New York Amerika’nın ve dünyanın en turistik kentlerinin başında geliyor. New York metrosu, New York halkı için olduğu kadar turistler için de ulaşımı büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Peki, New York metrosu ne zaman açıldı, bugünkü haline nasıl geldi? Bu soruların yanıtı, New York muhabirimiz Aslı Pelit’ten geliyor.
1904 yılında açılan New York metrosu, dünyanın en eski toplu taşıma sistemlerinden biri. New York Metrosu dünyanın en çok kullanılan sistemlerinden biri olduğu gibi, aynı zamanda en çok istasyona sahip sistem. ‘Hiç uyumayan kent’ olarak bilinen New York’un metrosu da uyumuyor. 24 saat açık olan sistem, yılın her günü aralıksız hizmet veriyor. Transit Müzesi Eğitim Görevlisi Polly Desjarlais şöyle konuşuyor:
“Dünyanın ilk metrosu Londra’da yapıldı. Onlar metro sistemlerini oturtmaya 1868’de başladı. Bu aslında New York için iyi oldu çünkü biz burada metro inşaatına başladığımızda tüm teknik sorunlar çözülmüştü. Ama New York, metro yapılması gerektiğini, yapılmadan çok önce anlamıştı. İşadamları, politikacılar, hepsi New York’un bir metroya ihtiyacı olduğunda hemfikirdiler. Kent, her gün gelen binlerce göçmenle doluydu, sokaklarda yürünmüyordu neredeyse, bir kaos havası esiyordu şehirde. Yeni gelen herkes şehrin merkezindeki binalarda yaşıyordu ve bir şekilde kentte yeni ve pratik bir ulaşım sistemi şarttı.”
Her ne kadar politikacılar ve işadamları metro yapılması için baskı yapsalar da sonunda metronun yapılmasını sağlayan, 1888 yılında Amerika'nın kuzeydoğusunu donduran ve 200 bin kişinin ölümüne sebep olan bir kar fırtınası olmuş. 1894’te onaylanan planlardan sonra kazma 1900’de atılmış. İlk metro hattı, 27 Ekim 1904’te hizmet vermeye başlamış. New York belediyesi tüm tünelleri ve metro hatlarını yaptırdıktan sonra işletmesini özel şirketlere vermiş. O günlerde metroya binmenin ücreti 5 cent iken, sadece iki metro hattı çalışıyordu. Bu hatlar özel şirketlere aitti ve sadece IRT veya Interborough Rapid Transit ve BMT yani Brooklyn Manhattan Transit şirketi tüm şehre hizmet veriyordu.
1953 yılından itibaren MTA adı altında bir çatıda toplanan metro sistemi, New York Belediyesi tarafından işletilmeye başladı. 60’lı yıllara gelindiğinde, New York zor bir döneme girdi ve 1970’lerdebir çöküş yaşadı. Bu dönemde metro, çetelerin savaştığı, tehlikeli ve grafitilerle kaplanmış bir film seti haline dönüştü.
Desjarlais, “Bu içinde bulunduğumuz tren R30 yani, bu tren Brooklyn’de hizmet veriyordu. Ben bu treni düşününce aklıma ilk gelen film, Cumartesi Gecesi Ateşi. Fakat o filmde tren grafitilerle kaplıydı. Öyle ki yolcular camdan dışarıyı göremiyordu. Sadece camlar da değil, tavanlar ve koltuklar da grafitiyle kaplanmıştı. Bu trende çekilen filmler arasında French Connection, The Taking of Pelham 123 ve tabii The Warriors da var. Bu o çetenin treniydi ve buna binip kavga etmeye Coney Adası’na giderlerdi" diyor.
New York metrosunun grafiti dönemi 90’lı yılların sonunda bitti. Belediye grafitiyle savaşmak için yüzlerce temizlik işçisi ve güvenlik görevlisini işe aldı. Grafiti sanatçıları sonunda yaptıkları işlerin kimse görmeden silinmesine dayanamayıp bu sevdadan vazgeçtiler. Ama New York metrosu her zaman sanatçıların eserlerini sergilediği büyük bir tablo olmaktan uzaklaşmadı. Eskiden trenleri süsleyen sanatçılar son yıllarda istasyonlara yaptıkları eserlerle metroyu bir müze haline getirmeyi sürdürüyor.
Desjarlais, “2. Cadde’nin altından bir metro geçirmek yeni bir plan değil. İlk önce 1920’lerde yapılmasına karar verilmişti ama ülkenin içine girdiği ekonomik buhran yüzünden bu plan rafa kaldırıldı. Krizin ardından İkinci Dünya Savaşı geldi, planlar yine donduruldu. Ama savaştan sonra New York yine 2. Cadde metrosu için kolları sıvadı, ancak bu içinde oturduğumuz ve milyon dolarlık tren ve bir kaç tünel dışında bir türlü tamamlanmadı" diye konuşuyor.
2. Cadde metrosu için toplanan paralar 1960’lı yıllarda diğer hatların düzeltilmesine harcanınca hat bir türlü tamamlanamadı. New York’un içinde bulunduğu ekonomik sorunların 90’lı yıllara kadar devam etmesi bu hattın unutulmasına yol açtı. Ancak 2000’li yılların ortasında hattın inşaatı tekrar başladı ve sonunda ilk üç durak 31 Aralık 2016’da halka açıldı. Uzun bir bekleyişin ardından ilk yeni metro hattı için New York Belediyesi, Chuck Close, Sarah Sze, Vik Muniz ve Jean Shin gibi ünlü sanatçıların yeni istasyonları dekore etmesine karar verdi.
2. Cadde metro inşatında çalışan bir işçi de o günleri şöyle anlatıyor: “Oldukça zor bir dönemdi. Çok çalıştık, zorlukları göğüsledik. Bir şey dikkatimi çekti, bütün komşular bizden nefret ettiler, çünkü biz yıllardır bu inşaat için buradayız ve sokakları kaosa çevirdik, kapanan kaldırımlar ve caddeler, bayağı zorlandık.”
New York metrosuz düşünülemeyecek bir şehir. Amerika’da toplu taşımacılığın bu kadar önemli olduğu başka bir kent de yok. Müzisyenleri, sanatçıları, fareleri ve birbirinden değişik yüzlerce metro istasyonuyla New York metrosu, tarihinin ve hayatın aynası.