Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Frank Ricciardone Türk - Amerikan ilişkilerinin çeşitlenmesiyle çok daha heyecanlı bir döneme girildiğini söyledi. Hafta başında yapılan yıllık Türk Amerikan Konseyi toplantıları için Washington’da bulunan Ricciardone, Türk – Amerikan savunma ilişkisinin son derece önemli olduğunu, ancak artık bunun da ötesinde iki ülkenin ticaret, yatırım, bilim, eğitim gibi birçok alanda “dost ve ortak” olduğunu söyledi.
Kolay Çözüm Yok
Türk Amerikan Konseyi toplantılarında ikili ilişkiler kapsamlı olarak değerlendirilirken, ikili ilişkiler açısından en acil sorun olan Suriye konusu da sıkça gündeme geldi.
Washington ziyareti sırasında Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Büyükelçi Ricciardone Suriye konusunda kolay çözüm olmadığını söyledi.
Ricciardone şöyle konuştu: “Bu konuda kolay bir çözüm yok. Kimse askeri çözüm istemiyor. Çünkü iyi veya etkili bir askeri çözüm yok. Dolayısıyla, Esad rejiminin üzerinde baskı kurarak çekilmesini istiyoruz. Tüm dünya bu sonuca vardı, Esad rejimi çekilmeli ki, Suriye’de halkına hizmet edecek daha iyi bir yönetimin iktidara gelmesini sağlayacak barışçı bir geçiş süreci başlasın. Bunun için birlikte çalışıyoruz. Ayrıca, Suriye halkına yardım edebilmek için de birlikte çalışıyoruz. Amerika’nın politikası, iletişim teçhizatı sağlamak gibi bazı askeri olmayan yardımlarda bulunmak… Bu yardımı sadece şiddete başvurmayan gruplara veriyoruz. Orada kan dökülmesine katkıda bulunmak istemiyoruz. Zaten yeterince kanlı bir ortam var, amacımız yangına körükle gitmek değil. Suriye halkının sesini duyurabilmesini istiyoruz. Umarız bu, dünyada Suriye halkına desteğin artmasına da yol açar. Hatta Esad rejiminin müttefiklerinin de, desteklerini çekerek, onları öldüren Suriye liderinin yanında değil, aksine, Suriye halkının yanında duracaklarını umuyoruz.”
İran Konusunda Yaklaşımımız Örtüşüyor
Türk Amerikan Konseyi toplantıları devam ederken ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran’dan yapılan petrol ithalatını azalttığı gerekçesiyle Türkiye dahil bazı ülkelerin mali kuruluşlarını yaptırımlardan muaf tutacağını açıkladı. İran’ın nükleer programı iki yıl öncesine kadar Türk-Amerikan ilişkilerinde sorunlu konulardan biriydi. Ricciardone, o dönem yaşanan anlaşmazlığa rağmen tarafların yaklaşımlarının büyük ölçüde örtüştüğünü söyledi.
Ricciardone şöyle konuştu: “İran konusunda tutumumuz zaten büyük ölçüde örtüşüyordu. Örneğin, en temel konu İran’ın nükleer silah edinmesi… Türkiye hiçbir zaman İran’ın nükleer silah edinmesini onaylamadı, bu konuda farklı görüş bildirmedi. Bu bizim için de geçerli. Bu konuda tutumumuz aynı. Nükleer silah edinmeye çalıştıkları iddialarını reddettiklerinde İranlılar’a ne ölçüde güvendiğimiz konusunda görüş ayrılığı yaşadık. Nükleer programlarına baktığımızda İran’ın silah geliştirme kapasitesine ulaşmaya çalıştığını görüyorduk; Uluslararası Atom Enerjisi Dairesi raporları da bunu gösteriyordu. Türkiye bir süreliğine bu konudaki kuşkusunu bastırmayı tercih etti. Güven konusu bir yana – ki biz İran’ın nükleer programı konusunda yaptıkları açıklamalara hemen hemen hiç güvenmiyoruz – Türkiye’yle Amerika, İran’ın uluslararası toplumla müzakere etmesini desteklemek için birlikte çalışıyor. Görüşmeler yeniden başladı. Nisan ayında İstanbul’da bir araya gelindi. Bunu ciddiyetle devam ettiriyoruz. Türkiye’nin İran’a telkinde bulunmasını takdir ediyoruz. İran’ın en kalkınmış, en gelişmiş, istikrarlı komşusunu dinleyeceğini umuyoruz. Umarız İran şu mesajı ciddiye alıyordur: Eğer barışçı amaçlara dayalı bir nükleer programa sahip olmak istiyorsa, buna sahip olabilir. Ancak kuşkuya yer bırakırsa, nükleer programını kitle imha amacıyla kullanabileceği ihtimaline yer verirse, dünya buna karşı koyacaktır. Türkiye de zaten bu mesajı pekiştiriyor.”
İfade Özgürlüğünde Karmaşık Tablo
Büyükelçi Ricciardone’ye, Washington’da sıkça gündeme gelen Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü konusundaki kaygıları da sorduk.
Ricciardone, şöyle konuştu: “Karmaşık bir tablo var. Bir tarafta canlı bir tartışma ortamı var. Farklı görüşleri, hükümete yönelik eleştirileri duyabilirsiniz. Parlamentoda da şiddetli bir tartışma ortamı var. Bu önemli, sağlıklı ve iyi bir şey. Ama aynı zamanda çok sayıda gazeteci kendini kısıtlanmış hissediyor. Hapiste yatanlar var. Hükümet bu kişilerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu olmadığını, başka nedenlerle tutuklandıklarını söylüyor. Ancak gerçek o ki, gerçek gazeteciler hapsedilmiş durumda. Bunun da ötesinde, bunun ürkütücü bir etkisi var: birisi yazdığı veya televizyonda söylediği bir şey yüzünden işini kaybedebilir, baskı altına girebilir, hapsedilebilir, sorgulanabilir. Bu gerçek devam ettiği sürece tüm Türkler’in istediği şekilde ifade özgürlüğünün korunduğunu söylemek pek mümkün değil. Buna Başbakan da dahil. Bu konuyu konuştuğumuzda Başbakan bana bizzat: ‘İfade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemez,’ dedi. Buna inandığını biliyorum. Kendisi de bu nedenle hapis yattı. Ancak buna rağmen ortada anormal bir durum var.”
Basın özgürlüğü konusunda kaygılar ABD Dışişleri Bakanlığı raporlarına da yansıyor.
@BarisOrnarli adli kisiyi takip et
Kolay Çözüm Yok
Türk Amerikan Konseyi toplantılarında ikili ilişkiler kapsamlı olarak değerlendirilirken, ikili ilişkiler açısından en acil sorun olan Suriye konusu da sıkça gündeme geldi.
Washington ziyareti sırasında Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Büyükelçi Ricciardone Suriye konusunda kolay çözüm olmadığını söyledi.
Ricciardone şöyle konuştu: “Bu konuda kolay bir çözüm yok. Kimse askeri çözüm istemiyor. Çünkü iyi veya etkili bir askeri çözüm yok. Dolayısıyla, Esad rejiminin üzerinde baskı kurarak çekilmesini istiyoruz. Tüm dünya bu sonuca vardı, Esad rejimi çekilmeli ki, Suriye’de halkına hizmet edecek daha iyi bir yönetimin iktidara gelmesini sağlayacak barışçı bir geçiş süreci başlasın. Bunun için birlikte çalışıyoruz. Ayrıca, Suriye halkına yardım edebilmek için de birlikte çalışıyoruz. Amerika’nın politikası, iletişim teçhizatı sağlamak gibi bazı askeri olmayan yardımlarda bulunmak… Bu yardımı sadece şiddete başvurmayan gruplara veriyoruz. Orada kan dökülmesine katkıda bulunmak istemiyoruz. Zaten yeterince kanlı bir ortam var, amacımız yangına körükle gitmek değil. Suriye halkının sesini duyurabilmesini istiyoruz. Umarız bu, dünyada Suriye halkına desteğin artmasına da yol açar. Hatta Esad rejiminin müttefiklerinin de, desteklerini çekerek, onları öldüren Suriye liderinin yanında değil, aksine, Suriye halkının yanında duracaklarını umuyoruz.”
İran Konusunda Yaklaşımımız Örtüşüyor
Türk Amerikan Konseyi toplantıları devam ederken ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran’dan yapılan petrol ithalatını azalttığı gerekçesiyle Türkiye dahil bazı ülkelerin mali kuruluşlarını yaptırımlardan muaf tutacağını açıkladı. İran’ın nükleer programı iki yıl öncesine kadar Türk-Amerikan ilişkilerinde sorunlu konulardan biriydi. Ricciardone, o dönem yaşanan anlaşmazlığa rağmen tarafların yaklaşımlarının büyük ölçüde örtüştüğünü söyledi.
Ricciardone şöyle konuştu: “İran konusunda tutumumuz zaten büyük ölçüde örtüşüyordu. Örneğin, en temel konu İran’ın nükleer silah edinmesi… Türkiye hiçbir zaman İran’ın nükleer silah edinmesini onaylamadı, bu konuda farklı görüş bildirmedi. Bu bizim için de geçerli. Bu konuda tutumumuz aynı. Nükleer silah edinmeye çalıştıkları iddialarını reddettiklerinde İranlılar’a ne ölçüde güvendiğimiz konusunda görüş ayrılığı yaşadık. Nükleer programlarına baktığımızda İran’ın silah geliştirme kapasitesine ulaşmaya çalıştığını görüyorduk; Uluslararası Atom Enerjisi Dairesi raporları da bunu gösteriyordu. Türkiye bir süreliğine bu konudaki kuşkusunu bastırmayı tercih etti. Güven konusu bir yana – ki biz İran’ın nükleer programı konusunda yaptıkları açıklamalara hemen hemen hiç güvenmiyoruz – Türkiye’yle Amerika, İran’ın uluslararası toplumla müzakere etmesini desteklemek için birlikte çalışıyor. Görüşmeler yeniden başladı. Nisan ayında İstanbul’da bir araya gelindi. Bunu ciddiyetle devam ettiriyoruz. Türkiye’nin İran’a telkinde bulunmasını takdir ediyoruz. İran’ın en kalkınmış, en gelişmiş, istikrarlı komşusunu dinleyeceğini umuyoruz. Umarız İran şu mesajı ciddiye alıyordur: Eğer barışçı amaçlara dayalı bir nükleer programa sahip olmak istiyorsa, buna sahip olabilir. Ancak kuşkuya yer bırakırsa, nükleer programını kitle imha amacıyla kullanabileceği ihtimaline yer verirse, dünya buna karşı koyacaktır. Türkiye de zaten bu mesajı pekiştiriyor.”
İfade Özgürlüğünde Karmaşık Tablo
Büyükelçi Ricciardone’ye, Washington’da sıkça gündeme gelen Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü konusundaki kaygıları da sorduk.
Ricciardone, şöyle konuştu: “Karmaşık bir tablo var. Bir tarafta canlı bir tartışma ortamı var. Farklı görüşleri, hükümete yönelik eleştirileri duyabilirsiniz. Parlamentoda da şiddetli bir tartışma ortamı var. Bu önemli, sağlıklı ve iyi bir şey. Ama aynı zamanda çok sayıda gazeteci kendini kısıtlanmış hissediyor. Hapiste yatanlar var. Hükümet bu kişilerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu olmadığını, başka nedenlerle tutuklandıklarını söylüyor. Ancak gerçek o ki, gerçek gazeteciler hapsedilmiş durumda. Bunun da ötesinde, bunun ürkütücü bir etkisi var: birisi yazdığı veya televizyonda söylediği bir şey yüzünden işini kaybedebilir, baskı altına girebilir, hapsedilebilir, sorgulanabilir. Bu gerçek devam ettiği sürece tüm Türkler’in istediği şekilde ifade özgürlüğünün korunduğunu söylemek pek mümkün değil. Buna Başbakan da dahil. Bu konuyu konuştuğumuzda Başbakan bana bizzat: ‘İfade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemez,’ dedi. Buna inandığını biliyorum. Kendisi de bu nedenle hapis yattı. Ancak buna rağmen ortada anormal bir durum var.”
Basın özgürlüğü konusunda kaygılar ABD Dışişleri Bakanlığı raporlarına da yansıyor.
@BarisOrnarli adli kisiyi takip et