaptırımlar uygulanacağını açıkladı. ABD Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Cemil Bayık, Duran Kalkan, Remzi Kartal, Sabri Ok ve Adem Uzun’un malvarlıkları donduruldu.
Açıklamada, Kongra-Gel terör örgütünün Beyaz Saray tarafından “uyuşturucu kaçakçılığı yapan bir örgüt” olarak sınıflandırıldığı; Kongra-Gel’in ayrıca Dışişleri Bakanlığı’nın yabancı terör örgütleri listesinde bulunduğu hatırlatıldı.
Georgetown Üniversitesi’ndeki Türk Araştırmalar Enstitüsü Direktörü David Cuthell, kararın PKK’nın maddi kaynaklarının kurutulması açısından önemli olduğunu söyledi: “Bu kararla adı geçen beş kişinin malvarlıkları donduruluyor ve terör örgütü PKK’nın maddi kaynaklarının bir kısmının azaltılması için iyi bir yöntem. Kesinlikle olumlu bir adım.”
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Profesör Cuthell yaptırım kararının anlamlı bir adım olduğunu belirtti: “Bu Amerikan yönetimi tarafından atılan anlamlı bir adım. Bir açıdan PKK’nın dişlerini sökmek gibi – para kaynaklarını kurutmak… Bu küçümsenmemeli. İleriye bakacak olursak elbette daha fazla işbirliği yapılabilecek alanlar var. Ama bu çok iyi bir adım oldu.
Washington’da bu aralar PKK terör örgütüne karşı atılan bu adım kadar Yüksek Seçim Kurulu’nun 12 bağımsız milletvekili adayının adaylığını iptal etmesi de gündeme geliyor. Amerika Dışişleri Bakanı’nın Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu yardımcısı Phil Gordon, [önceki gün yapılan bir basın toplantısında] “siyasi sürecin kapsayıcı olmasının son derece önemli olduğunu; insanların siyasi nedenlerle dışlandığı izleniminden kaçınılması gerektiğini,” söylemişti.
David Cuthell da YSK’nın kararını “yapıcı değil,” diyerek eleştirdi: “Bu yapıcı bir karar değildi. Demokrasinin kendini göstermesine izin verilmeli. Bazı insanlar Türk kamuoyunun geneli tarafından uygun görülmeyebilir, ancak halkın tercihini belirtmesine fırsat vermeden önce bunları tasfiye etmek uzun vadede yapıcı değil.”
Geçenlerde yayınlanan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın insan hakları raporunda 2010 yılında Türkiye’de basın özgürlüğünde gerileme olduğu belirtilmişti. Washington’da bu konu sıkça değerlendiriliyor. Profesör Cuthell, “Amerikalı yetkililerin de dile getirdiği kaygıları paylaşamamak mümkün değil,” dedi: “Son yaşananlar; hiçbir şeyin zamanlı bir şekilde ilerlememesi, bizim için ürkütücü bir durum. Bilinçli olsun, olmasın… Bizim buradan edindiğimiz izlenim bu tür şeyler ne Amerika’yla ne de batı Avrupa’daki durumla örtüşüyor. Umarım yaratılan izlenimler de göz önünde bulundurulur ve önlemler alınır. Çünkü bunlar iyi bir görüntü vermiyor.”