Fransa İçişleri Bakanlığı, geçen ay uygulamaya sokulan olağanüstü hal yasası çerçevesinde üç camiyi kapattı. Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, ilk kez ibadethanelere dönük böyle bir karar alındığını ancak bu üç caminin İslamcı radikalizmi körüklediğini kaydetti. Camilerden biri Paris yakınlarındaki Lagny-sur-Marne’da diğeri Lyon’da. Bir diğer cami ise başkentte.
Avrupa’daki istihbarat örgütleri ve siyasetçiler, Paris’teki terör saldırıları ve Belçika, İtalya ve Almanya’daki güvenlik tedbirleri sonrasında dikkatlerini göçmen nüfusun yoğun olduğu semtlerdeki apartman daireleri ve evlerde kurulan ruhsatsız yüzlerce cami ve mescide çevirdi.
Bazı Avrupa Birliği ülkelerindeki siyasetçiler, resmi olmayan bu camilerin daha yakından takip edilmesi, hatta kapatılması talebinde bulunuyordu. Camilerin kapatılmasının kışkırtıcı bir adım olacağını, cihatçılara propaganda yapma fırsatı vereceğini savunan kimi Müslüman liderler, bu önerilerin ırkçılık olduğu konusunda ısrarlı.
İtalya İçişleri Bakanlığı, terörle ve cihatçıların bünyelerine yabancı savaşçı katma çabalarıyla mücadele kapsamında ruhsatsız camilerin kapatılmasının planlandığını açıkladı.
“Denetimsiz ve ruhsatsız camileri İslam dinini engellemek için değil, dini vecibelerin resmi camilerde yerine getirilmesi için kapatacağız” şeklinde konuşan İtalya İçişleri Bakanı Angelino Alfano, İtalya’da yaşayan bir buçuk milyon Müslüman’ın çoğunun ruhsatı olmayan camilere gittiğini belirtti ve bu camilerin etkilerinin tehlikeli boyutlara ulaşabileceği uyarısında bulundu.
Bakan Alfano, İtalya’da dört büyük cami ve 800‘den fazla mescit olduğunu hatırlattı.
Atina, resmi camisi olmayan tek AB başkenti
İtalyan istihbarat yetkileri ülkedeki tüm gayri-resmi cami ve mescitleri gözlem altında tutmak için gereken kaynakları olmadığı konusunda uzun zamandır şikayetçiydi. Cami ve mescitlerin kapatılması tehdidi İtalya’daki bazı İslami liderlerin şiddetli tepkisiyle karşılaştı. Müslüman liderler, İtalya’da göçmenlik karşıtı yerel yönetimlerin cami inşaatlarını engellemesi nedeniyle evlerde, dükkanlarda ya da apartman dairelerinde kurulan mescitlerde toplanma gereği duyduklarını iddia ediyor.
Avrupa çapında cami sayısının yetersiz olması da göze çarpıyor. Almanya’da yaşayan dört buçuk milyon Müslüman için 140 cami bulunurken İngiltere’de üç milyon Müslüman için sadece 200 cami var.
Yunanistan’daki Müslümanlarsa Atina’da bir cami inşa etmek için yıllardır çabalıyor. Atina, resmi camisi olmayan tek AB başkenti. Yunan hükümeti, 200 bin Müslüman’ın yaşadığı Atina’da resmi bir cami inşa edilmesini onayladı. Ancak sağcı grupların yargı yollarına başvurması sonucu Yunan Ortodoks Kilisesi, inşaatın başlamasını engelledi.
Geçtiğimiz Ocak ayında İtalya’nın Lombardi bölgesindeki sağcı yerel yönetim, yeni camilerin inşasını neredeyse imkansız hale getiren yasa tasarısını onayladı. ‘Cami karşıtı yasa’ olarak bilinen girişim, İtalya’da devlet dini olarak kabul edilmeyen dinlere ait ibadet mekanları inşa edilmesini engelliyor. Bu kategoriye giren tek din, İtalya’da en yaygın ikinci din olan İslam.
Müslüman liderler ve solcu siyasetçiler Lombardi yerel hükümetini ırkçılıkla suçluyor ve Avrupa’nın ibadet özgürlüğü ilkesini çiğnediğini öne sürüyor. Ancak sağcı Kuzey Birliği Partisi’nden siyasetçi Roberto Anelli, ”Lombardi’deki Müslümanlar burada zorunlu olarak yaşamıyor. Bu yasayı beğenmeyenlere ‘evinize dönün’ şeklinde yanıt veriyorum,” diyor.
Fransa’da cami sayısı 2 bin
Paris’teki terör saldırıları sonrasında Fransa’daki aşırı sağcı Ulusal Cephe Başkanı Marine Le Pen, köktendinci İslami örgütlerin yasaklanması ve radikal camilerin kapatılması çağrısında bulundu. Le Pen ayrıca resmi olmayan tüm cami ve mescitlerin ruhsatlandırılması için bir sistem getirilmesini istiyor. Le Pen destekçilerine göre 2 bin caminin bulunduğu Fransa’da yeni camilere gerek yok.
Ruhsatsız bazı cami ve mescitlerin köktendinci ideolojiyi benimsedikleri biliniyor. Ancak ruhsatsız ibadet mekanlarına kimlerin gittiğini ve nasıl vaazlar verildiğini, sadece bu mekanlara gidenler biliyor. Bu nedenle ruhsatsız cami ve mescitlerin köktendinci ve radikal İslam mesajını yaymada ne kadar etkili olduğu, net değil.
Ruhsatsız camilere odaklananlara karşı çıkanlarsa internette cihatçı çağrıların yapıldığını savunuyor ve camileri kapatmanın, radikal imamları sınırdışı etmenin Paris’te 130 kişinin ölümüne, 350’den fazla kişininse yaralanmasına yol açan saldırıların benzerlerini önleyemeyeceğini iddia ediyor. Fransa geçtiğimiz yıl radikal İslamcı olduğundan şüphelenilen on imamı sınırdışı etmişti.
Cami odaklı tartışmalar farklı siyasi ve dini platformlarda da sürüyor.
Fransa Müslüman Konseyi Başkanı Anouar Kbibech, bir denetleme sistemi getirilmesini, cihatçı ideolojiyle mücadelede imamların devlerin kontrolünde olması gerektiğini söylüyor. Kbicech’e göre imamlar, devletten izin alabildikleri takdirde vaaz vermeli. Bu izni sürücü ehliyetine benzeten Anouar Kbibech, imamların Fransız devlerine saygı göstermesini ve hoşgörülü ve açık bir İslam’ın yaygınlaştırılmasını savunuyor.
Ancak Fransa Camiler Birliği Genel Sekreteri Muhammed Mraizika, ruhsatsız cami ve mescitlere karşı alınacak önlemlerin ve imamların yalnızca Fransızca vaaz verme zorunluluğunun yangına benzin dökmeye eşdeğer olduğu görüşünde. Ancak camilerde vaazların sadece Fransızca verilmesi zorunluluğu hem solcu hem de sağcı siyasetçilerin desteğini toplamıştı.
”İmamların Fransızca vaaz vermesini istemek ters teper, sorunu çözmez” şeklinde konuşan Muhammed Mraizika, esas önemli olanın vaazın konusu olduğunu, vaazların köktendinciliği ve terörü açık ve sert bir dille lanetlemesi gerektiğini savunuyor.