Erişilebilirlik

Karadeniz Gazı Türkiye’nin İlişkilerini Nasıl Etkiler?


Almanya, Japonya, Çin, ABD ve İtalya’nın ardından dünyanın en fazla altıncı doğalgaz ithal eden ülkesi Türkiye. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta açıkladığı Karadeniz’de doğalgaz keşfi, önümüzdeki yıllar için önemli bir gelişme sayılıyor.

Ancak doğalgaz rezervinin miktarı kadar nasıl çıkarılacağı, ne kadarının işlenebilir olduğu ve ne zaman kullanılabileceği yanıt bekleyen sorular. Amerikalı iki enerji uzmanı bu keşfin geleceğini VOA Türkçe’ye değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tuna 1 adı verilen doğalgaz kuyusundaki rezervi 320 milyar metreküp olarak açıkladı. Bu, bugüne kadar Türkiye’nin ürettiği 14 milyar metreküp doğalgazın neredeyse 23 katı.

Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski danışmanlarından Daniel D. Stein’a göre açıklanan miktarın ekonomik olarak geliştirilebilecek kanıtlanmış rezerv olup olmadığı belirsiz. Düşünce kuruluşu Atlantic Konseyi’nin enerji uzmanlarından olan Stein, VOA Türkçe’ye yaptığı yazılı açıklamada, “Bu büyüklükte kanıtlanmış rezervlere sahip bir sahanın yılda 10-15 milyar metreküp üretim yapması beklenebilir. Türkiye’de cari tüketimse yılda 45-50 metreküp civarında, bu nedenle en iyi ihtimalle bu alanın katkısı genel Türkiye tüketiminin bir kısmı olacaktır” dedi.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu verilerine göre, Türkiye, 2019 yılında iç piyasasında kullandığı 45 milyar metreküp doğalgaz için 12 milyar dolardan fazla döviz ödedi. Türkiye’nin cari açığı üzerinde en büyük pay sahibi olarak enerji ithalatını gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz gazının kullanımı için 2023’ü işaret ediyor.

Türkiye ortağa ihtiyaç duyacak mı?

Birçok uzman gibi Stein da rezervlerin çıkarılması ve işlenmesinin birkaç yıl süreceği görüşünde. Ancak enerji uzmanının dikkat çektiği bir nokta daha var, o da yatırım. Türk Petrol Anonim Ortaklığı’nın bu rezervi işletmeyi tek başına yapacak teknik kapasiteye sahip olmamasını mümkün gören Daniel D. Stein, “Bu nedenle dışarıdan daha deneyimli bir şirketle, belki de uluslararası bir petrol şirketiyle ortaklık kurmak zorunda kalabilirler. Böyle bir anlaşmayı müzakere etmek de genellikle hemen olmaz. Türkiye şu anda enerji (gaz ve yakında nükleer) için Rusya'ya büyük ölçüde bağımlı olduğundan, bu rezervin işletilmesinde Moskova’yı ortak olarak görmek ister mi? Bu da akıllardaki bir soru. Ancak bir ortak seçimi sonuçta ticari, siyasi ve stratejik değerlendirmelere bağlıdır” ifadelerini kullandı.

Düşünce kuruluşu Washington Enstitüsü’nde Rusya’nın bölge politikaları üzerine çalışan Anna Borshchevskaya da doğrulanırsa, bu keşfin çok önemli olduğu ve uzun vadede Türkiye’ye yardımı olacağı konusunda diğer enerji uzmanlarıyla görüş birliği içinde. Ancak uzman, Türkiye’nin bir ortaklık bulma olasılığına daha temkinli yaklaşıyor.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Borshchevskaya, “Türkiye mevcut durumda bölgesel anlaşmazlıkların içinde sıkışmış durumda, bu nedenle bir ortak bulabileceğinden şüpheliyim. Özellikle de Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de artan saldırgan davranışıyla birleştiğinde, ortak bulması zor olacak” değerlendirmesinde bulundu.

''Rusya'ya bağımlılık azalabilir''

Akıllardaki bir soru da Türkiye’nin yeni keşfinin, doğalgazını Karadeniz üzerinden taşıyan Rusya ve bölge ülkeleriyle ilişkileri nasıl etkileyeceği? İki uzman da uzun vadede Türkiye’nin Rusya’ya olan bağımlılığının azalacağını belirtiyor.

Daniel S. Stein, “Bu keşif gelecekte Türkiye'nin seçenek sahibi olmasını sağlayacak. Rusya, Azerbaycan ve İran'la gaz boru hattı için yeni tedarik sözleşmeleri müzakerelerinde Türkiye'ye ek bir avantaj sağlayacaktır. Cezayir ve Nijerya'yla mevcut sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sözleşmelerinin önümüzdeki birkaç yıl içinde süresinin dolmasıyla da yine avantaj sağlayacaktır Türkiye” dedi.

Türkiye’nin LNG ithalatının yüzde 38’ini karşılayan Cezayir’le uzatılan sözleşmesi 2024’te sona eriyor., Cezayir'den sonra Türkiye için ikinci en büyük LNG tedarikçisi olan Nijerya'yla 2021’de sona erecek anlaşmaysa henüz uzatılmış değil.

Anna Borshchevskaya da, “Uzmanlar Karadeniz rezervlerinin ölçeğini onaylarlarsa, gerçekten Türk yetkililerin önerdiği kadar büyükse ve başka parçalar yerine oturursa, Türkiye'nin Rusya'ya ve belki de diğer ülkelere olan bağımlılığını potansiyel olarak azaltabilir. Ancak burada Rusya ve İran, uzun vadede Azerbaycan'dan daha büyük kaybedenler olacaktır. Çünkü Türkiye, Azerbaycan’la daha dostane bir ilişkiye sahip ve bu ülke Türkiye’yle büyük bir nüfuz mücadelesi içinde değil” yorumunda bulundu.

''Türkakım etkilenebilir''

KuzeyAkım2 ve Türkakım boru hattı projelerinin bu keşiften etkilenme riski olup olmadığı sorusuna da Daniel D. Stein, “Bu alandaki üretimin Rus gazının ithalatının yerini alması durumunda, Türkakım üzerinde bir etkisi olabilir. Türkakım'ın ilk hattı, örneğin Türkiye’ye ithal edilmesi planlanan doğalgazı Avrupa'ya taşımaya başlayabilir. Kuzey Akım üzerinde doğrudan bir etki görmüyorum. Ancak yine teorik olarak, Türkakım’ın ilk hattı Rus gazını Avrupa'ya taşımaya başlarsa, Kuzey Akım'ın Rus gazının naklinde Ukrayna’yı devre dışı bırakmasına benzer bir etki de yaratabilir” yanıtını verdi.

Washington Enstitüsü uzmanı Borshchevskaya da, “Türkakım'ın asıl amacı Rus gazını Ukrayna'yı atlayarak Avrupa'ya ulaştırmak olsa da, bu keşfin Türkiye'nin bir enerji merkezi olarak konumunu güçlendirmesi olasılığı mümkün” derken Moskova’nın Avrupa'nın Rus enerjisine bağımlı kalmasını sağlamak için vaatlerini ikiye katlamak isteyeceği yorumunu yaptı.

Peki Türkiye'nin hamlesi Doğu Akdeniz'deki gibi başka bir anlaşmazlığa neden olabilir mi?

Anna Borshchevskaya, özellikle de Türkiye'nin Doğu Akdeniz'e kaç ihtilaf içinde olduğu düşünüldüğünde, bunun mümkün olduğu görüşünde.

Danial D. Stein ise "Okuduklarıma göre, bu keşif açıkça Karadeniz'in Türkiye'yle diğer ülkeler arasında ihtilaflı olmayan bir bölgesinde. Eğer öyleyse, Doğu Akdeniz'de ortaya çıkan bölgesel sorunları görme ihtimalimiz düşük" dedi.

  • 16x9 Image

    Dilge Timoçin

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu Dilge Timoçin mesleğe 2000 yılında NTV'de başladı. 2008'de Habertürk TV'ye transfer oldu, dış haber sorumlusu olarak görev yaptı. ShowTV'de dış haber editörü ve spiker olarak çalışan Timoçin, sonrasında Al Jazeera Türk'e geçti; Al Jazeera İngilizce için prodüktörlük yaptı. Dilge Timoçin VOA Türkçe'ye katılmadan önce Reuters, Deutsche Welle gibi yabancı basın kuruluşlarıyla çalışıyordu

STÜDYO VOA

ABD’den vatandaşlarına Lübnan uyarısı – 20 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:58 0:00
XS
SM
MD
LG