Erişilebilirlik

''İki Devlet Israrı Cenevre Konferansı'nı Hızla Bitirir''


ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Dış Hizmetler Enstitüsü uzmanlarından John Sitilides, 27-29 Nisan’da Kıbrıs konusunda yapılacak gayriresmi görüşmelerde yeni bir müzakere turunun başlatılması yönünde bir ilerleme sağlanmasını beklemediğini söyledi.

Birleşmiş Milletler, Kıbrıs’ta barış görüşmeleri sürecini yeniden başlatma amacıyla zemin yoklamak için tarafları yarın İsviçre’nin Cenevre kentinde biraraya getiriyor. 27-29 Nisan tarihlerinde düzenlenecek gayriresmi toplantıya BM temsilcisinin yanısıra Kıbrıslı iki liderle garantör ülkeler Türkiye, İngiltere ve Yunanistan katılacak. Toplantıya BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in de katılması öngörülüyor.

VOA Türkçe muhabirinin sorularını yanıtlayan jeopolitik uzmanı Sitilides, Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs çözüm sürecinin hiçbir zaman sonlanmadığına, sadece 2017’deki son tur görüşmelerden sonra askıya alındığına dikkat çekti.

John Sitilides
John Sitilides

Yunanistan, Türkiye, Güney Kıbrıs, KKTC ve İngiltere’nin kritik öneme sahip katkılarıyla, BM’nin kurumsal olarak Kıbrıs sorununa çözüm bulunması çabalarına aktif olarak devam ettiğine değinen Sitilides, benzer şekilde Avrupa Birliği’nin de bu süreçte oynayacağı kritik bir rolün bulunduğunu ifade etti.

John Sitilides, “AB, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Kafkaslar’la kırılgan sınırları boyunca daha yüksek düzeyde bir jeopolitik istikrara erişme peşindeyken, mevcut üyeleri ve üye olmak isteyenler arasında bu sorunun büyümesini istemez” dedi.

Sitilides, “Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve Mısır’dan oluşan bölgesel bir konsorsiyumun Türkiye’yi devre dışı bırakarak 6 milyar dolarlık deniz altı boru hattıyla gelecekte Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatı potansiyeli ile bu kilit güneydoğu Avrupa ülkelerini etkileyen Afrika ve güneybatı Asya kaynaklı göçmen ve mülteci dalgaları düşünüldüğünde bu durum özelikle önem taşıyor” ifadesini kullandı.

“Başarı beklentisi düşük”

John Sitilides, gayriresmi Cenevre konferansının amacının sadece, askıya alınan BM çözüm müzakerelerinin yeniden başlatılması için koşulların olgun olup-olmadığını tespit etmek olsa da başarı beklentilerinin düşük olduğu görüşünü dile getirdi.

Stilides, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu arasında 16 Nisan’da Ankara’da ortak basın toplantısı sırasında yaşanan gerginliği de hatırlattı; bu gerilimin zor Kıbrıs meselesinin yanısıra, Doğu Akdeniz bölgesindeki çok sayıda sorunda da ikili ya da çok taraflı herhangi bir anlaşmaya varılması şansının daha da düşük hale geldiğinin göstergesi olduğunu belirtti.

Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının müzakerelerdeki duruşunda 2017’den sonraki tek bir büyük değişimin de anlaşma şansını özellikle düşürdüğünü savunan Sitilides, “O zaman Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’tan onbinlerce askerini çekmesi ve adaya yabancı askeri müdahale hakkından vazgeçilmesi çağrılarını reddetmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kıbrıslı Türkler’in yeni lideri Ersin Tatar şimdi Kıbrıs’ın yeniden birleşmesini bile değerlendirmeyeceklerini söylüyor. Tatar’a göre, ‘Kıbrıslı Rumlar ve uluslararası toplum, iki ayrı ulusal oluşumun, iki ayrı devletin, iki ayrı demokrasinin ve iki ayrı halkın inkar edilemez gerçekliğini kabul etmeli’. Türkiye’nin, Kıbrıs’ın geleceğinin iki bölgeli, iki toplumlu federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti altında iki halkın yeniden birleştirilmesinden ziyade, iki devleti temel almasında ısrar etmesi bu gayriresmi konferansı hızla sona erdirecek’’ dedi.

Ankara’nın bu yeni duruş üzerinde katı tavır sergilemesinin Lefkoşa'nın kabul etmesinin zor olduğunu kaydeden uzman, ‘’Cumhurbaşkanı Anastasiadis egemen eşitliğin; AB yasaları, değerleri ve ilkelerine uygun iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun dışına çıktığını ve tartışmak için bir seçenek dahi olmadığını, dolayısıyla kabul edilemeyeceğini beyan etti. Yunanistan Başbakanı Miçotakis de Kıbrıs’ı destekleyecek ve iki ülke, Brüksel’in ciddi bir diplomatik tepki ortaya koymasını sağlamaya çalışacak” yorumunda bulundu.

“Ankara’nın yeni çizgisinin destek görmesi mümkün değil”

Sitilides, “sert çizgiye sahip” Kıbrıs Türk yönetimi tarafından desteklenen Ankara’nın yeni duruşunun yani iki devletli çözüm temelinin Lefkoşa, Atina ya da Brüksel’den destek görmesinin imkansız olduğunu söyledi.

John Sitilides, “Atina, Lefkoşa’yı destekleyecek ve Brüksel de nihayetinde, üye olmak isteyen bir ülkenin, özellikle de AB ve üyelerinin çoğu AB ülkelerinden oluşan NATO’nun çıkarlarına giderek daha hasmane nitelikte politikalar izleyen bir ülkenin tercihi karşısında, kendi iki üyesinin arzularını kabul etmek zorunda kalacaktır” ifadelerini kullandı.

ABD Kıbrıs sorununa müdahil olacak mı?

ABD Dışişleri Bakanlığı’nin Dış Hizmetler Enstitüsü uzmanı Sitilides bir soru üzerine, Washington’dan Kıbrıs konusunda büyük bir girişimin gelmesini beklemenin zor olduğu görüşünü dile getirdi. Sitilides, Başkan Joe Biden yönetiminin halen, batıdaki müttefikleri ve ortaklarına karşı Pekin, Moskova ve Tahran’dan ve bunun yanısıra radikal İslamcı terör örgütleri ve zararlı siber oluşumlardan kaynaklanan stratejik zorluklara odaklandığına dikkat çekti.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana çok sayıda jeopolitik cephede ve tehlikelerle dolu küresel manzarada yüksek risklere sahip krizleri idare etmenin Biden yönetimi açısından yeteri kadar zorluk oluşturduğuna değinen Sitilides, “Elbette Washington’dan, tarafları aralarındaki ayrılıkları gidermeye ve uluslararası hukuk kuralları içerisinde karşılıklı tavizler vermeye ikna etmede diplomatik liderlik yeteneklerini kullanması beklenecektir” ifadesini kullandı.

Sitilides, ABD’den son büyük girişimin eski Başkan George W. Bush zamanında geldiğini ancak o dönemde referanduma sunulan Annan Planı’nın Kıbrıslı Rumlar tarafından ezici çoğunlukla reddedildiğini hatırlattı. Sitilides, şimdi Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’nın, dünyanın giderek gerginleşen kesiminde ABD diplomasinin yeni bir yenilgi alması ya da herhangi bir yeni sürprizin yaşanmasını istemediğini kaydetti.

“Biden yönetimi içinde Türkiye politikası konusunda hararetli bir tartışma var”

Biden yönetimi içerisinde Türkiye politikası konusunda hararetli bir tartışmanın olduğunu belirten Sitilides, bu tartışmanın “Ankara’ya karşı sopa gösterme” yaklaşımını savunanlar ile “Türkiye’yi kaybetme” kaygısıyla daha aktif diplomatik yaklaşım sergilenmesinden yana olanlar arasında cereyan ettiğini söyledi.

John Sitilides
John Sitilides

Sitilides, “sopa gösterme” yaklaşımını savunanların, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması, Halkbank davası, Fethullah Gülen’in iadesi konusundaki hukuki anlaşmazlıklar, Suriyeli Kürtler’le ilgili ihtilaf, Kanal İstanbul projesine Çin’den altyapı yatırımları ve son yaşanan savaşta Ankara’nın Ermenistan’a karşı Azerbaycan’a aktif desteği gibi unsurlara işaret ettiğini kaydetti.

Sitilides bunun yanında, yönetim içerisinde Başkan Biden’ın “Türkiye’yi kaybetmekle” suçlanması ihtimalinin yarattığı kaygıyla Ankara’ya yönelik daha aktif bir diplomatik yaklaşımın sergilenmesinden yana bir kesimin de olduğunu ifade etti.

Avrupa Birliği nasıl bir rol oynayabilir?

AB’nin bu süreçte oynayabileceği rollere ilişkin bir soru üzerine Sitilides, BM öncülüğündeki bir Kıbrıs çözüm sürecinde birliğin pasif dahi olsa destekleyici rol oynamasına Türkiye’nin muhalefet ettiğine dikkat çekerek, bunun rasyonel ancak zarar verici bir yaklaşım olduğu görüşünü dile getirdi.

Sitilides, Ankara’nın bu süreçte Avrupa Birliği'ni Kıbrıs ve Yunanistan’dan yana bir taraf olarak gördüğüne değinirken, “Yine de AB, Kıbrıs’ın birliğin bir üyesi olması ve Kıbrıs’ı etkileyen tüm yönetim, ekonomik ve egemenlik meselelerinin tüm AB üyesi ülkeleri de etkilediği düşünüldüğünde, sunabileceği önemli ve etkili bir role sahip” dedi.

Sitilides, ‘’AB'nin, üyeleri Yunanistan ve Kıbrıs'ı İsrail'e bağlayan 2 bin megavatlık bir deniz altı kablosunu finanse etmesi bekleniyor. Aynı zamanda Türkiye, Berlin'in AB içindeki Ankara yanlısı eğiminden, özellikle de Alman ihracatını Türkiye'nin büyük ekonomisine kanalize etmek ve ticaret yapmak isteyen bir sanayi liderliğinden yararlanıyor. Bölgesel ilişkiler sıfır toplamlı kaldığı sürece, Berlin, hedeflerine Yunanistan ve Kıbrıs pahasına mutlaka ulaşacaktır. Kilit önemdeki Alman finans yetkilileri ve iş dünyası liderlerinin 2015 yılında Yunanistan'ı, o yaz yaşanan mali kriz sırasında Euro Bölgesi'nden çıkarmayı düşünmeye istekli, açık tutumunu da unutmamak lazım’’ ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin karşı karşıya olduğu jeopolitik zorluklar

John Sitilides, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgeyi, Ankara’nın rekabet ettiği ülkeler zinciriyle çevrili olarak gördüğünü, bunun Türk halkı ya da ekonomisine pek stratejik yarar getirmediğini de vurguladı. Sitilides, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la tarihi sorunlar, Yunanistan’la toprak ve egemenlik ihtilafları, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerinin 2008’deki Gazze savaşı ve 2010’daki Mavi Marmara olayından sonra çökmesi gibi unsurları örnek gösterdi.

Sitilides, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail arasındaki stratejik enerji işbirliğine ek olarak, bu üç ülkenin yakın zaman önce ortak donanma tatbikatı yürüttüğüne ve bu yaz da İsrail ordusu ve elit birliklerinin Kıbrıs’ta dört hafta sürecek büyük bir tatbikat yapacağına dikkati çekti.

Sitilides bunun yanısıra, Ankara’nın, Mısır’da 2013 yılındaki askeri darbeyle Muhammed Mursi hükümetinin devrilip General Abdulfettah El Sisi’nin iktidara gelmesinin ardından ilişkilerinin çöktüğü Kahire’ye karşı da ihtiyatlı olduğunu söyledi. Sitilides, bu ülkeyle ilişkilerin Ankara’nın Libya’daki iç savaşa askeri müdahalesinden bu yana daha kötüleştiğini dile getirdi.

Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın, bölgesel tehditlere karşı birlikte hareket etmede askeri koordinasyonlarını güçlendirmeye yönelik üçlü bir savunma işbirliği anlaşması imzaladığını da hatırlatan Sitilides, bu üç ülkenin ayrıca 2017’den bu yana, Türkiye’nin ilişkilerinin bozuk olduğu Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil MEDUSA isimli askeri tatbikat düzenlediğine de dikkat çekti.

“Erdoğan stratejik derinliginin daraldığını fark edebilir”

John Sitilides, "Washington’da Biden yönetiminin işbaşı yapmasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye’nin sınırları dışında büyük çapta alay konusu olan Mavi Vatan doktrini başta olmak üzere çeşitli jeopolitik hedeflerini dengelemede daha dar bir stratejik derinlik algısı içine girebileceğini" söyledi.

Sitilides, “2020’de (bazı Körfez ülkeleri ile İsrail arasında) İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanmasının ardından Ankara, daha geniş Müslüman coğrafyasındaki faaliyet sahalarının ve liderlik hırslarının 2021 ve ötesinde daralmaya devam edeceğini daha iyi anlamış olabilir. Özellikle de eğer Suudi Arabistan içeride ve dışarıda anlaşmalara dahil olmak için kendisini rahat hissedebileceği bir ortamı yaratmayı başarırsa” dedi.

Uzman, Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail ve Mısır’ın diplomatik ve mali güçlerinin birleştiği doğalgaz konsorsiyumunun, Ankara komşularıyla kazançların ve kayıpların eşit olduğu “sıfır toplamlı” stratejilerini sürdürdüğü takdirde, Türkiye’nin Akdeniz’deki deniz gücü hedeflerini zorda bırakacağını belirtti. Sitilides, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ve Mısır’la ilişkilerin geliştirilebileceği, ekonomik bağların bocalayan Türk ekonomisinde pandeminin yarattığı hasarı atlatmasına yardım edebileceği alanları araştırıyor” ifadesini kullandı.

Sitilides, Erdoğan’ın bunu yaparken, Ankara’nın son yüzyıldaki konumunun ötesinde, bölgede önemli bir ağırlığa erişme ve küresel çapta orta düzeyli bir güç olma çabalarından da vazgeçmediğini kaydetti.

XS
SM
MD
LG