İngiliz gizli servisinin Amerika’nın iç güvenlik politikalarında yeni bir yola girdiği 11 Eylül 2001 sonrası, gözaltılar ve tutukluluklarda yaşanan ihlallere seyirci kaldığı ortaya çıktı.
İngiltere’de üst düzey lordlar ve milletvekillerinden oluşan “Gizli Servisler ve Güvenlik Kurulu” yaptığı açıklamada, henüz ellerinde net bir kanıt olmadığını ancak Amerikalılarla yapılan ortak çalışmalarda tanık olunan kötü muamele konularında İngiliz görevlilerin sessiz kaldığı yönünde “şüpheden öte tespitler var” dedi.
İngiliz vatandaşı Moazzam Begg Guantanamo üssünde tutuklu kaldığında başına gelen korkunç şeyleri İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye tüm çıplaklığıyla anlattı.
“Zincirlenmiş, başıma çuval geçirilmiş vaziyette ve bir de silah zoruyla, eğer işbirliği yapmazsam Suriye ya da Mısır’a gönderilmekle tehdit edildiğimde İngiliz ajanları da oradaydı. Yan odadan kadın çığlığı yükseliyordu, karımın da işkence gördüğünü düşünmeye başladım. İngiliz ajanları da tanık oluyordu tüm bunlara.”
Eski başsavcı Dominic Grieve’in başında bulunduğu kurul İngilizlerin Amerikalı meslektaşlarının sorgularda kötü muamelesini gördüğü halde onlarla bilgi alışverişinde ve destekte bulunmaya devam ettiği 232 vaka tespit ettiklerini söyledi. Bu vakaların 198’inde Amerikalılar’ın işkenceyle ya da zorla elde ettiği şaibeli bilgilerden İngiliz yetkililerin bile bile yararlandığı ortaya çıktı. 2002’de bu vakalardan 38’ine İngilizler bizzat tanık olmuş ya da öyle olduğunu duymuş. Hedefteki İngiliz yetkililerin bu olayların ‘örtülü olaylar’ dahilinde olduğunu öne sürdüğü açıklama kurulu tatmin etmedi.
Eski başsavcı Grieve, “Görevliler tanık oldukları bu vakaları örtülü olaydan saymış olabilirler ama genel merkez bunları ‘örtülü’ kabul etmez” dedi.
Grieve, “Amerikalı yetkililerin bu olaylara nasıl geçit verdiğini anlamak zor. Kötü muamele ve işkencenin varlığı şüpheden de öte, daha en başından engellenmeliydi” diye konuştu
Gizli Servisler ve Güvenlik Kurulu iki rapor kaleme aldı. 3 yıl süren soruşturmada 40 bin orijinal belge incelendi ve 50 saatlik sözlü tanık ifadeleriyle birleştirildi.
Dominic Grieve, İngiliz makamlarının dönemin görevlilerine erişim taleplerini reddettiği için istemeden de olsa soruşturmayı sona erdirmek durumunda kaldıklarını söyledi.
Komitenin incelediği 3 vakada İngiliz gizli servisi MI6 ya da MI5’in şüphelilerin işkence riski altında olduğunu bile bile bazı ülkelere o şüphelilerin gönderilmesi karşılığında para ödendiği ya da teklif edildiği anlaşıldı. Gizli servisler kendi ülkelerinde hukukun engellediği muameleleri suç işlemiş olmamak için başka ülkelerde yapıyor.
İngiliz ajanlarının katıldığı tespit edilen bu şekilde 28 operasyon var. Bu operasyonları başkaları önermiş ya da planlamış. 22’sinde ise ya İngiliz gizli servisi ya da MI5, operasyona yol açan bilgileri sağlamış.
“Bu veriler açıkça gösteriyor ki İngiliz Hükümeti bu rapordan 11 yıl önce açıklanmış benzer bir rapordan hiç ders almamış. 2007’den beri küçük ilerlemeler dışında hükümetin işkencenin ve potansiyel suçların önünü açan bu uygulamaların ciddiyetini kavramadığı görülmektedir,” deniyor raporda.
Eski başsavcı Grieve “daha fazlası yapılabilirdi, Amerikalıların uygunsuz çalışma şekillerinin önüne geçmek için bakanlık ya da daha üst düzeyde girişimlerde bulunulabilir, ya da ilişkilere mesafe konulabilirdi” diyerek sözlerini sonlandırıyor.
İşçi Partisi ve kampanya grupları konunun yargıya götürülmesinden yana. Eski tarihli işkence iddiaları, hükümet emrinde yüzeysel ele alınacak bir konu olmaktan çok kamuoyunun gözü önünde derinlemesine soruşturulması gereken bir konu, onlara göre.
İşçi Partisi gölge başsavcısı Shami Chakrabarti, “Eğer müttefikler birbirlerini, insan hakları standartlarından uzaklaşacak olaylara sürüklerler ve olayları ortaya çıkarmak isteyenlere de hakaret ederlerse bu işin altından ancak eksiksiz bir adli soruşturma ile kalkılır ve hayati güvenlik kurumlarımızın itibarı ancak böyle korunabilir,” dedi.
Özgürlük adlı insan hakları grubundan Corey Stoughton “İngiltere’nin dünya genelinde müdahil olduğu işkence ve insan hakları ihlali olaylarının dibinin nereye kadar uzandığını henüz görmedik. Bakanlar kurulu bağımsız yargının görevi ele almasını teşvik etmeli,” dedi.
Başbakan Theresa May bazı görevliler, kendileri için yeni ve zorlu çalışma ortamlarına hazırlıksız yakalandılar, dedi. “Personelin karşı karşıya kaldığı bazı görevlerde yetersiz ve eksik donanımlı olduğunu fark etmek uzun zaman aldı. En zoru da, uluslararası ortaklarla çalışırken tutuklulara yapılan kötü muamelede alınacak uygun tavrın ne olması gerektiğini belirlemek oldu.”
Raporda ifadesine başvurulan ajanlar, tanık oldukları tecrit ve kötü muamele olaylarını anlattılar. Gizli Servisler ve Güvenlik Kurulu, diğerlerinin kötü çalışma yöntemlerini fark etmeleri ve bir parçası olmaktan kaçınmaları gerekirdi diyor. Ajanlar pişman, ortak görüşleri: “keşke daha önceden fark edip bunları yapmasaydık.”
Zamanın Dışişleri Bakanı Jack Straw kendisini iddiaların hedefinden farklı bir yerde konumlandırıyor.
“Her ne kadar 2001 ve 2006 yıllarında bugünkü iddialarda sözü geçen kurumların başında olsam da tüm bu olan biteni daha yeni duyuyorum” dedi ve ekledi: “Ben kararlarımın İngiltere’nin uzun vadeli politikalarına ve uluslararası kurallara uygun olmasına sürekli dikkat ettim.”