“15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılmasında görev alan sivillere ceza muafiyeti getiren” 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) birçok kesim tarafından tartışma konusu oldu.
Anayasa hukuku profesörü İbrahim Özden Kaboğlu, 696 sayılı KHK’nin birçok riski beraberinde getireceğini ifade etti. Prof. Dr. Kaboğlu, yeni düzenleme hakkında Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulundu.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından, geçen sene yapılan düzenlemeyle kamu görevlilerini cezai açıdan sorumsuz tutmanın, hukuk devleti ile bağdaşmaz bir ilke olmakla birlikte tartışılabilir bir konu olduğunu ifade eden Kaboğlu, yeni çıkarılan KHK ile kamu görevlisi olmayan sivillerin benzeri bir bağışıklığa tabi tutulmasını eleştirdi.
Profesör Kaboğlu, “Bu durum, devletin varlık nedenini gündeme getiren, onu sorgulayan bir durumdur. Çünkü devletin varlık nedeni esasen kural koyma, kuralları uygulama ve kuralları ihlal edene karşı gerektiğinde şiddet kullanma, zor kullanma yetkisine sahip olan tek organizmadır. Yani devlet şöyle de tanımlanır: Resmi şiddet tekeline sahip olan bir örgüttür. Şimdi devletin tek başına varlık nedeni çerçevesinde kullandığı yetkiyi eğer sivil yurttaşlara verirseniz, o durumda devletin varlık nedenini sorgulatmış olursunuz” dedi.
696 sayılı KHK’nin 80 milyona, darbecileri ve teröristleri bastırma yetkisi verdiğini belirten Profesör Kaboğlu, bu yetkinin çok tehlikeli olabileceğini vurguladı.
İbrahim Kaboğlu, “O zaman neyle bastıracağım ben? Yumruğuma mı güveneceğim? Şemsiyemle mi yapacağım? Mutfağımdaki bıçakla mı yapacağım? Yoksa silah mı edineceğim? Tabii ki bunlar ucu açık olan sorular. Bu durum insanları silah bulundurmaya özendiren bir düzenleme. Şimdi silah bulundurmaya özendiren bir düzenleme olduğuna göre, bu toplumda silaha karşı olan bir o kadar da insan var. Yani bir kısım silahlı olurken diğer kısım silahsız olacaktır. Peki bu durumdan örnek verecek olursak, taşeron işçiler Kadıköy'den Ankara'ya yürümeye kalkıştılar ve silahlı olan bazı kişiler bunların önünü kesti, bunlar terörist dedi. Silahlı grup, bu işçiler Ankara'ya gidecek ve darbe teşebbüsünde bulunacaklar diyerek bir arbede çıkartırsa, 696 sayılı KHK, bu durumu meşrulaştırmaz mı? Bu düzenlemenin çok ciddi riskleri beraberinde getireceği konusunda da dikkatli olmakta yarar var” diye konuştu.
Sivillere ceza muafiyeti getiren KHK’nin kaldırılması gerektiğini savunan Prof. Dr. Kaboğlu, bunun nedenini şöyle açıkladı:
“Zaten gerek Ceza Kanunu gerekse Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda, adam öldürmenin hangi hallerde mümkün olduğu yazılı. Bunlar meşru müdafaa ve zorunluk hali. Bunlar yazılırken siz ayrıca bu şekilde bir düzenleme ile adam öldürmeyi meşrulaştıran bir düzenleme yaparsanız, o kanun üstünde, anayasanın üstünde bir düzenleme yapmış olmanızın ötesinde çok tehlikeli bir uygulamaya yol açmış olursunuz. Çünkü o gece bir biçimde sokağa çıkıp gerçekten darbenin durdurulması konusunda işlev görenler, eğer suçsuz iseler ve bunu mecbur kaldıkları için yapmışlarsa, o zaman yargı zaten gerekli indirimi yapacaktır ve gerekli kararı verecektir. Ama onları yargı önüne çıkarmaktan bağışık tutan bir düzenleme, o gece pekala darbeyi bastırıyorum diye darbeyle ilgili olmayan bir eyleme karışmış suçlunun da ceza görmemesi sonucu doğurur ki bu belirttiğim gibi sadece hukuk devletine değil devletin kendisine, özüne aykırı bir düzenleme olur.”