Erişilebilirlik

Cezaevlerindeki Gazeteciler Belgesel Oldu


Türkiye’nin son yıllarda değişmeyen gündemlerinden olan tutuklu gazetecilerin durumu bu kez bir belgesele konu oldu. Belgeselde hem cezaevlerindeki gazetecilerin hem de yurtdışına gitmek zorunda kalanların durumu ele alındı.

Merkezi Diyarbakır’da bulunan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ile Gazeteci Ensar Özdemir birlikte hazırladığı ‘Korku Tünelinde Gazetecilik’ isimli belgeselde, cezaevlerinde bulunan veya yurtdışına gitmek zorunda kalanların yaşadıkları anlatıldı.

Yapımı dört ay süren 34 dakikalık belgesel, sokak çatışmalarının yaşandığı 2015 yılında, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde yaşanan bir olaya ait görüntülerle başlıyor. Olağanüstü Hal döneminde kapatılan Dicle Haber Ajansı'nın muhabiri Serhat Yüce, kameraların önünde kafasına silah dayanarak gözaltına alınmıştı. Belgesel daha sonra Almanya’da yaşayan gazeteci Can Dündar’ın Türkiye’de yaşadıklarıyla devam ediyor.

Belgeselin devamında Van’da iki köylünün gözaltına alındıktan sonra helikopterden atıldıkları iddiasıyla ilgili yaptığı haberin ardından hakkında “Silahlı terör örgütü üyesi olmak” iddiasıyla dava açılan ve tutuklanan Cemil Uğur’un yaşadıkları kendi ağzından ekrana getiriliyor. Gazeteci Celal Başlangıç ile DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu’nun görüşlerine de yer verilen belgesel, derneğin sosyal medya hesapları üzerinden yayınlanmaya başlandı.

Belgeselle ilgili VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan DFG Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu, gazetecilerin yaşadıklarını hatırlatmak amacıyla belgeseli yaptıklarını söyledi. Belgeseli izledikçe hafızaların tazeleneceğini söyleyen Müftüoğlu, yaşananların hatırlanmasıyla hak ihlalleriyle daha etkin mücadele edilebileceğini vurguladı.

Gazetecilerin yaşadığı sorunların çeşitli platformlarda dile getirildiğini ama yetersiz kaldığını savunan Müftüoğlu, “Türkiye gazetecilik mesleğinin yapılması açısından zorlu ülkelerden biri. 2015 yılından bu yana tablo ne yazık ki daha karanlık. Belgeselin isminde olduğu gibi korku tüneline benzer bir ortamda gazeteciler çalışıyor. Yaptıkları haberler nedeniyle de bizzat devletin hedefi haline geliyorlar ve ne yazık ki Türkiye'de hala 65 gazeteci cezaevinde tutuluyor. Sayı ne yazık ki bu kadarla sınırlı değil. Yüzlerce gazeteci hakkında soruşturmalar açılıyor gözaltı ve tutuklamalar yaşanıyor. Aslında derdimiz o günden bu yana var olan tabloya biraz işaret etmek ve bunu kamuoyuna duyurmaktı. Her bir gazeteci benzer sorunları yaşıyor, bunu çeşitli platformlarda dile getiriyoruz ama bu çok sınırlı kalıyor. Aylık raporlar açıklıyoruz, veriler sunuyoruz, yıllık raporlarımızda gazetecilerin ne gibi hak ihlallerine maruz kaldığını gösteriyoruz. Ama ne yazık ki çok daha az yer buluyor ya da daha az insana ulaşıyor. Bunun etki gücünü arttırmak istedik, biraz daha fazla insana ulaşmak hem gazetecilerin yaşadıkları sorunları anlatacakları bir platform yaratmak hem de bu yaşananları bütün kamuoyuna duyurmak istedik. Ancak bu yaşananları duyurabilirsek bir sonuç elde edebiliriz, bana karşı bir mücadele örgütle biliriz” dedi.

“Karamsar başladım umutla bitirdim”

Belgeselin yönetmeni Ensar Özdemir ise belgeselin karamsar bir tablo ile başladığını, ancak umutlu bir atmosferde sona erdiğini dile getirdi.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Özdemir, belgeselin yapım aşamasında sürekli empati yaşadığını ifade ederek şunları söyledi: “Şu an Türkiye'de birçok gazeteci benzer sorunlar yaşıyor. Sürgünde yaşayanlar var, cezaevinde olanlar var, hakkında sürekli soruşturma açılan, soruşturmalarla yüz yüze kalan gazeteciler var. Yoğun bir hak ihlali süreci yaşandı. Karamsar bir tablo var karşımızda ve bu ister istemez yaptığınız filme de yansıyor. Karamsar başlıyor ama umutla bitirmeye çalıştık. Geleceğe dair umudumuz var. Bir korku tünelinden geçiyoruz ama tünelin sonu görünüyor, ışığı görüyoruz. Işığın yakın olduğunu görüyoruz. Ben de 4 yıldır mesleğimi yapamayan gazetecilerdenim. Empati duygusu sürekli canlı, sürekli empati yaşıyorsunuz.”

Basın 2021 yılında neler yaşadı?

Bu arada DFG, belgeselle birlikte basının durumuna ilişkin bir de rapor yayınladı. Rapor, cezaevlerinde bulunan 65 gazetecinden gelen mektuplardan derlendi. “Dört Duvar Arasında Gazetecilik” başlıklı raporda, 2021 yılında 55 gazeteci ve 2 yayın organının saldırıya uğradığı, 2 gazetecinin öldürüldüğü, 61 gazetecinin gözaltına alındığı, 103 olayda gazetecilerin haber takibinin engellendiği, cezaevlerinde bulunun gazetecilere yönelik 17 hak ihlali yaşandığı bilgilerin yer verildi.

54 gazeteci hakkında soruşturma, 51’i hakkında dava açıldığı vurgulanan raporda, 47 gazeteciye toplam 133 yıl 8 ay hapis cezası verildi vurgulandı. Raporda ayrıca RTÜK’ün 12 televizyon yayınına 59 kez ceza verdiği, 112 kez yayın yasağı getirildiğine dikkat çekilerek, 64 internet sitesinin kapatıldığı ve bin 460 habere erişim engeli getirildiği belirtildi.

Raporun en dikkat çekici bölümlerinden biri cezaevlerindeki gazetecilerin yaşadığı sorunlar oldu. Gazetecilerin yazdığı mektuplardan elde edilen verilere yer verilen rapordaki bazı bilgiler şöyle: "Gazetecilerin gönderdiği mektupların içeriğinden ve yaptığımız alan araştırmasından da anlaşılacağı üzere kendilerine adeta düşmanca bir yaklaşım sergileniyor ve insan olmaktan gelen birçok hakları ellerinden alınıyor. Bu durumu kabul etmek elbette mümkün değil. Öncelikli hedef olarak hapishanelerde bulunan gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun sağlanmaması halinde hapishanelerdeki yaşam koşullarının düzeltilmesi ve hak gasplarının son bulması acil atılması gereken adım olmalıdır. Bunun için de başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri görevlerini yapmaya ve bu talepleri karşılamaya davet ediyoruz.”

XS
SM
MD
LG