Suriye’deki olayların patlak vermesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, Esad hükümeti diğer dört Arap rejimini yıkan baskıya dayanmayı başardı.
Mısır’da Hüsnü Mübarek’in çok güvendiği ordu onu devlet başkanlığından aldı. Libya’da daha isyanın başında yardımcıları, Muammer Kaddafi’den uzaklaştı. Tunus’ta Zeynel Abidin bin Ali birkaç hafta içinde ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Yemen’deyse Ali Abdullah Salih uzun süre dayandı, ama komşu ülkelerin baskısıyla sürgüne gitmek zorunda kaldı.
Ancak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hiçbir yere gitmeye niyetli değil. Ordusu Humus’tan sonra Dara ve İdlib’de rejim karşıtlarını yok etmeye çalışıyor. Esad ailesinin isyancılar tarafından ele geçirilen elektronik postaları, Beşar’ın eşi Esma’nın bunca karmaşanın içinde Şam’daki konutlarına yeni eşya almayı kendine dert ettiğini gösteriyor.
Beşar Esad bu rahatlığı, 40 yıl önce babası Hafız Esad’ın yönetimi ele geçirdikten sonra kurduğu sisteme borçlu. Carnegie Ortadoğu Merkezi’nden Paul Salem, 1970 yılında bir darbeyle işbaşına gelen Esad rejiminin, her türlü darbe girişimi ve isyana dirençli bir yapı geliştirdiğini belirtiyor.
Baba Esad zamanında karmaşık bir istihbarat yapısı kurdu. Kurduğu sistem yalnızca herkesi izlettirmekle kalmadı, izleyenleri de izlemeye aldı. Yönetiminin kilit noktalarına, bağlı olduğu Nusayri mezhebinden yakınlarını yerleştirdi, Hristiyan ve Dürzi azınlığı da yanına çekerek, onları Sünni çoğunluktan gelebilecek tehlikelere karşı koruduğu izlenimi yarattı.
Esad rejimi o kadar sağlam bir sistem kurdu ki, ayaklanmaların başlamasının üzerinden ancak bir yıl geçtikten sonra rejimden kopan en üst düzey yetkili petrol bakan yardımcısı oldu. Uzman Paul Salem, Esad rejiminin ihanet, saf değiştirme, ve muhalefet gibi olasılıklara karşı tüm yetkilileri “Muhaberat” kısa adıyla bilinen istihbarat dairesi tarafından izlemeye aldığını belirtiyor. Şu ana kadar saf değiştirme vakalarına ancak ordunun alt kademelerinde rastlandı. Özellikle Sünnileri öldürmeyi reddeden Sünni askerler orduyu terk etti. Saf değiştiren askerlerin büyük çoğunluğu isyancı Hür Suriye Ordusu’na katıldı.
Lübnan’da yaşayan Suriyeli muhaliflerden Hişam el Malih, Hür Suriye Ordusu’nun Esad rejimiyle başa çıkabilecek tek güç olduğunu savunuyor. El Malih, rejimin barışçı protestolar ya da siyasi baskılarla değil ancak kaba kuvvetle durdurulabileceğine inanıyor.
Daha Şam hükümetini kınama konusunda bir uzlaşmaya varamamış uluslararası toplumun Libya gibi Suriye’ye müdahale edebileceği olasılığı oldukça zayıf. El Malih, “Uluslararası toplum, Hür Suriye Ordusu’na en azından silah desteği verebilir” diyor.
Körfez Araştırma Konseyi Başkanı Abdülaziz Sakr, isyancılara silah desteği verilmesinin önemli olduğunu kabul etse de bunun denklemin yalnızca bir bölümünü çözeceğini söylüyor. “Düzenli bir orduya karşı Kalaşnikovlar ya da tabancalarla savaşamazsınız” diyen Sakr, tankları durduracak füzeler, hatta istihbaratın da önemli olduğunu belirtiyor. Rus uydularının Suriye ordusuna istihbarat sağladığına inandığını kaydeden Sakr, aynı şekilde isyancıların da istihbarat desteğine ihtiyacı olduğunu kaydediyor.
Şam hükümetine en fazla silah satan ülke Rusya ve Suriye Moskova hükümetinin bölgedeki en son müttefiki. Ruslar, Batı’nın Libya’da olduğu gibi Suriye’ye karşı bir müdahalede bulunmasına şiddetle karşı çıkıyor. Abdülaziz Sakr, Rusya’nın Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkını kullanarak yalnızca Suriye’de zafer kazanmadığı, Suriye üzerinden Amerika’ya karşı da zafer kazandığı görüşünde.
Amerika ise Suriye muhalefetine sözlü destek verse de adımlarını yavaş atıyor. Washington müdahalenin karmaşıklığına dikkati çekiyor, savaşacak cephe olmadığını savunuyor. Amerika bir yandan da İran sorunuyla uğraşıyor. Tahran rejimi, Sünni nüfuzuna karşı son kale gördüğü Suriye’ye destek veriyor ve Lübnan’daki Hizbullah örgütüne yardımını bu ülke üzerinden yapıyor.
Körfez Araştırma Konseyi’nden Abdülaziz Sakr, “Suriye iç güvenliğe ağırlık veren güçlü bir askeri rejim” diyor ve Ürdün, Lübnan, Irak ve Türkiye gibi komşularının kendisine karşı durma konusunda isteksiz olduğunu savunuyor. Sakr’a göre Suriye’nin kazandığı bu jeopolitik konum ve komşularıyla ilişkiler, bu ülkeye dış müdahale olasılığını daha da güçleştiriyor.
Geçen yıl, Esad rejiminin Mısır ve Tunus’taki rejimler gibi devrileceği tahminleri çok yapılıyor, rejimin devrilmesinin “kaçınılmaz” olduğu, “her an devrilebileceği” sıkça iddia ediliyordu. “Kaçınılmaz” ifadesi bugünlerde hala rağbette, ama “her an” ifadesi artık hiç kullanılmıyor.