Fransa'nın Kararı AB'yi Nasıl Etkileyecek?

Kararı coşkuyla karşılayan Fransız Ermenileri

Ankara-Paris ilişkilerine ağır darbe vuran soykırım inkar yasasının Türkiye-AB ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemesi mümkün

Fransa Senatosu’nun Ermeni soykırımı iddialarının inkar edilmesini ceza kapsamına alan yasayı kabul etmesinin Ankara-Paris hattında tamiri zor hasarlara neden olması kaçınılmaz gözüküyor. İkili ilişkileri adeta dinamitleyen bu adımın Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini olumsuz yönde etkileme potansiyeli de oldukça yüksek. Bu noktada dikkat edilmesi gereken unsuru ise Avrupa Birliği’nin kurumsal işleyişiyle üyeler bazındaki yaklaşımların her zaman paralellik içermemesi oluşturuyor.

Avrupa Birliği kuralları ve ilkeleri dikkate alındığında Türkiye’nin elinin güçlü olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bunun nedeni ise üyelik için karşılanması gereken kriterler arasında “geçmişle hesaplaşma”, “tarihi nedeniyle özür dileme” ya da “şu veya bu soykırımı tanıma” gibi ön şartların bulunmaması. Türkiye’nin yürüttüğü üyelik müzakerelerinde en yetkili kurum konumundaki Avrupa Birliği Komisyonu da Fransa’nın adımının “ulusal bir girişim olduğunu ve üyelik süreciyle bağlantısının bulunmadığını” düşünüyor. Avrupa Birliği Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Peter Stano, "Geçmişteki yanlışları ya da işlediği suçlar için bir aday ülkeden özür beklenmesi katılım süreci açısından bir ön şart değil, hiçbir zaman da olmadı. Üye ülkelerden de bu talep edilmiyor" dedi.

Stano’nun kullandığı ifadeler Avrupa Birliği Komisyonu’nun genel tavrını yansıtan bir içeriğe sahip. Füle de daha önce yaptığı açıklamalarda Avrupa Birliği'nin işinin tarih yazmak olmadığının altını defalarca kalın şekilde çizmişti. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde geçmişe takılı kalmaktansa geleceğe yönelik uzlaşı ve işbirliği ortamını sağlamaya çalışma odaklı bir politika izleyen Avrupa Birliği Komisyonu’nun bu yaklaşımının Fransa Senatosu’nun kabul ettiği yasadan etkilenmesi şu aşamada beklenmiyor. Ermeni soykırımı iddialarını tanıyan kurumlar arasında yer alan Avrupa Parlamentosu’nun da kısa vadede bu konuyla ilgili mevcut yaklaşımında olumsuz anlamda radikal bir değişikliğe gitmesi öngörülmüyor.

Mevcut kural ve şartlar dikkate alındığında Ankara’nın Avrupa Birliği sürecinin Fransa’nın adımından etkilenmesinin kısa vadede söz konusu olmayacağı söylenebilecek olsa da Türkiye’nin üyelik sürecinin bazı üye ülkelerin iç politika odaklı kaprisleri nedeniyle teknik değil siyasi güdülerle yönetiliyor olması bu sonuca varılmasını zorlaştırıyor. Bu nedenle Türkiye ne kadar haklı olursa olsun Fransa’nın adımının orta ve uzun vadede Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerini olumsuz yönde etkileme potansiyeli var.

Avrupa Birliği Komisyonu her ne kadar “Fransa iç politikasını ilgilendiren bu gidişim Brüksel’i bağlamaz” mesajı verse de Türkiye’nin üyelik süreci söz konusu olduğunda "ahde vefa ilkesinin" kendisi açısından bir şey ifade etmediğini defalarca gösteren Fransa'nın konuyu "zamanı geldiğinde" tek taraflı olarak Ankara aleyhine kullanma olasılığı yüksek. Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak Fransa’nın “gerekli görmesi halinde” başka Avrupa Birliği ülkelerini etkilemeye çalışma yolunu seçmesi de gündeme gelebilir.

Avrupa Parlamentosu’nun Alman üyelerinden Alexander Graf Lambsdorff, bu aşamadan sonra Türkiye’nin vereceği tepkinin aşırı olmaması gerektiğine vurgu yaparak Türkiye karşıtı yaklaşımları körükleyecek girişimlerde bulunulmamasının önemine dikkat çekiyor. “Ankara-Paris hattının açık kalması gerektiği” de Lambsdorff’un vurguları arasında yer alıyor. Avrupa Parlamentosu’nun İngiliz üyelerinden Andrew Duff’ın “Soykırımın tanımı tamamen hukuki bir konu ve parti politikalarının sıradanlığına indirgenmemeli” şeklindeki sözleri ise fazla bir yorum gerektirmeyecek türden.