TRT World’ün İstanbul’da 24 Ağustos’ta düzenlediği Filistin panelinde İsrail'i ve Türkiye’nin İsrail’le süren diplomatik ve ticari ilişkilerini protesto eden ve olaydan sonra evlerine yapılan baskınla Arnavutköy Geri Gönderme Merkezi’ne (GGM) alınan Ürdün vatandaşlığına sahip Filistinli iki genç, sınırdışı kararıyla serbest bırakıldı.
Çekimleri TRT World ekipleri tarafından Filistin’de yapılan, Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria'da Filistinliler’e karşı şiddetini konu alan "Kutsal İşgal" (Holy Redemption) belgeselinin gösterimi öncesi düzenlenen panelde, Gazze'de barış ve ateşkesin önündeki engeller ele alınmıştı ve paneli protesto eden dört genç o gün güvenlik güçleri tarafından dışarı çıkarılmıştı.
Gözaltına alınanlar arasındaki iki Türk genç takip eden günlerde ifadeleri alınarak serbest bırakılırken, 27 ve 29 Ağustos’ta evlerinden alınan iki Filistinli öğrenci, haklarındaki idari gözetim kararıyla Arnavutköy’deki Geri Gönderme Merkezi’nde (GGM) tutuluyordu. İki Filistinli genç, dün haklarında verilen sınırdışı kararı ve ülkeye giriş yasağıyla serbest bırakıldı.
Panelde İngilizce “Erdoğan stop feeding! Oil to zionists! End complicity on genocide!” (Erdoğan şiyonistlere petrol vermeyi bırak! Soykırıma ortak olmayı bırak!) yazan pankart açan gençler hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla soruşturma yürütülürken, kamu güvenliğinin ihlali gerekçesiyle sınırdışı edilme kararı eklendi. İki kadın öğrenci hakkında aynı zamanda Türkiye’ye giriş yasağı getirildi.
Avukatlar karara itiraz etti
Süreci takip eden Filistin İçin Bin Genç platformunun avukatlarından Yusuf Akşeker, bu süreçte sadece bir Filistinli’nin ifadesinin alındığını, diğer Filistinli’nin ise ifadesinin bile alınmadan GGM’ye gönderildiğini belirtti. İlk gün alınan idari gözetim kararının Salı itibarıyla kaldırıldığını ancak iki genç için de sınır dışı kararı ve imza yükümlülüğü olduğunu söyleyen Avukat Akşeker, imza yükümlülüğünü Türk vatandaşlarına uygulanan adli kontrol tedbirine benzetti ve iki gencin her gün ilgili merkeze giderek imza atma zorunluluğunda olduğunu belirtti.
VOA Türkçe’ye konuşan Akşeker, “Müvekkillerimiz hakkında cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla adli işlem yapıldı. Bu siyasi hayata katılım ve ifade özgürlüğü hakkı ihlalidir. İptal davası ve sulh ceza hakimliği nezdinde itirazlarımızı yaptık” dedi. “Pankartta cumhurbaşkanının şahsına dönük herhangi bir hedef yokken nasıl bu konuda işlem yapılacak? Vicdanen ve hukuken doğru bir talebin, protesto olarak yansıması nasıl cumhurbaşkanına hakaret olabilir? Burada bir hakaret kastının olmadığı çok açıktır. Bu bir siyasi söylemdir, ‘petrol sevkiyatını durdur’ talebini yükseltmek kamu güvenliği ihlaline konu olamaz” dedi.
Sınırdışı kararıyla serbest bırakılmayı değerlendiren Avukat Akşeker, “Bu tutum bize şunu gösteriyor ki iki Filistinli aktivist kamuoyu baskısıyla karşılaşmamak için serbest bırakılmış ve siyasi faaliyetlere katılmalarını engellemek amacıyla da sınırdışı kararı uygulanmıştır” dedi.
Akşeker, "Avrupa’nın aksine İl Göç İdaresi’nin bu uygulamaları Filistinli müvekkillerimizin nezdinde tüm yabancı misafirlerimizin toplanma ve gösteri yapma haklarının teminini tehlikeye sokmuştur” diye ekledi.
İki gencin Türkiye’de yasal ikametle ve akrabalarıyla birlikte yaşadığını ve tıp öğrenimi gördüklerini belirten Avukat Akşeker, bu koşullarda iki kadının GGM’ye sevklerinin hukuka aykırı biçimde özgürlükten mahrum bırakma anlamına geldiğini savundu.
“İki vatandaşımız aynı fiilden serbest bırakılırken iki Filistinli’nin idari gözetim altına alınması çifte standarttır” diyen Akşeker, yürürlükte olan sınırdışı kararını ise, gençlerin siyasal hayata katılımını engelleyecek bir tedbir olması nedeniyle eleştirdi ve “Salıverilmiş olsalar da karar Demokles’in kılıcı gibi üzerlerinde duracak” dedi.
Akşeker, “Yurda giriş yasağı, yurttan çıkış yasağını da ihtiva eden çok ağır bir karar. Bu gençler eğitimleri, aileleri ve benzeri konularda başka bir ülkeye gitse Türkiye’ye geri giremeyecekleri için çok ağır bir tedbir. Hukuka aykırı ve kısıtlayıcı olan bu kararın da kaldırılmasını talep etmekteyiz” dedi.
“TRT’nin asla yer vermediği siyasi çelişkilere dikkat çekmek istedik”
Filistin İçin Bin Genç aktivistlerinden Şeyma Yıldırım da arkadaşlarının serbest bırakılmasına sevindiğini ancak sınırdışı kararının kaygı verici olduğunu söyledi. “O gece protestoya katılanlar TRT’nin asla yayınlarında yer vermediği çelişkilere dikkat çekmek istediler. Bakü-Ceyhan hattından Azerbaycan’dan gelen petrolü Türkiye’nin İsrail’e gönderdiğini söyleyen bir pankart açtılar. Sloganlar da bununla ilgiliydi. Eylem engellendi ve katılımcılar arasında protestoyu alkışlayıp destek verenler de oldu, tepki gösterenler de” dedi.
Türkiye’de Filistin’e desteğin, İsrail’e lanet etmeye indirgendiğini belirten Yıldırım, “Maalesef ki Filistin İçin Bin Genç gibi protesto eden yok. Genelde insanlar İsrail’e lanet edip Filistin’e destek sloganları atıyor. Biz ise İsrail’e verilen desteği kökünden kurutmak istiyoruz. Kökü neresi oluyor? Türkiye’den İsrail’e giden yakıtları, sevkiyatları engellemeye çalışıyoruz. Türkiye-İsrail arasında diplomatik ve ticari ilişkilerin kesilmesini talep ediyoruz. Bu gerçekler herkesin hoşuna gitmiyor ama herkes biliyor ki biz haklıyız” dedi.
7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırılarıyla tetiklenen savaşın ardından başladıkları protestolara dönük engellemeler, onlarca gözaltı ve polis bariyerlerine dikkat çeken Şeyma Yıldırım, “İsrail’e açıkça destek veren ABD ve İngiltere gibi ülkelerde bile Türkiye’de bizim dile getirdiğimiz sorunları dile getiren insanlar günlerce haftalarca sokakları doldurdu ve protestoları engellenmedi. Türkiye’de iktidar asla eleştirilemezmiş gibi bir davranış var. Siz iktidarı eleştirmeye kalktığınız zaman MOSSAD ajanı da olabiliyorsunuz, terör örgütü üyesi de. Biz bunlara alıştık ve umurumuzda da değil artık, çünkü halktan çok fazla destek gördük. Bizim sayemizde bu ticaretin sürdüğü öğrenildi ve bu da halkın bize desteğini arttırıyor” dedi.
Kolombiya’nın İsrail ile bütün diplomatik ilişkilerini kestiğini belirten Yıldırım, “Türkiye bunu neden yapamıyor? Bizim İsrail’e karşı nasıl bir zaafımız var? Bunu talep edenler neden gözaltına alınıyor?” sorularını sordu.
Kolombiya’nın İsrail ile bütün diplomatik ilişkilerini kestiğini belirten Yıldırım, “Türkiye bunu neden yapamıyor? Bizim İsrail’e karşı nasıl bir zaafımız var? Bunu talep edenler neden gözaltına alınıyor?” sorularını sordu.
Uzmanlar: "Ankara'nın BTC üzerinden İsrail'e giden petrolün akışını engelleme yetkisi yok"
Protestocuların hedefindeki BTC boru hattı yoluyla Azerbaycan’ın başkenti Bakü yakınlarındaki Sangaçal Terminali’nden aktarılan petrol, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden geçerek Türkiye’nin Akdeniz’deki Ceyhan Limanı’na taşınıyor. Bu petrol, sonrasında tankerler aracılığıyla dünya pazarındaki alıcılarına iletiliyor.
VOA Türkçe’nin yıl içinde konuştuğu uzmanlara göre, Ankara’nın, imzacısı olduğu uluslararası anlaşmalar ve transit ülke yükümlülükleri nedeniyle, BTC üzerinden İsrail’e giden petrolün akışını engelleme yetkisi yok.
Türkiye ve Azerbaycan işbirliğiyle inşa edilen yaklaşık 1700 km uzunluğundaki Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ham petrol boru hattı, başta Azerbaycan petrolü olmak üzere, Hazar Bölgesi’nde üretilen petrolü Ceyhan Limanı’na taşıyor. Bu petrol, sonrasında tankerler aracılığıyla dünya pazarındaki alıcılarına iletiliyor. BOTAŞ’ın verilerine göre, BTC üzerinden 2023 yılında 228 bin 811 varil petrol taşındı.
Yıllık 50 milyon ton ham petrol taşıma kapasitesine sahip boru hattı üzerinden 2024 yılı Ocak ayından Temmuz ayına kadar olan dönemde Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı aracılığıyla uluslararası pazara 17,2 milyon ton petrol gönderildi.
Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Gümrük Komitesi’nin verilerine göre, Azerbaycan İsrail’e 2024’ün ilk üç ayında yaklaşık 1 milyon 21 bin 917 ton ham petrol ve ham petrol ürünleri ihraç etti. Bu miktar, 621 milyon dolar değerinde. İsrail’in bu ham petrolün, yaklaşık yüzde 40'ını BTC ve tanker yoluyla Azerbaycan'dan aldığı biliniyor.
Bakan Bayraktar’ın uluslararası sözleşmeler hatırlatmasına eleştiri
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 10 Mayıs’ta Washington’da yapılan 39’uncu Amerikan-Türk Konferansı kapsamında VOA Türkçe’nin sorusuna yanıtında da, Türkiye’nin İsrail ile ticareti durdurma kararı sonrası bu ülkeye petrol sevkiyatının Türkiye üzerinden sürmesiyle ilgili konuşmuştu. Bayraktar, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden yapılan sevkiyatın, uluslararası anlaşma kapsamında yürütüldüğünü söylemişti.
Bayraktar, “Buradaki petrolün sahibi Türkiye Cumhuriyeti değil ve dolayısıyla bizim buradaki görevimiz bu petrolü sağlıklı bir şekilde yaklaşık bin kilometrenin üzerindeki petrol boru hattıyla Ceyhan'a taşımak ve oradan yüklenmesini temin etmek, gemilerin hangi destinasyonlarına gittiği bizim inisiyatifimizde, bizim tasarrufumuzda olan bir konu değil” demişti.
Bu röportajı hatırlatan Avukat Akşeker ise “Burada İsrail’e yönelik petrol sevkiyatına izin verilmesi hukuki ve siyasi bir tavırdır” dedi ve ekledi: "Bakan Bayraktar, VOA Türkçe’ye BTC sözleşmesi nedeniyle bu sevkiyatın sürmek zorunda olduğunu söyledi ancak bunun haricinde Türkiye, barışı teminat altına alan diğer uluslararası sözleşmelere de tabidir. Bunların bir tanesi 1948 tarihli Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’dir. Bunun 3. Maddesi’ne göre devletler soykırımı önlemekle mükelleftir. Türkiye’nin de bu hukuki sorumluluğu, petrol sevkiyatını durdurma yükümlüğü getirir.”
Akşeker, “BTC sözleşmesine bir ‘otoyol’ benzetmesi yapılıyor. Fakat hangi otoyolda bir suçun işlenmesine müsaade edilir?” diye sordu.
Forum