İSTANBUL —
Avrupa Birliği Dışişleri Bakanlarının üç yıl aradan sonra yeni görüşme başlığı açmaya karar vermesinin ardından, Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle üyelik müzakereleri yeniden ilerliyor. Müzakereler tekrar başlayacak olmasına rağmen Brüksel’in Ankara üzerinde ne kadar nüfuz sahibi olduğu konusundaysa soru işaretleri var.
AB, üyelik müzakerelerini Haziran ayında başlatmayı planlıyordu ancak Gezi Parkı protestoları ve hükümetin göstericilere karşı sert müdahalesi nedeniyle başlığın açılması ertelenmişti.
Milliyet yazarı Kadri Gürsel’e göre bu protestolar, Brüksel’in müzakere sürecine tekrar başlamasındaki en büyük etkendi. Gezi Parkı’nın gündemiyle Avrupa Birliği’nin gündeminin aynı olduğunu vurgulayan Gürsel, ikisinin gündeminde de haklar, özgürlükler ve sivil toplum olduğunu, ayrıca Gezi Parkı protestocularının ülkenin geleceğinde de söz hakkına sahip olmak istediğini belirtiyor. Kadri Gürsel, Gezi Parkı protestoları için, “Avrupa tarzı bir protestoydu, bu da AB’yi görüşmeleri devam etmeye heveslendirdi” diye konuşuyor.
AB’nin yıllık İlerleme Raporu’nda, Türk hükümetinin protestoculara müdahalesi sert bir dille kınandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel’in üyelik müzakerelerine tekrar yeşil ışık yakmasını olumlu karşılamasına rağmen, AB’nin protestolar hakkındaki söylemlerini ve raporunu eleştirerek, Türk halkından başka kimsenin Türkiye’ye “karne” vermeye yetkisi olmadığını söyledi.
Taraf Gazetesi yazarı Semih İdiz’e göre Başbakan’ın Brüksel’e sert çıkışı, benzer protestoların gelecekte tekrarlama endişesinden kaynaklanıyor. İdiz, “Türkiye, insan hakları nedeniyle şu anda zaten göz önünde. AB’nin bunu kullanarak baskı yapacak olması kaçınılmaz. Başbakan Erdoğan’ın kızgın olmasının nedeni de bu” dedi.
AB’nin üyelik müzakerelerini tekrar başlatmasına rağmen, uzmanlar Brüksel’in Ankara üzerindeki nüfuzunun kısıtlı olacağını belirtiyor.
Ankara’nın üyelik için tamamlaması gereken 35 madde var. Sekiz yılda bunlardan 14’ü değerlendirildi ve yalnızca bir tanesi tamamlandı.
Yapılan anketlere göre Türk halkının AB üyeliğine verdiği destek de son 3 yıl içinde büyük ölçüde azalarak, %70’ten, %35’in altına indi.
Taraf gazetesi yazarı Cengiz Aktar’a göre hem halk, hem de siyasetçiler arasında üyeliğin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair derin kuşkular oluşmuş durumda. Aktar, durum değişmediği sürece Brüksel’in Türk hükümetini insan haklarına saygı konusunda önümüzdeki yıllarda etkileyebileceğini sanmadığını söylüyor. “AB üyesi ülkeler Türkiye’nin üyeliği konusunda kesin bir tarih vermedikleri sürece herhangi bir ilerleme kaydedileceğini sanmıyorum” diyen Aktar, Başbakan Erdoğan’ın 2015’teki seçim sürecinden önce herhangi bir reforma girişmesinin de çok zayıf bir olasılık olduğunu kaydediyor.
Başbakan şu sıralarda, AB üyeliğine ve insan hakları reformlarına sıcak bakmayan milliyetçi seçmen tabanına yakın duruyor. Arap Baharı’nın da etkisiyle yakın bir zamana kadar Ankara, Türkiye’nin çıkarlarının Avrupa’nın da ötesinde yattığını savunuyordu.
Cengiz Aktar, Arap Baharı nedeniyle Ortadoğu’da artan gerginliğin Ankara’nın giderek daha da soyutlanmasına neden olduğunu, bu durumun da müzakerelerin devamını Türk hükümeti için daha önemli hale getirdiğini söylüyor. Aktar, “Hükümetin dış politikasının artık bir muhatabı yok, o nedenle AB süreci ve NATO ilişkileri Türkiye’nin elindeki tek dış politika araçları” diye konuşuyor.
Uzmanlar, 2015 yılında yapılacak genel seçimler nedeniyle Başbakan Erdoğan’ın AB müzakere sürecini gündemde tutarak, hem Brüksel’den gelecek insan hakları konusundaki baskıları, hem de Gezi Parkı protestolarına benzer yeni ayaklanma olasılığını hafifletmeye çalışacağını belirtiyor.
AB, üyelik müzakerelerini Haziran ayında başlatmayı planlıyordu ancak Gezi Parkı protestoları ve hükümetin göstericilere karşı sert müdahalesi nedeniyle başlığın açılması ertelenmişti.
Milliyet yazarı Kadri Gürsel’e göre bu protestolar, Brüksel’in müzakere sürecine tekrar başlamasındaki en büyük etkendi. Gezi Parkı’nın gündemiyle Avrupa Birliği’nin gündeminin aynı olduğunu vurgulayan Gürsel, ikisinin gündeminde de haklar, özgürlükler ve sivil toplum olduğunu, ayrıca Gezi Parkı protestocularının ülkenin geleceğinde de söz hakkına sahip olmak istediğini belirtiyor. Kadri Gürsel, Gezi Parkı protestoları için, “Avrupa tarzı bir protestoydu, bu da AB’yi görüşmeleri devam etmeye heveslendirdi” diye konuşuyor.
AB’nin yıllık İlerleme Raporu’nda, Türk hükümetinin protestoculara müdahalesi sert bir dille kınandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel’in üyelik müzakerelerine tekrar yeşil ışık yakmasını olumlu karşılamasına rağmen, AB’nin protestolar hakkındaki söylemlerini ve raporunu eleştirerek, Türk halkından başka kimsenin Türkiye’ye “karne” vermeye yetkisi olmadığını söyledi.
Taraf Gazetesi yazarı Semih İdiz’e göre Başbakan’ın Brüksel’e sert çıkışı, benzer protestoların gelecekte tekrarlama endişesinden kaynaklanıyor. İdiz, “Türkiye, insan hakları nedeniyle şu anda zaten göz önünde. AB’nin bunu kullanarak baskı yapacak olması kaçınılmaz. Başbakan Erdoğan’ın kızgın olmasının nedeni de bu” dedi.
AB’nin üyelik müzakerelerini tekrar başlatmasına rağmen, uzmanlar Brüksel’in Ankara üzerindeki nüfuzunun kısıtlı olacağını belirtiyor.
Ankara’nın üyelik için tamamlaması gereken 35 madde var. Sekiz yılda bunlardan 14’ü değerlendirildi ve yalnızca bir tanesi tamamlandı.
Yapılan anketlere göre Türk halkının AB üyeliğine verdiği destek de son 3 yıl içinde büyük ölçüde azalarak, %70’ten, %35’in altına indi.
Taraf gazetesi yazarı Cengiz Aktar’a göre hem halk, hem de siyasetçiler arasında üyeliğin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair derin kuşkular oluşmuş durumda. Aktar, durum değişmediği sürece Brüksel’in Türk hükümetini insan haklarına saygı konusunda önümüzdeki yıllarda etkileyebileceğini sanmadığını söylüyor. “AB üyesi ülkeler Türkiye’nin üyeliği konusunda kesin bir tarih vermedikleri sürece herhangi bir ilerleme kaydedileceğini sanmıyorum” diyen Aktar, Başbakan Erdoğan’ın 2015’teki seçim sürecinden önce herhangi bir reforma girişmesinin de çok zayıf bir olasılık olduğunu kaydediyor.
Başbakan şu sıralarda, AB üyeliğine ve insan hakları reformlarına sıcak bakmayan milliyetçi seçmen tabanına yakın duruyor. Arap Baharı’nın da etkisiyle yakın bir zamana kadar Ankara, Türkiye’nin çıkarlarının Avrupa’nın da ötesinde yattığını savunuyordu.
Cengiz Aktar, Arap Baharı nedeniyle Ortadoğu’da artan gerginliğin Ankara’nın giderek daha da soyutlanmasına neden olduğunu, bu durumun da müzakerelerin devamını Türk hükümeti için daha önemli hale getirdiğini söylüyor. Aktar, “Hükümetin dış politikasının artık bir muhatabı yok, o nedenle AB süreci ve NATO ilişkileri Türkiye’nin elindeki tek dış politika araçları” diye konuşuyor.
Uzmanlar, 2015 yılında yapılacak genel seçimler nedeniyle Başbakan Erdoğan’ın AB müzakere sürecini gündemde tutarak, hem Brüksel’den gelecek insan hakları konusundaki baskıları, hem de Gezi Parkı protestolarına benzer yeni ayaklanma olasılığını hafifletmeye çalışacağını belirtiyor.